Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2429.08
BIST 100
9808.38
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Şubat 2022

Tarkan'ın şarkısı

Tarkan, yurt dışında en fazla bilinen "Türkiyeli" şarkıcılardan..

Türkiye’ye gelen Avrupalı turistlerin “raki, şiş kebap şoh gozel yine gelecek ben” muhabbetlerine ilâve “Tarkan övgüsü” de işitilebilir.

Bu yönüyle Türkiye’nin (iyi ya da kötü, baktığınız yere göre değişir) tanıtımına katkıda bulunan bir şarkıcı.

Tarkan’dan bugüne kadar hiçbir yazımda bahsedilmiş değildir.

“Popüler kültür ürünlerinden” uzak durmaya çalışmamın üzerinden en az 35 yıl geçmiştir.

Malûm, ağırlıklı olarak Ankara merkezli politik gelişmeleri tâkip ediyor, politikanın ve bürokrasinin karanlık dehlizlerinde, “habercilik, yorumculuk” yapmaya gayret ediyoruz.

Tarkan’ın “geççek” ya da “geccek” adlı şarkısı, birden bire patlayınca mevzu “Abbas Yolcu”, “Hayır efendim Abbas Hancı, yuvarlak masa ekibi yolcu!” muhtevalı politik tartışmalara döküldü.

Okuyucularımız, “konu hakkındaki düşüncemizi” ifade etmemizi istedi.

Böyle olunca da, bizim de “topa” girmemiz gerekti!

E, tabi, Ahlatlıbel’deki “Benzemezler Zirvesi”nin hemen ardından,

“Geççek geçcek elbet bu da geççek

Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman!” denirse,

O çiçekten günler çok yakın inan!” diye de eklenirse…

Birçok sanatçının “sanat değeri taşımadığını” ifade ettiği şarkı da, politikaya ilişkin tartışmalar da patlar haliyle.

Mesele, Tarkan meselesi olmaktan çıkar, “memleket meselesi” haline gelir.

Yanı başımızda bir “savaş” daha çıkmak üzereyken, ülke bu meseleye kilitlenir.

Tarkan, her ne kadar, bu şarkının politikayla değil de “pandemi” (plandemi) işleriyle alâkalı olduğunu, bu salgın ortamında çok bunaldığı için bunu şey ettiğini söylese de, tartışma yine “politikadaki çekişmeler” üzerinden yürüyor.

“Recep Tayyip Erdoğan gitsin de memleketin başına ne gelirse gelsin!” diyenler ile “Sayın Recep Tayyip Erdoğan giderse, memleketin vay haline!” diyenlerin atışmaları ( hatta çatışmaları) ayyuka çıkıyor.

Dedim ya, birçok okuyucum, benim de topa girmemi istiyor

“Usta ne düşüyorsun bu hususta?”

Öncelikle…

Bendeniz, bir şarkıcının, hangi mesleği icra ederse etsin, oy kullanma hakkına sahip olan bir vatandaşın “siyasi görüşünü” belirtmesinde, bunun propagandasını yapmasında sıkıntı görmüyorum.

Velev ki, Tarkan’ın bu şarkısı “İktidar çok yakında gidecek!” mesajını vermeye matuf olsun, sıkıntı yok bence.

Efendim, Ekrem İmamoğlu ve Tunç Soyer’e övgüler düzmüş, ilişki “tamamen duygusal”mış, şuymuş buymuş…

Olabilir, bilemem.

Bu memleket “ilişkiler” memleketi, bir mesleği ne kadar iyi icra ediyor olursanız olun, “ilişkiler ağı”ndaki yerinizi almazsanız haksız rekabete maruz kalıyorsunuz.

Zaman zaman milletvekili odalarında “teknik direktörler” görürüm..

Sebeb-i ziyaretleri, milletvekillerinin temsil ettiği illerin takımlarına “teknik direktör” olabilmekmiş!

Bu işler için kulis de lâzımmış!

Yoksa, kim takar senin bu alandaki birikimini!..

Bu işler sağda da böyledir, solda da…

Dolayısıyla, dünya görüşüne karşı olduğum, hâl ve hareketlerini hiç beğenmediğim, ismiyle hiç uyumlu bulmadığım Tarkan’ın kendi dünyasına uygun politikacılara yakın olmasını yadırgamam.

Gerçekten inanmış da olabilir, hiç sıkıntı yok, herkesin inancı kendine.

İsteyen istediği şarkıyı söylesin, isteyen yere çakmaya çalışsın, isteyen istediğinin propagandasını yapsın…

Ortada. “illegal organize işler yoksa”, “Mukaddesâta hakaret yoksa”, herkes istediğini söyleyebilir.

Bir vakitler, çok ağır eleştirilerin yer aldığı “skeçler” televizyonlarda bolca yer bulurdu.

Gülerdik, eğlenirdik, oyumuzu da gidip bildiğimiz, beğendiğimiz yere verirdik.

*

Dünya görüşümüz belli.

“Recep Tayyip Erdoğan gitsin de memleketin başına ne gelirse gelsin!” zihniyeti ile mücadelemiz uzun yıllardır devam ediyor.

Bunlar, Rahmetli Özal’a da, Rahmetli Erbakan’a da, Rahmetli Muhsin Başkan’a da demediklerini bırakmayan insanlardır.

Dolayısıyla onların olduğu yerde olmayız, bununla birlikte “doğruya doğru, yanlışa yanlış” demekten de çekinmeyiz.

Her şeyi her yerde ve her zaman söylemeyiz elbette ama demeden olmuyorsa, mutlaka deriz.

Kimsenin adamı olmamak güzel şeydir, herkese tavsiye ederiz.

*

Bu Tarkan meselesi önüme gelince…

Şunu düşündüm:

Birileri, kendi adamlarını yetiştirmiş, yetiştirdiklerinin kıymetini bilmiş, onlara sürekli olarak destek vermiş…

Memleket gençliğinin büyük bölümüne etkileyen, yönlendiren de bunlar.

Birileri istedikleri kadar kızsınlar, bizler istediğimiz kadar “Bu ne iştir arkadaş!” diye hayıflanalım…

İstediğimiz kadar “Böyle rol model mi olur, Aman Allah’ım!” diyelim…

Sonuçta, gençler için “rol model” dendiğinde, ağırlıklı olarak bu “tipler” öne çıkıyor.

Kültür ve Sanat alanındaki “manevî değerlere bağlı, büyük isimlerin” birçoğunun kıymetlerini vefat ettikleri ana kadar bilemiyoruz.

(Rahmetli Abdurrahim Karakoç misali, ne zaman vefat etti, bazıları o zaman anladı kıymetini!)

Zaten çok az sayıda olan “büyük şahsiyetler”i kenara itiyor, yalnızlığa terk ediyor ya da birileriyle birlikte “linç” ediyoruz!..

“Büyük kabiliyetlerin” önlerini açmak için geliştirdiğimiz plânlı, projeli, sürdürülebilir, akıllı uslu çalışmalarımız yok gibi…

Kültür-Sanat, akademi, bürokrasi dünyasındaki “Sabetaycı” etkinliğinden şikâyet edip duruyoruz ama “Biz”i görmüyoruz…

Dediğim gibi, “Biz”den birileri, kabiliyet ve gayretleri ile öne çıktığında da hasetle, hamasetle yerle bir ediyoruz…

Yine dediğim gibi kenara itiyoruz!..

Son Youtube yayınımın başlığı ile bitireyim:

“Tarkan’a kızmayalım,

Kendimize kızalım!”