'TEKERRÜR' olmasın diye 'TEFEKKÜR' turu
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Eğitim ve Kültür'de başarısız olduk" çerçeveli konuşması, terör olayları, Dolar'daki tırmanış, Meclis'teki Anayasa değişiklik görüşmelerinde yaşanan "dişe diş rejim kavgaları" derken kaynadı gitti.
Benim gönlüm buna razı değil zira, "Eğitim ve Kültür alanlarında başarısız" isen, bugüne kadar yaptıkların "Çocukların deniz kenarında binbir zahmetle inşa ettikleri kumdan kaleler"e benzer.
Bir dalga gelir ve o kaleleri dümdüz eder.
Geriye sizden ne bir ne bir iz ne bir nefes.
PROF.DR. MEHMET BARCA İLE TEFEKKÜR TURU!
"Tarihteki olumsuzluklar tekerrür etmesin" istiyorsak olandan olmayandan ders çıkartmak ve hiç olmazsa bundan sonra "tekerrür"ü önleyecek "tefekkür" faaliyetlerine ağırlık vermek zorundayız.
Ben kendi çapımda tefekkürü katlama ameliyesine giriştimu2026
Bundan sonra, değerlendirmeleri "popüler kültür" unsurları içermediği veya "kriz üretme potansiyeli taşımadığı" için gündeme pek gelmeyen entelektüellerimize de "teyp" uzatacağım.
Bu cümleden olmak üzereu2026
Bugün, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Barca ile "ufuk turu"na çıkalım.
Milat gazetemizin Ankara Temsilcisi Bayram Zilan ile birlikte ziyaret ettiğimiz Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, "Yeni Türkiye"nin ilk eserlerinden.
Bir fidan.
Sayın Mehmet Barca Rektöru2026
Kendisiyle "Sosyal Bilimler"in öneminden başladık, FETÖ'yü, Başkanlık Sistemi tartışmalarını da işin içinde, geniş bir yelpazeye yayılan bir sohbet gerçekleştirdik.
Ufuk turumuza, "Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin hayata geçirilmiş olması ne anlam ifade ediyor?" sorusuyla başlayalımu2026
Buyurun Sayın Barca :
"Bir bilimsel alanın bilgi üretme düzeyi o alana verilen değerin en önemli ölçütlerinden biri olarak görülebilir. Bu bağlamda, 2004-2014 yılları arasında üretilen toplam bilimsel yayın sayısı içerisinde birinci sırayı yüzde 34 ile tıbbi bilimler alıyor. İkinci sırada yüzde 26 ile temel bilimler, üçüncü sırada yüzde 23 ile mühendislik bilimleri geliyor. Sosyal bilimlerde 10 yılda üretilen yayın sayısı, toplam bilgi üretimimizin yaklaşık 7.5 'ini oluşturuyor. Geriye kalan yaklaşık yüzde 10'luk payı ise ziraat bilimleri, farmakoloji ve eczacılık, veterinerlik ve diş hekimliği paylaşıyor.
SOSYAL BİLGİYE İHTİYACIMIZ DAHA DA ÇOK!
-Sosyal Bilimler alanındaki bilgi üretiminde zayıfızu2026
-Toplumun her alanında ve her düzeyde daha fazla zaman ayırdığımız, yüzleştiğimiz, mücadele ettiğimiz sorunlar, "sosyal sorunlar" olmasına rağmen, bu sorunların çözümü için gerekli olan bilgi üretimine tahsis edilen kaynak ve kabiliyetler bununla orantılı değil. Üniversitelere ayrılan bütçelerin büyük kısmı tıbba gidiyor. Onu mühendislik izliyor, işin marjinal kısmı da sosyal bilimlere kalıyor. Neyi desteklerseniz o gelişir. Desteklemediğiniz zayıf kalır. Bu anlamda uzun bir süre sosyal bilimler desteklenmediği için bilgi üretimi de maalesef istenilen düzeyde olmamıştır. AK Parti'nin sosyal bilim araştırmalarını destekleyecek önemli adımlar atması alkışlanacak bir durumdur. Tıp ve mühendislik bilgisinden belki de çok daha fazla sosyal bilgi üretimine ihtiyacımız var.
