Tebriz seyahatim
Bu sefer zor bir sefer olacak. Büyük
oğlum Yusuf'un Tebriz'de okuma isteğine aşkla şevkle katıldım. Bir tarih,kültür
ve edebiyat şehrinde okuyor olmak herkese nasip olmaz.
Ama gelin görün ki İran karışık çok
karışık Tahran,Kereç,Kazvin,Erdebil ve diğer şehirler…Tebriz temkinli, orada
güvenlik kuvvetleri de oradaki insanlar da her şeye karşı temkinli, oldu
bittiye gelmiyorlar.
Fakat diğer şehirlerde insanlar
günlerce meydanlarda protestolar halka halka genişliyor İran, doğudan batıdan
kuzeyden güneye protestolarla çalkalanıyor maalesef üzücü haberlerde geliyor
MahsaAmini'nin vefatından sonra Kereç'tede Hadis Necefi'nin de öldürülmesi
açıkçası Güney Azerbaycan'da Türkler’in de meydanlara inmesine sebep
olmuştu.Bunun yanı sıra kamu araçları ve binalarının ateşe verilmesi olaylarda
güvenlik güçlerinin de öldüğü ya da yaralandığı haberleri bizleri gerçekten
kaygılandırmıştı.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen karar
vermiş ve yola çıkmıştık gitmeden önce Tebriz'deki şair-yazar dostlarımız
DavoodHoushang Bey'e,Çalgın Bey'e ve diğer dostlarımıza haber yollamıştık.En
çok da Tahran,Kereç ve Kazvin'de dostlarımız bizi dört gözle
bekliyorlardı.Fakat oraların çok karışık olduğunu bildiğimiz için Tebriz
dışında bir yerde konaklamayı düşünmedik.
Urfa'dan otobüsle yola çıkıp Van'a
vardığımızda sabahın ilk ışıkları bizi karşılamıştı.İran'a tam beş yıl oldu
gitmemiştim, yollar bana yabancı geliyordu, Şükrü Baba yoktu. Başka insanlar
vardı.Yeni bir yorum, yeni bir izah yeni stratejiler içerisinde Kapıköy sınır
kapısına hareket etmiştik.
Eskiden Tahran Yunus Emre
Enstitüsü'nün vazifeli personeli olarak İran'a giriş yapıyordum.Şimdi ise sivil
biri.Fakat buna rağmen Vanlı bir dostumuz elimizde yeşil pasaportumuzu görünce
İran makamları bu pasaportlardan hoşlanmaz,demişti.Niye böyle, söyledi, neden
böyle söyledi anlamadım. Kıskandı mı acaba?
Yanımda oğlum, oğlumun arkadaşları
ve kıymetli dostum Tarih öğretmeni Eyyüp Birkan Hoca ile ailesi vardı.Tebriz'i
tarih ve edebiyat disiplini içerisinde keşfedecektik.Tebriz'in birbirinden
güzel meydanlarını gezecek, tarihî binalar önünde poz verecektik.
Tebriz'e varmadan Hoy'a vardık.
Hoylu Beyi bilen vardır.Hoylu Bey bu şehirden. Ahî Evran da buralı. Ahilik
teşkilatının kurucusu… Anadolu'ya açılan kapıdır Hoy şehri. Şemsin burada
mezarı olduğu söyleniyor.Ama Konya'da da mezarı var.Gerçeğini Allah bilir,
diyerek yola revan oluyoruz.
Tebriz'i görünce insana bir
dinginlik geliyor nedense. Canlanıyor insan. Şems-i Tebrizî'denŞehriyar'a kadar
kaç şair geçti bu şehirden. Sayısını unuttum. Şimdi sevdiceğini alamayanŞehriyar'ın
dünyaya ateşten sözlerini mi mırıldanayım, Mevlana'nın Şems için mürekkebi kağıda
akıttığı"Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun,etme." şiirini mi
mırıldanayım, bilemedim.
Bu düşünceler ışığında Kapıköy sınır
kapısına varmıştık. Elimde bavul ve çantalarla ilk defa bu yeni yapılan kapıdan
geçtim. Açılışı beş yıl önce yapılmıştı. Bu kapı ülkemize yakışan bir mimarîye
sahipti. Kapıköy sınır kapısı estetik olarak güzel bir yapıdaydı ama sosyal
mekânlarının olmayışı, mesala camii, lavabo hatta kafe, misafirler için sedir
tarzında oturma alanları yapılabilir. İstenirse oradaki belediyeler de katkıda
sunabilirler. Bir otel, misafirhane, hiç değilse eski Türk hamamlarının bir
benzeri de burada yapılabilir. Bu yerler yapılırken tarih ve medeniyet
arşivleri de araştırılması gerekir diye düşünüyorum.
Devamı bir sonraki yazımızda. TEBRİZ’DE ASAYİŞ BERKEMAL. Burada hiçbir
olayla karşılaşmadım. Sakin, güvenli ve mutlu bir şehir Tebriz.