Teğabün Günü
Bir gün var önümüzde…
Bazı yüzlerin ap ak, bazı yüzlerin ise simsiyah olacağı bir gün.
Mal ve çocukların fayda vermeyeceği, yalnızca teslim olmuş bir kalbin yararının görüleceği bir gün.
Hiç kimsenin kimseye faydasının dokunamayacağı bir gün…
Her topluluğun önderiyle birlikte çağrıldığı bir gün.
Ağızların mühürleneceği; ellerin, ayakların, hatta gözler, kulaklar ve derilerin bile şahitlik yapacağı bir gün.
Zalimin, haksızlık yapanın pişmanlıkla ellerini ısırarak “Ah keşke peygamberin gösterdiği yolu izlemiş olsaydım” diyeceği bir gün.
Allah’ın düşmanlarının gruplar halinde ateşe doğru götürüldükleri bir gün…
Kitabımız bize önümüzdeki günü hatırlatan ayetlerle doludur.
Sadece Kitabın ayetleri değil, müşahede ettiğimiz âlemin ayetleri de bize bunu hatırlatıyor.
Ellerimizle toprağa emanet ettiğimiz her dost hatırlatıyor.
Bahar aylarında alabildiğine güzel ve çekici olan bir gül bile solarken bize aynı hakikati anlatıyor.
Bir gün var önümüzde.
Hesap günü…
İnsanın ağzından çıkan her kelimenin; boğazından geçen her lokmanın hesabını vereceği bir gün.
Ölmeyecekmiş gibi yaşayamaz insan.
Dirilmeyecekmiş gibi…
En tehlikeli unutma, Allah’ı unutmadır. Rabbini unutan insan her şeyi unutabilir.
Hayatında, her anını gören Rabbine ihanet eden insan herkese ve her şeye ihanet edebilir.
“Sakın ha, Allah’ı unutan ve bu yüzden O’nun da kendi benliklerini ve insanlıklarını kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın! (Haşr, 19) buyurur Rabbimiz.
Yarını unutmayın. Yarın için ne hazırladığınıza bakın buyurur.
Ve şöyle buyurur:
“Allah’a, Resulüne ve göndermiş olduğumuz ilahi Nur olan bu Kur’an’a iman edin. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. Allah’ın sizi toplanma günü bir araya getireceği gün, gerçek kar ve zararın ortaya çıkacağı, nicelerinin pişmanlıktan feragat edeceği Teğabün/Aldanma Günü’dür. İşte o gün, her kim Allah’a gereğince iman etmiş ve O’nun mesajları doğrultusunda güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymuşsa, Allah onun günahlarını bağışlayacak ve kendisini, içinden ırmaklar akan ve ebedi olarak yaşayacağı cennetlere koyacaktır. İşte en büyük kurtuluş ve başarı budur.” (Teğabün, 8-9)