"BİLGİ YOKSA, KANAAT VE İÇGÜDÜLERLE KARAR VERİRSİNİZ!"
-Biz pek çok sorunumuzu "Sosyal Bilimler"den habersiz tartıştık galibau2026
-Türkiye'de yaygın olan ve olmaması gereken davranış türlerinden biri; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak. Bilgi sahibi olmadan politika üretmek. Diğer bir ifadeyle kararın kalitesi son derece önemlidir. Kararı kaliteli yapan husus, ne tür bir analize, veriye, bilgiye dayandığıdır. Elbette, bilim kendiliğinden kaliteli bir karara götürmez. Bilim daha çok mevcut durumun anlaşılması, analiz edilmesini sağlar, nedensellik ilişkisini ortaya koyar. Bunun önemi nedir? Karar vericiler açısından bakıldığında, bu bilgi, onların vereceği karara ışık tutar. Bir referans oluşturur. Ortada bir bilgi yoksa kişi karar verirken neye başvurur? Kanaate, içgüdülere, sezgilere başvurur. Bu sağlam bir kaynak değildir. Bir başka ifadeyle, test edilmemiş, sınanmamış bireysel içgüdüler, sezgiler kararın kalitesini azaltır, zayıflatır, isabet ihtimalini düşürüru2026 Bir ortak fikre dayanması gereken bir stratejiye, uzun vadede devam ettirilmesi gereken ve kurumsallaştırılması gereken bir politikaya dönüşmesini önler.
- Bilgiye dayalı strateji ile bizdeki gibi "hisse dayalı" stratejiu2026
-Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman şunu görürüz: Bir müdahale, karar, girişim öncesinde, ihtiyaç duyulan bilgi önce tanımlanır, o bilginin üretimine ilişkin çaba sarf edilir. Son haberleri hatırlayalım: 2003'te Türkiye Irak tezkeresini kabul etmediği zaman Amerika hemen arkasından Türkiye'yi destabilize etmek için İzmir ve Ankara'da iki senaryo çalışması yaptırıyor. "Biz Türkiye'ye nasıl ders verebiliriz?"u2026 Bunun için uzmanları konuşturarak, özellikle güvenlik ve askeri çevrelerin Türkiye'nin hassasiyetleri, öncelikleri, askeri gücü, sosyolojik durumunu analiz ederek bir bilgi üretip bunun üzerine bir politika geliştirmeye yöneliyor. Bu çok normal olan bir şeydir. Biz Suriye'de yaşanan sürece taraf oluyoruz... Suriye'deki sosyolojik durumu bilmeden, kurumlarını, ekonomisini, birey ve STK'ların grup psikolojisini bilmeden buradan ne tür bir başarı bekliyoruz? Varsayalım orada bir güçlü pozisyon elde ettik. Daha önemli bir sorun ile karşı karşıyayız. O da sürdürülebilirliktir. Uzun yıllardır yüzleştiğimiz eğitim, gelişmişlik, terör, işsizlik, uluslararası ilişkiler ve benzeri onlarca sorun ile mücadele ediyoruz. Ancak bunların kalıcı çözüme kavuşmasına götürecek bilgiye dayalı politika veya stratejiler geliştirdiğimiz söylenemez.
"DOĞU SÖZLÜ, BATI YAZILI BİLGİYE ÖNEM VERİYOR."
