Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Temmuz 2022

Tatil şehveti

Yaz mevsimi, tatil ile özdeşleştirilmektedir. İnsanlar, yazın gelmesini, deniz kenarına gitmeyi ve şehirden kaçmayı özlemle beklerler. Kısa süreliğine de olsa insanlar, hiçbir iş yapmamayı, yüzmeyi, gezmeyi, yatmayı ve yemeyi isterler. Tatil, bu anlamda insanın atalet halini istediği anlamına gelmektedir.

Günümüzde tatil, aslında insanın kaçışı demektir. İnsanlardan, şehirlerden, siyasetten, krizlerden, ilişkilerden ve kurumlardan bunalan insanlar, her şeyden kaçmak, sadece kendileriyle baş başa olmayı şiddetle istemektedirler. İnsanlar, tatili niçin isterler? Bu soruya birçok insan, kafayı dinlemek şeklinde bir cevap vermektedir. Tatil, aslında bedensel yorgunluk demektir. Tatilden dönen insanlar, evlerine, işlerine ve ilişkilerine büyük bir bedensel yorgunluk içinde dönerler. Tatil, bedensel yorgunluk gibi maliyeti olmasına rağmen kafayı dinlemek için yapılan bir faaliyettir.

Günümüzde insanlar, mutlaka tatile çıkmaları şeklinde bir dayatmaya maruz kalmaktadırlar. Tatil, bugün devasa bir sektöre dönüşmüştür. Yılın on iki ayı boyunca, oteller ve tur şirketleri başta olmak üzere sayısız kurum, insanları tatile gitmeye özendirmek, kışkırtmak ve yönlendirmek için çok yönlü bir reklam, şartlama ve organizasyon faaliyeti yürütmektedir. Tatil günümüzde bizim için bir tercih olmaktan çıkmış olup bir ideolojiye dönüşmüş bulunmaktadır. Tatilin totaliter bir dayatmaya dönüşmüş olması, gittiğimiz tatilden zevk ve huzur almamıza engel olduğu gibi, psikolojik, sosyal ve ekonomik birçok yükün altında ezilmek gibi bir sonuç doğurmaktadır.

Tatil, insanın doğal olarak yapmak istediği bir faaliyet değildir. Uzun seyahatlere çıkmak ve belirli tesislerde uzun süre kalmak şeklindeki tatil anlayışı, bizlere dayatılan yapay bir durumdur. Çoğu zaman tatilin insan için bir tutku olduğu ifade edilerek tatil ve insan arasında doğal bir bütünlük olduğu şeklinde bir inanç üretilmeye çalışılır. Tatil, insanın doğal bir tutkusu değildir. Tatil, insanın belirli dönemlerde ihtiyaç duyduğu gelip geçici yapay bir durumdur. İnsanların arada bir günlük rutinlerinin dışına çıkmaya ihtiyaç duyduğunu söylemekle insanlarda sürekli olarak tatile yönlendiren ve motive eden bir tatil şehveti oluşturmak arasında fark vardır. Tatil şehveti, hiçbir şekilde insana huzur getirmeyen, kafasını dinlemesini sağlamayan ve insanı hep tatminsizlikle boğuşmasına neden olan verimsiz ve yaralayıcı bir durumdur. Tatil şehveti, insanları mutsuz, huzursuz ve doyumsuz yapmaktadır. Tatilden dönen insanlar, genellikle mutsuzluklarından, hayal kırıklıklarından ve yorgunluklarından söz ederler. İnsanları huzursuz, yorgun ve hayal kırıklığına bırakan şey, tatil değil, tatil şehvetidir.

Tatil şehveti, tatili ve seyahati bir öğrenme faaliyeti olmaktan çıkarmıştır. Değişik tur organizasyonlarıyla farklı tatil programlarına katılan kişiler, tur rehberi denilen kişilerin gezilen yerlerle ilgili ezberledikleri ve defalarca tekrar ettikleri basma kalıp sözlere maruz kalırlar. Öğrenme, insanın aktif olarak kendisini kattığı, anlamak ve içselleştirmek için çaba gösterdiği bir faaliyettir. İnsanlar, tatilden çoğu zaman bilgisiz, fikirsiz ve düşsüz olarak dönmektedirler. Yaptıkları tatilin bilgilerine, fikirlerine ve düşlerine hiçbir katkısı olmamış veya çok az olmuştur. Tatil, öğrenmeyi geliştiren bir faaliyet olmaktan çıkmış, tatil şehvetini arttıran, insanı yüzeysel bilgilerle yetinmeye zorlayan bir dayatmaya dönüşmüştür.

Tatil şehvetinin amacı, insanların öğrenmesi, mutlu olması, huzurlu olması veya kafa dinlemesi değildir. Tatil şehvetinin amacı, tatil endüstrisini doyurmaktır. Tatil şehveti, tatil endüstrisine kazandırmakta, insanlara ise kaybettirmektedir. Tatil şehvetinde özne, insan değil, tatil endüstrisinin aktörleri ve kurumlarıdırlar.

Tatili kendimize, doğaya ve hayata bir yolculuğa dönüştürmek şeklinde bir çetin meydan okuma önümüzde durmaktadır. Tatili bir bilet alma ve otel rezervasyonu yapmak şeklinde bir yanılsamayla içimize sokulan tatil şehvetine teslim olduğumuz takdirde yediğimizin, içtiğimizin ve gezdiğimizin bize huzur, bilgi ve mutluluk olarak dönmeyeceği konusunda bir farkındalık kazanmalıyız.