Tearuf Olarak Kültür
Kültür kavramı, günlük hayatımızda çok sık kullandığımız bir kavramdır. Kültürü çok sık kullanmamıza rağmen, kültür kavramı konusunda derinlikli bir anlayış geliştirmeye ve kültür dediğimiz olgunun toplumun her tarafında kökleşmesi için nasıl çalışmalar yapılacağı konusunda çoğu zaman kafa yormuyoruz. Ülkemizde Kültür Bakanlığı isimli bir bakanlığımız her dönemde olmasına rağmen, toplumumuzda derin bir kültür sorunu ve krizi yaşamamıza engel olmamıştır. Şimdiye kadar kültür konusunda uygulanan politikaları güncellemek üzere üç tane kültür şurası toplanmıştır. Uzun bir aradan sonra Üçüncü Milli Kültür Şurasının toplanmış olması olumlu bir gelişmedir.
Kültür konusunda toplumumuzda derin bir çoraklaşma, sığlık ve verimsizlik yaşanmaktadır. Kültür kavramı çerçevesinde değerlendirilebilecek hayatımızı zenginleştirecek, verimli kılacak ve rafine edecek sanat, edebiyat, tiyatro, aile, tarih, insan bilimleri, maneviyat, müzik gibi önemli alanlarda doyurucu perspektiflerden ve etkinliklerden yoksun oluşumuz, kültür ve hayatımız arasında derin bir ayrılığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kültürel yüzeyselliğimiz, sığlığımız ve sefaletimiz üzerinde ciddi olarak düşünmemiz gerekmektedir. Kültürel sığlık, edebiyat, sanat, siyaset, ahlak, maneviyat, bilim ve güzel sanatlar alanlarında ciddi boşlukların ve sorunların çıkmasına neden olmaktadır.
Kültür kavramını merkezine alana resmi ideoloji, kültür konusunda özde değil, sözde bir duyarlılığa ve anlayışa sahip olmuştur. Resmi ideolojinin kültürden anladığı şey, toplumumuzun sosyal, dini, tarihi ve kültürel yapısının tamamen değiştirilip yerine resmi ideolojinin ikame edilmesidir. Başka bir ifade ile, resmi ideoloji, kültürü insan ve toplumu mühendisliği olarak anlamış ve uygulamıştır. Resmi ideolojinin kültürü endoktrinasyon olarak uygulaması, bugün yaşadığımız sosyal ve siyasal sorunların temelini oluşturmaktadır. Resmi ideolojinin kültürü devlet gücünü kullanarak yeni bir toplum ve yeni bir insan yaratma şeklindeki otoriter ve totaliter anlayışından tamamen arınmaya ihtiyaç vardır.
Kültür adı altında otoriter ve totaliter bir ideolojiye uygun çağdaş ve ilerici insan ve toplum icat etmeye kalkmak, kültürün, insanın ve toplumun top yekun inkarı anlamına gelmektedir. Kültür, insan yaratmak değil, insan tanımaktır. Kültür, Kendini Bilenin Rabbini Bileceği bilgeliğini anlama ve yaşama olgunluğuna varmak için sürekli çaba içinde olmaktır. Kültür, insanın İlahi Hakikat ışığında ve ölçüsünde kendisini tanımaya, bilmeye ve yenilemeye çalışması ve çabalaması tecrübesidir.
İnsanın kültürü tecrübe etmesi, insanlığını bütüncül olarak yaşaması demektir. İnsana dair var olan her şeyin, kültür içerisinde bir yeri vardır. Kültür, insana dair hiçbir şeyi öcüleştiremez, dışlayamaz ve değersizleştiremez. Kültür, insanın kendisini tanıması ve sahih olarak yaşaması olduğundan, kültürün tekdüze bir bürokratik faaliyete indirgenmesi düşünülemez, Kültür konusunda, bütün bireylerin ve toplumun katkıda bulunması gerekmektedir. Kültür, Kültür Bakanlığına bırakılmayacak kadar, hayati düzeyde önemli olan insanın kendisini bilmesi ve tanıması faaliyetidir.
Resmi ideolojinin kültür adı altında insana ve topluma olan müdahalesini vurguladık. Resmi ideolojinin kültürden anladığı şey, aslında insanı ve toplumu köksüzleştirmekten başka bir şey değildir. Toplumumuzda bir hafıza kaybından söz ediyoruz. Kültür, bir toplumun hafızasıdır. Köklerini ve hafızasını yitiren bir toplum haline gelmemiz, resmi ideolojinin uyguladığı otoriter ve totaliter politikalar yüzünden olmuştur. İnsanın kendisini bilmesi ve tanıması faaliyeti olarak kültür, bireyin ve toplumun kadim kökler üzerinde derin bir hafızayı taşıyarak özgürce ve açık bir şekilde şuur kazanması, gelişmesi, doğrulması, çeşitlenmesi ve yenilenmesidir.
Köklü hale gelmek için kültür dediğimiz insanın kendini tanıma ve diğer insanlarla tanışma faaliyetinin kalıcılık özelliğinin bulunması gerekmektedir. Kendini tanımaya ve diğeriyle tanışmaya çalışan insanın, bu tecrübesini edebiyat, müzik, tiyatro, resim, ilahiyat, mimari ve diğer alanlarda vereceği eserlerle verimli hale getirmesi gerekmektedir. İnsan, verdiği kalıcı eserlerle kültür tecrübesini köklü hale getirebilir ve kültürel hafıza denilen derin insani tecrübeyi inşa edebilir. Kültür, zamana meydan okumak demektir. Zamana meydan okuma şeklindeki derin ve çetin bir durum karşısında kültürlü olmaya cesaret ve cüret etmeye ihtiyacımız vardır.
Kültür, dinamik, akışkan, geçişken, sentezlenebilen, çoğulcu ve güncellenebilen bir olgudur. Kültürü, her yönden gelen bütün insani tecrübelerin etkileşim bağlamı haline getiren şey, kültürün bir muarefe, yani tanışma ve bilişme tecrübesi olmasıdır. İnsanlıkla ve dünyayla, temel insani değerler olan çoğulculuk, özgürlük, adalet, Tevhit, barış, hukuk ve tanışma temelinde yeni bir kültürel şuurlanma ile donanmak için çaba sarf etmeliyiz.