-Doğu toplumlarında duygu öne çıkıyor galiba, batıda realiteu2026
- Doğu "sözel", Batı "yazılı" bilgiye çok önem veriyor. Biz aslında bir analiz yapmıyoruz muyuz, yapıyoruz. Bir bilgi üretmiyor muyuz, üretiyoruz. Bilginin kalitesi bir yana bırakılırsa, bu bilgiyi çoğu zaman bir rapora dönüştürme, kalıcı bir esere dönüştürme konusunda Batılılar kadar titiz davranmıyoruz. Batılı sözel bilgiden daha çok yazılı bilgiye önem veriyor. 150-200 yıl öncesinde yazılmış rapor hala duruyor. İnsanlar ihtiyaç duyduğunda dönüp o rapora referansta bulunuyor. Söylemek istediğim yazılı ve sözel bilgi arasındaki en temel fark, sözel bilgi ne kadar kıymetli olursa olsun uçar. Kurumlar yerine kişilerin hafızasına güvenirsek, kişiler er veya geç gittiğinde hafıza da olanlar ile gidecektir. Halbuki, bireylerden bağımsız olarak kurumsal hafızanın oluşması için araştırmaya dayalı yazılı bir gelenek oluşturmak lazım.
Ayrıca Batı'daki bütün kurumlar araştırma ve geliştirmeye açık ara daha fazla kaynak ve kabiliyet ayırmaktadırlar.
"SOSYOKENT" VE "SOSYOPARK"LARA İHTİYAÇ VAR
Nasıl ki, sorun çözmeye dönük teknik alanlarda tekno-park ve tekno-kent gibi uygulamalar varsa, sosyal bilimler alanında da sosyo-kent ve sosyo-park gibi uygulamalara ihtiyaç var. Bu çerçevede, Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin kuruluşunda bilimsel bilgi üretiminin yanı sıra sosyal bilimlerin uygulamaya ve çıktı süreçlerine odaklı alt yapıların geliştirilmesine öncülük etmesi ve toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üretmesi de hedeflenmiştir.
Sosyal bilimlerin görece ihmal edilmesi sadece bugünün sorunu değil. Sosyal bilimlerin hak ettiği değerde destek bulmamasının tarihi epey gerilere gitmektedir. Modern üniversitenin ortaya çıkışı, yani Alman Humboldt Üniversite modelinin 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkması esas alındığında, Osmanlı modern üniversiteye geçişi hızla yakalamış aslında. Osmanlı 19. yüzyılın ilk yarısında, Sultan Abdülmecid zamanında sıbyan ve rüşdiye okullarının üstünde bir 'darülfünun' kurulması kararlaştırılmış. Aynı zamanda ihtiyaç duyduğu uzman kişiler içinde dışarıya da çok sayıda insan göndermiş. Ama hem üniversitenin ağırlığı, hem de dışarıya gönderilen kişilerin gönderildikleri alan açısından bakıldığında çoğu zaman tıp ve mühendislik ağır basmış. Genç Cumhuriyette de bu gelenek devam etmiş. Savaş döneminde bir boşluk oluşmuş. 1940'lardan sonra Türkiye'de modern üniversiteler tekrar varlık kazanmış. 1940'lardan sonra açılan kapsamlı üniversiteler içerisinde sosyal bilimler hak ettiği yeri ve desteği bulamamış. Halbuki dünyada modern üniversite modelinin görüldüğü dönemin başından beri sosyal bilimler ihtisas üniversitelerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bunun en güzel örneklerinden biri İngiltere'deki LSE (London School of Economics and Politics). LSE 150 yıldır sadece sosyal bilimler üniversitesi olarak faaliyet göstermektedir. Sosyal bilim yetkinliğine sahip bilim insanlarının yetişmesinde önemli katkısı olmuştur buranın.
LSE MODELİYLE DÜNYA ÜZERİNDE ETKİNLİK
-Ayrıca ülke yönetiminin ihtiyaç duyduğu kurmay/danışman kadroların yetişmesine önemli katkılar sunmuştur. İngiltere'nin çevresinde yer alan 40 küsur ülkeyle birlikte diğer birçok ülkeyi de etkisi altına alan bilim insanları ve danışmanlar buradan yetişmiştir. LSE, bu anlamda sadece bilgi üreten değil, insan, lider ve danışman yetiştiren önemli bir fonksiyon icra etmiştir.
