Taşrada bayram sohbetlerinin konuları
9 günlük Kurban Bayramı tatilinde, yaşanan salgına,
artan tehdide rağmen yoğun bir bayramlaşma süreci yaşandı. Gurbetçilerin
memleketlerine dönmesi ile mesafeler kısaldı ve salgında günlük vaka sayısı 12
binleri aştı.
Toplum olarak salgının ciddiyetinin farkından
olmadığımızı söyleyebiliriz. Covid-19’dan dolayı sadece Türkiye’de ölen on
binler bizi kesmemiş olacak ki almamız gereken ibretten eser yok.
Bayramlaşmada hiçbir şey yokmuş gibi davranma yarışı
yaşandı: en cesur benim, diyen gençlerin yanısıra, ‘ben aşılarımı
yaptım’ diyen yaşlılar coronavirüs ile dalga geçtiklerini sanıyorlardı. Ve
üç hafta önce 4 bine kadar düşen vaka sayısı bugün itibariyle 14 bine dayandı.
Her şeye rağmen bayramda hastaları ziyaret etme
konusunda gösterilen hassasiyet takdire şayandır. İçten dualara eşlik eden candan
yardımlaşma ve dayanışma teklifleri sadece Halifan Ailesine has özellik mi?
Hastaları olan biri olarak bu dayanışma ve kadirşinaslığı seviyorum. Allah
herkesten razı olsun. Sizlerden de çok sevdiğim amcam, seydam ve yeğenim için dua
bekliyorum.
…
Köyler, bayram tatili için gelen yurtiçi ve yurt dışı
gurbetçileri ile güzelleşiyor. Ülkenin dörtbir yanından, Avrupa ülkelerinden
gelenlerle dünya siyasetini ve Türkiye’nin dış ülkelerdeki görüntüsünü konuşma
imkanı bulduk. Kendilerinden oldukça farklı fikirler dinledik. Türkiye’nin
aldığı mesafeyi bilhassa karayolu ile Türkiye’ye giriş yapan gurbetçiler çok
iyi takdir ediyorlar. Yollarımızın, şehirlerimizin bundan 3-5 yıl öncesine göre
daha da genişlediğini, güzelleştiğini söylediler mutlu oldum.
Almanya’dan gelen bir yakınım, “Abi, Türkiye’deki
yollar Avrupa ülkelerinde yok. Hem geniş hem sağlam” diyerek yapılan
çalışmaları takdir ediyordu.
Diğer biri, “Türkiye’yi neden rahat bırakmıyorlar?
İşte her gelişimizde daha da büyüyen, gelişen Türkiye Avrupa’yı korkutuyor. Nüfus
olarak çöküş yaşayan Batılı ülkeler Türkiye’nin genç nüfusundan rahatsız”
diyordu.
Köylülerin şikayetleri de vardı:
Sen yazılarında da konuşmalarında da iktidarı
eleştirirken vicdanını unutmuyorsun, çok makul ve etkili eleştiriyorsun,
diyorlardı.
“Bir çuval un 200 ₺ oldu. Bilhassa gıda
ürünleri bir yılda iki kat, üç kat arttı. Fiyat denetimi yapılmıyor ve olan dar
gelirliye oluyor. Maalesef ciddi bir denetim yok.” Belki bazı büyük
şehirlerde birkaç kalemde kontrol yapılıyordur lakin vatandaşta, ülkenin büyük
bir kısmında fiyatların insafa terk edildiği kanaati hâkim. Bu da vatandaşın
sitemine dönüşüyor.
Geçtiğimiz Aralık ayında da
benzer şikâyetleri kaleme almıştım, o gün bugündür fiyat artışları durmak nedir
bilmiyor. Bilhassa gıda ve temizlik ürünlerindeki fahiş fiyat artışları memur
ve dar gelirli vatandaşa ağır yük oluyor.
Köylerde konuşulan diğer
bir konu da önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a karşı kimin
aday olacağıydı. Bu konuda görüş belirtenlerin büyük bir kısmı Sayın
Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı adayı olmasını isterken bir kısmı da Meral
Akşener’i aday olarak görmek istediklerini dile getiriyordu. Her iki kesimin de
amacı aynıydı:
Kılıçdaroğlu ile Akşener Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a karşı aday olsunlar ki boylarının ölçüsünü alsınlar.
İstanbul’dan gelen
gurbetçilere Ekrem İmamoğlu’nu sordum. Geçen seçimlerde İmamoğlu’nu destekleyen
pek çok kişi:
Biz genç, dinamik ve
sempatik bulduğumuz için Ekrem İmamoğlu’nu destekledik, iki yılı bitti tam
anlamıyla hayal kırıklığı yaşıyoruz, İstanbul her gün biraz daha geriye gidiyor, diyor.
Sadece İstanbul değil,
Benzer sitemler, şikayetler
Ankara’dan, Mersin’den, Adana’dan gelenlerden de duyduk: CHP ve ortakları
mal bulmuş mağribi gibi yolsuzluk yaparak zengin olmanın derdinde. Vatandaşa
karşı kibirli, hoyrat ve küstahlık boyutundaki tavırları her gün artmakta.
…
Ve,
Gençler.
Gençler politize olmaktan
bıkmışlar. Hem sevindirici hem de kaygı verici olan apolitize durum beraberinde
lakaytlık getirmez ise olumlu bir durumdur.
Bir de gençler yani
üniversiteli gençler kendi değerlerimizden haberdar değil.
Bunda bana düşen yazılarıma değerlerimize ağırlık vermek olmalıdır ve inşaallah bu sonbahar yazılarıma devam etmeyi sürdürür isem (çünkü Ağustos itibariyle bir aylık ara verdikten sonra yeniden yazıp yazmama konusunda henüz bir karara varmadım)İbn Haldun, İbn Arabi, Farabi, Cezeri gibi bilgeleri yazmayı düşünüyorum.