Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2965.03
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

‘Tedirgin Güvercinler’ Vurulunca

Bir de Hrantı vurmuşlar

Pabucu yarık

Çık dışarı dese biri

Kim çıkabilir ki kalbinden

Dışarı.

Meğer ne kadar ağlamıştı

Ermeni olduğunu öğrenince

Boynuma sarılıp Yaşar Abi

Zil zurna sarhoş

Meğer ben Ermeni’yim demişti

Gitmeyelim buradan hüsnü

Tekbir tekbir dalga dalga

Hatimler dolaşıyor her tarafta (Nurettin Durman)

Dün bir şiir okudum, kendi insanını tanımış bilmiş, has bir şairden. O hep şiirlerini hayatın içinden gürül gürül akan bir ırmak coşkusunda, sade, arı ve yürekten yazar. Yirmili yaşlarda okuyup ezberlediğim ‘Savrulan’ şiir kitabından şiirler vardır hala hafızamda. “Gitmeyelim buradan hüsnü, Tekbir tekbir dalga dalga” diye sesleniyordu Nurettin Durman. Bir ölüm yıldönümü daha geride kalmış, yine güvercinler uçmuş, yine ahlar yürekleri dağlamış ama gidenler dönmüyordu işte.

Bu topraklar, Anadolu toprakları ne kültürlere ne milletlere vatan olmuş. Sonra Hrant Dink’in konuşmaları dökülüyor sarı gelin arkada fon müziği hüzünle akarken, konuşuyor insan yanlarıyla… “Türkler Ermenilere yönelik büyük bir travma yaşıyor, Türkler de Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İkimiz de klinik vakalarız, tam klinik vakalarız. Kim tedavi edecek bizi Fransız senetasonun kararı mı, Amerikan senatosunun kararı mı? Kim reçeteyi verecek, kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler’ de Ermenilerin doktoru… Bunun dışında doktor, ilaç, hekim yok… Açık konuşayım, yok, yok…” devam ediyor, “Biz Anadolu insanıyız, acıyı sırlayıp taşımalıyız onurla, yaygara yapmadan…” “Türkler de Ermenileri anlamalı, Ermeniler de Türkleri anlamalı, bir onurlu duruş var burada..” İçli, sıcak, insan sesiyle Sivas’ta sırlanmış bir yaşlı teyzenin o her dinlediğimde ağlatan hikâyesini anlatıyor. “Su çatlağını buldu” diyor. Anadolu insanının sayfalarla, anlatılamayacak özdeyişi her şeyi nasıl da anlatıyor, diyor ve ben oturdum ağladım diyor güzel insan…

Güvercinleri de vururlar… Öyledir. Oysa oyunbozanlar olmasa, oysa bu topraklarda koyun koyuna yaşamış bir milletten geride kalmış asil ve onurlu bir duruşla yaşayan nice insanımız var… Hrant Dink de bu güzide insanlardandı. Onurlu ve erdemli yaşadı. Dobra dobra konuştu. Hiç sakınmadı lafını, sözünü, haksızlık karşısında susmadı. Ama işte oyun bozucular, bu toprağın altına dinamit koyar gibi güzide değerleri vurdular. Tıpkı masmavi göklerde uçak beyaz güvercinleri, barışı, dostluğu, kardeşliği vurur gibi. Yine onurla ve gür bir çıkışla sesleniyordu Hrant Dink: “ Ermeni Diasporasına sesleniyorum, dünyanın kararları beni ilgilendirmiyor” diye…

Zaman akıp geçiyor ve acılar tazeleniyor. Gidenler dönmüyor elbet, ama onların güzel yürüyüşleri, güzel izlekleri derin bir yara gibi çörekleniyor yüreklere… Ve bu yara ile beraber yüreklerde insana dair, yaşanmış hasbi duruşlara dair, uçan beyaz güvercinlere, vurulan o barış güvercinlerine dair destansı anılar yumağı yer ediyor. Anlamlı izlekler bırakarak. Bu gün bile güzel bir şair şiirler yazıyor Usta’ya. İnsanca duruşa, onurlu yaşayışa dair. Biliyorum güzel insanlar kahpe kurşunlarla gitse de isimleri bir bir işlenecek bu Anadolu coğrafyasına. Bunu bilir bunu söylerim ve derim ki; şimdi Amerika’ya karşı, şimdi Avrupa’ya, karşı tıpkı Usta’nın dediği gibi barış güvercininin dediği gibi birbirimize merhem olma, ilaç olma zamanlarındayız. Kenetlenerek, insanca, erdemlice ve soyluca Anadolu coğrafyasında yaşayanlar olarak…

Bu gün de bir şiir okudum… Yine büyük şairlerimizden, şiiri derin duyarlılıklarla, hassas terazilerle yüreğinde mayalayıp, usta ve emektar bir uğraşla yıllardır yüreklere akıtan has şairimiz kıymetli büyüğümüz Cahit Koytak’tan… Öylesine içli, öylesine güzel bir şiir… Hrant Dink ’in hemen ölümünden sonra yazılmış acılar, hissedilişler taze, sıcak, derinden duyuşla sarıyor sizi… Şiirle başladık şiirle bitirelim.

“seni tanımıyordum evet, tanımıyordum, fakat

seni, öyle haksız, öyle mızıkçılıkla

oyundan çıkarılmış bir çocuk

gibi gördükten sonra, dostum,

büyük kalkış gününde

aynı oyuna çağınlan iki kafadar gibi

kalkıp da koşabilmek için

sana komşu mezardan,

belki daha cesur, daha kanatlı şeyler,

delice mizansenler hayal etmeli

ve diyebilmeliyim ki,

vursalardı beni de, senin gibi, Hrant Dink,

bu yaşlı şakağımdan,” (Cahit Koytak)

Beyaz güvercinlere rahmet olsun… Barışı dostluğu taşıyanlara ve yaşayanlara merhamet olsun, Sevgili Hrant Dink’e dua olsun… Son olarak bu şiirlerin tamamını bulup okuyun dostlar sözün bittiği yerdeki duyarlılıklara nasıl da ses, yürek, çığlık olmuş Usta Şairlerimiz…