Tıp fakültesi, cerrahi üzerine çeşitli hastalıkların semptomları üzerine deneyler yaparak yöntem geliştirebilir. Ama bütün mühendislik ve tıp bilimlerinin aynı zamanda sosyal bir yanı vardır. Bunlar, beraber, el ele gitmediği zaman, sadece teknolojik ve yöntem bakımından elde edilecek olan başarılar istenilen sonuçlar doğurmaz. Sağlık alanındaki deneyler ilaç geliştirme, sağlık sorunlarının sebeplerini ortaya çıkarmak bir katkıdır. Aynı zamanda sağlık sistemini, ekonomisini, yönetimini bir sosyal bilim olarak ortaya koymak çok hayatidir. LSE araştırma merkezleri ile sağlık ekonomisi alanında önde gelen bir kuruluş olabilmiştir.
Hasta psikolojisi, doktor, hemşire psikolojisi, kurumsal yönetimu2026 Bunlar hep "Sosyal Bilimler" alanındadır. Hastanın iyileşmesinde tıbbi müdahale kadar manevi bakım da son derece önemlidir.
İnsanların sadece fiziki direnç güçlerine yatırım yapmak değil, aynı zamanda manevi dirençlerine yatırım yapmakta da önemlidir. Önleyici tıpta Sosyal Bilimler'den geniş ölçüde istifade edilmelidir ve gelişmiş ülkelerde edilmektedir. Bir araba üretirsiniz. Araba kendi başına bir araba değildir. Aynı zamanda bir kültürdür, bir ilişki türüdür, bir ekonomidir, üretimi ve dağıtımıyla bir piyasadır ve bu piyasayı düzenleyici yasal alt yapıdır. Diğer bir ifadeyle neye el atarsak atalım bunun sosyal boyutu vardır.
Temel, tıbbi ve mühendislik bilimleri gibi alanlarda evrensel bir yöntem anlayışı kabul görmektedir, ancak sosyal bilimlerde tek ve mutlak bir yöntemden bahsedilmesi çok güçtür. Tıp ve mühendislik alanlarında üretilen bilgi dünyanın her tarafında faydalanılabilecek bilgidir. Ancak sosyal bilimler için aynı şeyi söyleyemeyiz. Sosyal bilgi bağlam bağımlıdır. Yani içinde geliştiği şartlar ile anlam kazanır. Diğer bir ifade ile sosyal bilimlerdeki bilgiyi, tıp ve mühendislik ve temel bilimlerdeki gibi rezervasyonsuz alıp kullanamazsınız, ithal edemezsiniz."
ELBİSEYİ UYDURMAK İÇİN KOLU, BACAĞI KESERSİNİZ!
- Rezervasyonsuz ithal ederseniz, beden ölçüleri oldukça farklı kişiler için üretilmiş elbiseyi bir başkasına giydirmeye benzer. Elbiseyi kişiye uydurmak için orasını burasını düzeltmek yerine, kişiyi elbiseye uydurmak için kolunu, bacağını, bedenini düzeltmeye benzer. Sosyal alanlarda ithal bilim anlamayı artırmak yerine yabancılaşmayı artırır. Bizim gibi sosyal dokusu batınınkinden farklı bir ülkenin ayrı bir sosyal bilimler politikası yoksa, evrensel yönü ağır basan tıp ve mühendislik alanlarında ne kadar ileri gidilirse gidilsin, özgün bir medeniyet inşa edemez, fikri bir bağımsızlık elde edemez, toplumsal barış ve huzuru getiremez.
-Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin bu kadar gecikmesiu2026
- Sosyal bilimlerinde, devletin kurmuş olduğu tek ihtisas üniversitesi işte burası. 2013'te bu üniversitenin kurulması ile sosyal bilimlerin önemi, eksikliği, geliştirilmesine olan ihtiyaç bir anlamda farkedilmiş ve kurumsal olarak el atılarak geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu hakikaten çok mühim bir girişim. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim.
YARIN DEVAM EDECEĞİZ KISMETSEu2026
Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Barca ile söyleşimize yarın da devam edeceğiz kısmetseu2026 Günü birlik tartışma konularından biraz olsun sıyrılıp "esas meselelerimize" girme çabamızın bir maliyeti var. Bu tür yazılar az okunur. Varsın olsun, bize az da olsa "okuyan" lazım! Yarın devam inşallah!