Tatil ve kurslar
Üç aylık yaz tatili başladı. Dokuz ay süren eğitim öğretim sürecinde yoruldu çocuklar. ’Tatilde boş mu durulacak. Elbette hayır.’’
Çocuklarımız
için yaz kurslarını usanç haline getirmeden, verimli bir sürece dönüştürmeliyiz
Her gün
rutin olarak evden çıkmak yetişkin, çocuk herkesi yorar. Bir de tatil vakti ise
eğer, daha çok istemsizlik oluşturur.
Kuran
eğitimi, sosyal ve sportif eğitimler; çocuklarda ruhsal, fiziksel birikimler
sağlar, kaliteli vakitler geçirilmesine imkân sunar. Bu eğitimlerin tekerrürü çocuğun
kişiliğine de yansır. Ruha sunulacak katkı çok önemlidir ve rutin işlerin
dışında verilen emektir.
Fakat
eğitimi tamamen dışarıya yüklemek, birçok hususu eksik bırakmaya da sebebiyet
verecektir.
Her ev bir
okul değil midir, oysa. Bunu ciddi anlamda sorgulamak gerekir. Çocukluğumu
hatırlıyorum.
Sofra
bezlerini, örtüleri özenle katlamak bir maharettir. Uçlarını bir araya getirip
ellerinle düzelterek. Babaannem ustası idi bu işin. Bir kızın düzeni
katladıklarından belli olur "derdi. Çamaşırı intizam içinde serer ve
serdirdi. Ayıkladığımız pirinçler fasulyeler, mutfakta ki işleri gözlemlemek
bazılarına katkı sunmak, her fırsatta aile büyüklerinden iltifat almak...
Muhteşem
vakitler idi.
Yaz okulu
idi tüm bunlar, çocukluk döneminde. Hoş şimdiki gibi kurslar da yoktu.
Olsaydı da
bu aldığım dersleri hiçbir yaz okulu karşılayamazdı. Büyüklerimizle hemhal
olduğumuz vakitlerin kıymetini de ayrıca anlatmakla bitiremem ...
İnce ince
doğramaya çalıştığım salata malzemeleri, annem köpüklerken duruladığım kaplar.
Bulaşık makinesinin esamisi bile okunmaz iken, el becerimize ciddi katkı idi
bunlar. Şimdi de makineyi boşaltma işi zevkli hale gelebilir.
Pilavın
şehriyesini kavurmak, köfte dökmek...
Hepsi tatil
günlüğünde, hayatıma kattığım aile yaz okulundandı.
Her ne kadar
babam kıyamayıp iş yapmama mâni oluyor idiyse de divanları, koltuk örtülerini
düzeltip o düzen içinde eş dostla içtiğimiz çayların tadını unutamıyorum...
Erkek
kardeşlerimiz mutlaka dükkanlara çırak olarak giderdi. Bağı bahçesi olan yine
babasıyla idi. Hem kişiliğini hem becerisini oluşturmaya doğal, müsait
ortamlardı.
Bizim usul
yaz okullarında öyle çok öğrenmişliklerimiz vardı ki...
Hemen
evlerin yakınında kuran kurslarımız olurdu camide. Abdesti aldığımız gibi
fırlardık Kuran’a. Ailelerimize külfet olmadan gider gelirdik.
Bahçe
oyunları derede yüzmek, dağa tırmanmak, en etkili sporlardı.
Şimdilerde
çalışan anneler, yaz kış çocuğunu okul, kurs zincirinde dolaştırmak zorunda
kalıyor. Evini çok özleyen çocuklar biliyorum. Keşke buna da bir çözüm
bulunabilse.
Evde olan
anneler ise tatilde mümkün olduğu kadar özveri ile bizim usul yaz okulu
uygulasalar evlatlara...
Mesela ilk
dersimiz ayakkabı iplerini bağlama, ikinci dersimiz düğme dikme olabilir.
Masal, öykü dinleme, bilmece sorma, çiçekleri sulama, sofraya tabak götürme,
para üstü hesaplama ve daha onlarcası.
Ev okulları
olmalı çocukların. Yaz okullarının tecrübe edildiği nahif ortamları olmalı da.
Sevgi
paylaştıkça çoğalacak, bıkkınlık tembellik olmayacak. Okul dönemine dinç başlamak,
dingin bir vücutla başlamak da çok önemli. Akademik kursları, sosyal kurslarla
dengelemek gerekir. Sıcaklarda servislerle uzun yollar kat etmek de işin zor
boyutlarından.
Yavrularımız
an'ı dolu dolu yaşasınlar. Kurslarda eğitim de alsınlar, fakat en çok da
bizimle olsunlar tatilin lütfuyla...
...
Nilüfer Zontul
Aktaş