Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2459.33
BIST 100
9885.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Şubat 2023

Tedbir, aklı kullanmanın zirvesidir!..

Hiçbir zaman ve hiçbir işte tedbiri elden bırakmamalıyız! Tedbir, bir konudaki muhtemel tehlike ve riskleri önceden görerek gerekli önlemleri almak ve her çeşit ihtimali düşünerek hareket etmektir. Sakınılması gereken her şeyde, işi sağlam tutmayı elden bırakmamalıyız! Eğer sakınılması gereken şeylerin zararından kurtulursak, sakınmış olmanın bize hiçbir zararı olmaz. Fakat tedbirli davranmadığımızda büyük zararlar görebilir hatta hayatımızı kaybedebiliriz.

Tedbirli davranmak, aklı kullanmanın zirvesidir. Tedbirli hareket eden kimseden daha akıllı bir insan düşünülemez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Tedbirli olmak gibi bir akıl, haramdan kaçınmak gibi bir vera ve güzel ahlak sahibi olmak gibi bir şeref yoktur.” (İbni Mace)

En güzel tedbir, ileride karşımıza çıkabilecek olumsuzluklara şimdiden çözümler hazırlamak ve daima ihtiyatlı olmaktır. Tedbirli olmak başarının işaretidir.Allahü Teâlâ, kâinatı hassas bir denge, mükemmel bir ahenk ve şaşmaz bir nizam içinde yaratmıştır. Meydana gelen herşey, İlahî kanun ve kurallar çerçevesinde meydana gelmektedir. Dolayısiyla her zaman ve her konuda, kâinatta câri olan fıtrî kanunlara riayet etmek en akıllıca bir tedbirdir.

Dinimizin müsaade ettiği meşru tedbirleri almak, tevekküle asla mâni ve engel değildir. Çünkü mümin, tedbir almakla beraber muvaffakiyet ve başarıyı sadece ve sadece Allahü Teâlâdan bekler.

Aklın öngördüğü şekilde tedbirini almadan tevekkül etmek, genellikle tembel ve vurdumduymaz insanların işidir! Hakikî tevekkül, sebepler dairesinde tedbirini aldıktan sonra, netice hususunda Allahü Teâlâya tevekkül edip güvenmektir. Nitekim Efendimiz aleyhisselam; devesini salıvererek Allah’a tevekkül ettiğini söyleyen bir adama: “Onu bağla da öyle tevekkül et!” buyurmuştur. (Tirmizi) Çünkü, tedbir alındığı halde tersi olabilir. Mesela, sabah namazını kaçırmamak için saat kurmak, akıllıca bir tedbirdir. Fakat bazen saat çaldığı halde kalkamayabiliyoruz.

Sahabi radıyallahü anh şöyle diyor: “Yemen’den bazı kimseler azıksız olarak hacca gelirler, insanlardan bir şeyler isterler ve biz mütevekkiliz, derlerdi. Bunun üzerine Allah celle celalüh: “Bir de (hac seferinize yetecek miktarda) azıklanınız. Muhakkak ki azığın en hayırlısı (dilenmekten, insana yük olmaktan) sakınmaktır,” (Bakara 197) âyet-i kerimesini Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve selleme gönderdi.” (Taberi Tefsiri)

Evet tedbir bizden, takdir Allahü Teâlâ’dandır. Yani tedbir alsak da almasak da Allahü Teâlâ’nın dediği olur. Çok kullandığımız “inşaallah” kavramının mânâsı da budur. Yani Allahü Teâlâ’nın istediği olur, istemediği ise hiç olmaz. Fakat tedbir alma sorumluluğumuz vardır.

Atalarımız ne güzel söylemişler: “Tedbirde kusuru olan, takdire bahane bulur.” Yani yapılan her işte, önceden gereken tedbiri almak lazımdır. Gereken önlemi almakta kusur eden kimseler ise, bunun sonuçlarını kadere yüklerler. Tabii ki, iş işten geçmiş oluyor. Bunun içindir ki beklenmedik bir olayla karşılaştığımızda, suçu başka yerlerde aramak yerine nerede ihmalkâr davrandığımıza bakmamız, aklın ve ilmin gereğidir.

Hazret-i Ömer radıyallahü anh, Şam’a gidiyordu. Yolda; Şam’da veba çıktığını duyunca gitmekten vazgeçti. Kendisine; Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsunuz diye sorulduğunda; “Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz, dedi.” (Buhari)

Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın okuduğu önemli bir dua da bize bunu öğretiyor: “Allahümme eûzu bi rıdake min sehatik ve bi muafatike min ukûbetik ve eûzu bike mink lâ uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsik.”

(Allah’ım! Öfkenden rızana, cezandan affına, Senden Sana sığınıyorum. Sana layık olduğun (meth ü) senayı yapma gücüm yok. Sen Kendini sena ettiğin gibi (yücesin!) (Müslim 486)

Yakup aleyhisselam, oğullarını Mısır’a Hazret-i Yusuf’un yanına gönderirken, onlara: “Oğullarım! Hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin,” (Yusuf 67) diye tembihlemişti. Fakat sözünün devamında da şöyle diyordu: “…Gerçi ben ne yapsam, Allah’tan gelecek takdiri önleyemem. Zira hüküm yetkisi, yalnız Allah’ındır. Onun içindir ki ben ancak O’na dayanır, O’na güvenirim. Tevekkül edenler de yalnız O’na dayanıp güvenmelidirler!” (Yusuf 67)