Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2504.47
BIST 100
9455.84
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Mart 2022

Tedirgin Ediniz!

Dört başı mamûr bir hayat var mıdır? Dünya çokça meşakkatin çekildiği bir yer. Başa gelene de sabırla mukabelede bulunulması gereken bir güzergâh. Bu güzergâhta herkesin yolu birbiriyle bir şekilde kesişiyor. Yol hâlini bilenler yolculuğa katlanmak mecburiyetinde kalabiliyor.

Yolculukta olup bitenleri umursamayanlar, yolda kalanlara dikkat etmeyenler, erzakı tükenenleri görmezden gelenler, geride kalanları beklemeyenler ve sadece kendini düşünenler de olabilir. Size düşen de böylelerini tedirgin etmek olmalı. Yola sizinle başlamış, sizin varlığınızla ilerlemiş, sizden güç almış olanlar gün geliyor, “şartlara uyum” adı altında veya “düzen değişti” gibi bahanelerle hedefini değiştiriyor. Elbette her insanın farklı bakışı ve tasarrufu olabilir ama bu durum yol arkadaşlarına sırt çevirmek, onları yok saymak şeklinde olmamalıdır. Böylelerini tedirgin etmek gerek!

Hayatımız kuşatılmış kalelere benziyor. İçte kalanların birbirine kenetlenmesi gerekirken iş öyle olmuyor. Bazıları irade zayıflığı gösterip surda gedik açabiliyor. Namusluca savunma yapmak yerine içeriyi satıp dışarıdakilerle ortaklık kurabiliyorlar. Böyleleri yol da alabilir. “Hayırlı yolculuklar!” diyecek hâlimiz yok. Böylelerinin yolunu kesip onları tedirgin etmeyi kendimize vazife sayabiliriz pekâlâ. Sürekli dile getirdiğimiz ve sığındığımız bir gün var, büyük bir olay var: mahşer. “Hesabımız mahşere kaldı.” diye diye çekildik içimize. Sindik, sindirildik ve zamanla yok sayıldık. Hayır! Böyle mi olmalı? Hesaplar hep mahşere mi kalacak? Gücün varsa niçin yanlışa dur demiyorsun, niçin haksızlığa boyun eğiyorsun, adaletsizliğe niçin isyan etmiyorsun? Hesabı kim görecek, kim alacak bu hakkı? Bu pasif ve edilgen iradeyi Allah’ın mahşerde ödüllendireceğini mi sanıyoruz? Mahşere kalan hak ne demektir? Mahşere kalan hesaplardan sadece zalimler mi sorumludur? “Bu haksızlıklar karşısında sen ne yaptın?” diye sorulmayacak mı? Demek ki en azından tedirgin etmek lazım zalimleri, ikiyüzlüleri, hilebazları, yalancıları, menfaatperestleri, neme lazım diyenleri.

Kime sorsak hâlinden memnun değil. Şikâyetçiyiz! Ancak bu şikâyet kendi kendimize yaptığımız dedikoduların malzemesi. Ne bu dedikodan kendimizi alıkoyabiliyoruz ne de gerçeklerle yüzleşebiliyoruz. Dur diyecek güçlü irade yok maalesef. Herkes köşesine çekiliyor. Dertleniyor, kahırlanıyor ama anlamlı bir adım atmaktan imtina ediyor. Tavrımız bu mu olmalı, imkânları kendi menfaatleri yönüne çevirenlere? Herkesin ağzında liyakat var ama uygulamada öyle değil. Şimdi bu gidişe dur diyecek bir Tatar Ramazan lazım. Tatar Ramazan o meşhur ve müthiş sahnede şöyle diyordu: “İnsan bunca zulüm, bunca haksızlık görür de rahat yatabilir mi? O zaman ben de ortaya fırlarım ve adama dur, derim. Bu dünyanın hesabı ahirete kalmamalı.” Tabiî ki meydanda böyle karakter bulmak zor ama haksızlık yapanları, iltimasla bir yere gelenleri tedirgin etmeyelim mi? Tedirgin edelim ki dönen dolabı bilmediğimizi sanmasınlar. “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.” diyen Molcolm X gibi öne çıkmak için neyi bekler insan?

Herkesin bulunduğu konuma göre bir sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Dua ederken bile sevdiklerimizi unutmamamız öğütlenmiyor muydu? Bu dünya her zaman rahat edeceğimiz bir yer değil. Çünkü cennet burada değil. Gün gelir, bugünkü sessizliğimizden hesaba çekiliriz. Lütfen tedirgin ediniz!