Tehlikeli oyunda yeni perde!
Özellikle son yarım yüzyılda etnik ve hak temelli taleplerle siyasal mücadele yerine silahlı mücadeleyi seçen gruplar ve örgütler (PKK) sadece Türkiye'nin sorunu değildi.
Yoksulluğun ve haksızlığın ortadan kaldırılması için mücadele verdikleri iddiasıyla yola çıkan İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) İngiltere'de, Bask Ülkesi ve Özgürlük hareketi (ETA) da İspanya'da faaldı. Bu üç örgütün en temel ortak argümanı ise "Kendi halklarının sömürgeleştirildikleri, bu nedenle ulusların kendi geleceğini tayin etme hakkını (Self-determination) talep ettiklerini ve bu hak için mücadele verdiklerini ileri sürmeleri idi.. Birçok ülkede ise devletle dolaylı olarak bağı bulunan örgütler oluşturularak (İspanya'da GAL gibi), tehlikeli görülen bireylere, gruplara karşı-terör örgütleri ile sindirme hareketlerine girişildiği de bilinmektedir. Yönetimlerin teröre karşı mücadelede kullandıkları yöntemlerde hukuk dışı uygulamalara, sindirme ve yıldırma amaçlı öldürme olaylarına doğrudan veya dolaylı olarak karışması da bir 'devlet terörü'dür.(Ayrılıkçı Terörün Anatomisi-Emin Gürses Bağlam Yayınları)
İngiltere, 1990'lı yıllarda IRA ile masaya oturarak kendi iç barışını sağlama yönünde çok önemli bir adım attı.
Aynı yıllarda İspanya da ETA ile görüşmelere başladı. Otonomi, kendi kendini yönetim, yerel yönetim özerkliği, federasyon gibi kavramların da işin içine dahil edildiği bu süreçlerin ardından şiddet sona erdi.
***
Bu yılın başında Türkiye, yüz yıllık sorunları ile yüzleşerek demokratik çerçevede bir çözüm sürecine girdi.
İngiltere'nin, İspanya'nın, Fransa ve Almanya'nın yaptığı iç barışı, gecikmeyle de olsa Türkiye de başarmaya çalışıyor.
Barışı kendilerine 'layık' bu ülkeye ise 'layık' görmeyenler var.
Bunlar kim mi?
Yüz yıldır Ortadoğu için 'harita' ve 'kefen' biçen bazı emperyalist ülkeler!
Ve yüz yıldır biz kardeşlerimizle barış ve huzur içinde yaşamayalım diye, ellerinden gelen her türlü kirli çabayı gösterdiler!
***
Bu asırlık çözüm ve kardeşlik projesinin, geri dönülemez biçimde ülkede selamet iklimi estirdiğini görünce farklı kanallara yöneldiler.
Gezi olaylarının başlaması ile birlikte kandan ve şiddetten yorulmuş bu toprakları, Alevi-Sünni çatışmasıyla 'kızıl'a boyama derdine düştüler.
En son İstanbul Gülsuyu'nda yaşanan olayları biliyoruz. Uyuşturucu çetelerinin katlettiği söylenen Hasan Ferit Gedik'in cenazesi örgüt tarafından ailesine dahi verilmedi.
Ellerinde Kaleşnikoflar, makineli ve pompalı silahlarla boy gösteren örgütlerin, Alevileri 'kaşıma' oyununda tehlikeli bir role soyunduğunu izledik.
***
Aleviler, sürekli şiddetle bir arada zikrediliyor medyada. Alevi gençler, Dersim'de, Gazi'de, Gülsuyu'nda sürekli uyuşturucu, alkol ve fuhuşla mücadele adıyla sokaklara, "sokak hukukunu" uygulamaya davet ediliyor.
Mesela dün Hürriyet gazetesinde cenaze törenindeki gençlerin silahlı görüntüleri "Sol gettonun çeteyle savaşı" diye veriliyordu.
Yine şiddetin meşrulaştırıldığını, Kürt gençlerin yerine Alevi gençlerin ikame edilmeye çalışıldığını anlamak bu kadar güç mü?
Kürtlerin ateşe çağrılmasından kim ne fayda gördü de şimdi Aleviler üzerinden yapılıyor bu?
Alevilerin ötekileştirilmesinden, daha büyük mazlumiyetlerin doğmasından ve en önemlisi Alevi Açılımı'nın yapılacağı bir dönemde Alevilerin toplum nezdinde imajının bozulmasından kimin karı olabilir?
Unutmayalım ki tutuşturulmak istenen bu ateş de kesinlikle 'yerli' değil 'yabancı' patentlidir!