Tecrübesinden faydalanalım ama yorulmasınlar artık
Yürümesi zorlaşmış, kulağı az duyan, kalbi, tansiyonu olan öğretmenlerimin yorulmaması gerek...
Sağlığını, ruhunu
dinleyeceği günlerde ekmek davasında olmamalı.Yılların verdiği
yorgunlukla çalışmak zorunda kalması verimi düşürür. Yeni gelen genç nesil bu
hali kabullenemez. Yorgun ruh haline sahip bir öğretmenle bıcır bıcır bir çocuk
eğitimden zevk alabilir mi?
Küçücük yürekleri
vardır onların,yerinde duramayan, çok hızlı çarpan..
Günün şartlarına ayak uydurmak, çağın nesliyle hemhal olmak
mühimdir. Sabrı kalmayan öğretmen o hıza ulaşabilir mi?
Biliyoruz ki
eğitim hassas bir iştir.Bir neslin inşasını sağlar öğretmen. Suyun akışını
değiştirebilecek önemli bir kesimdir onlar. Vebal boyutunda da sorumlulukları büyüktür. Genç yüreklerin
öğrenme, merak iştiyakını çoğaltmak da önemlidir.
Sözün özü;
performansın düştüğü, artık çocukların gençlerin seviyesine inilemez duruma
gelindiği yaşlar, insanın daha çok
kendisini dinlemesi gerektiği zamanlar olmalıdır.
31 yıllık öğretmenlik sürecinde gözlemlerim ki ;heyecanını
yitirmeyen öğretmenlerin toplumsal katkısıyla ruhen bambaşka büyüyen nesilleri...
İnsan
yaratılmışların en şereflisidir ve az çok yoklayıp kendini, başarabileceklerini
bilir...
Sağlık sorunları, yorgunluk, tahammülsüzlük, teknik konularda
eksiklikler , farklı eğitim metotları ve teknolojiyi kullanamama gibi etkenler mesleki
başarıyı düşürür.
Bunların baş
göstermesi demek verimsiz bir eğitim,
yetersiz bir neslin oluşumunu gündeme getirecektir. Belki de genç dinamik öğretmenler puanlarının
azlığı nedeniyle alandan uzak kalmak durumunda da olacaktır.
Emeklilik sürecini uzatmalarımıza
neden olan sıkıntılar ise, maaşın düşmesiyle oluşan geçim davası, bazen evde
mahpus olma korkusu,bazen de yaşlanmışlık korkusu.
Bilgisayarı, teknik
aletleri açıp kapatamayan, deney, gezi gözlemleri yapamayan bir öğretmen yeni
eğitim öğretim modelleriyle eğitim alması gereken, algısı açık çocukları
monoton tek düze bir eğitimle tatmin
edemez.
Bütün bunları
düşünerek emekliliği gelmiş" artık performansım yeterli değil" diyen
öğretmenlerime kolaylık sağlanmalı diye düşünüyorum. Onların ihtiyaçlarına
cevap vermek demek, gelecek nesle yatırım yapmak demektir.
Onlara farklı istihdam alanları! sağlanabileceği gibi cüzi
ücretle (okullarında hafta sonu bitki yetiştiriciliği, ağaç işleri, enstrüman
eğtimi, drama vs.uygulamalı çalışmaları) örnek projeler oluşturup
tecrübelerinden faydalanılabilir... Çok fazla güç ve çaba harcamadan hem
çalışma hayatının içinde olacak öğretmenlerim işe yaramama, atıl duruma
düşmüşlük psikolojisinden kendilerini kurtaracaklardır.
Katılan öğrencinin
sayısının çokluğu çok da önemli olmasa gerek ... Üç öğrenciyle de olsa faydalı
olma gayreti... Zevk alınarak yapılan işler başarıya gider. Ruhları doygun
mutlu olan insanların kâinata çevreye verecekleri pozitif enerji de
hesapsızdır. Bunlar yapılamıyorsa bile maaşlarındaki iyileştirme onları
dinlenme sürecine doğal olarak sürükleyecektir.
Eğitim işinde maddi
kaygılar öne çıkıyorsa, sonuca katlanmak gerekir...
Yeni nesillerin
bilgi, özgüven eksikliği, alanını iyi belirleyememesi söz konusu ise, belki de kendi ilgi ve becerisiyle, alakası olmayan branşlar ve mesleklerde
hayata atılacaklardır. Kendi potansiyelinin farkına varmak eğitim sürecinin bir
parçasıdır.
Gelişen ve büyüyen
ülkemin geleceği için; sağlıklı, düşünebilen, çalışkan nesillerin yetişmesi,
mesleğini en iyi şekilde icra eden, maddi kaygıları kenara bırakıp, görevine
odaklanmış, faydalı olma gayretini taşıyan genç bireylerin varlığıdır bizi
büyütecek olan.
Ve emekliliğini maddi manevi kaygılardan dolayı ertelemeyen,
huzurla! yaşlılık dönemini geçirmeye şartlanmış insanlarımızın mutluluğu çok
önemlidir.
Yarınlarımız daha
güzel olsun duasıyla. DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN