Tarım politikamızı acil güncellemeliyiz
Pandemi sırasında dünya içine
kapanınca bu da tarım ürünlerinin tedarikinde sorun yarattı. Tarım deyince tabi
ki sadece ürünler değil artan gübre ve yakıt fiyatları da söz konusu. Bu
dönemde bazı ülkeler iç piyasaları korumaya yöneldi. Gıda ürünlerinin
ihracatını durdurma ve kısıtlama yoluna gidildi. Salgın sürecinde bazı ülkeler,
tarım ürünleri ve gıdayı stoklama yoluna gitti. Küresel gıda güvenliğini
tehlikeye atan pandemi, 2020’nin ikinci yarısında gıda fiyatlarında ciddi
artışa neden oldu. Rusya- Ukrayna
savaşıyla birlikte gıdanın da enerji ve savunma gibi stratejik bir sektör
olduğu daha iyi anlaşıldı. Hatta tarım ve gıdanın bir beka sorunu olduğu ortaya
çıktı.
Uluslararası kuruluşlar gıda ve
tarımda yaşanan krizin büyük bir tehdit olduğunu vurgulayarak önlem alınmadığı
takdirde gelecek yıllarda gıda maddelerinin yetersizliği ve artan gıda
fiyatlarında büyük sorunlar yaşanacağını dile getiriyor. Görülen o ki tüm dünyayı sarsacak olan küresel kriz ne petrol ne enerji
ne de finans sektöründe olacak. Kriz, tamamen gıda ve su kaynakları üzerinde
kendini gösterecek. Dünyadaki küresel iklim değişimi, tarım alanlarının
azalması, ciddi verim kayıpları, gıda krizi olabileceği senaryolarını
güçlendiriyor. Salgın ve savaşları da hesaba katmak gerekiyor.
Salgının tetiklediği bir başka konu ise gıda korumacılığıdır. Yani
ülkelerin gıda ürünlerini kendileri için saklamaları veya depolamaları. Rusya- Ukrayna savaşıyla birlikte
birçok tarım ürününün fiyatı arttı. Yaşanan savaş ve krizler nedeniyle bazı
ülkeler stratejik olarak gördükleri gıda ürünlerinin ihracatını durdurma ya da
kısıtlama yolunan gidiyor. Yeni dönemde
bir gıda milliyetçiliğinden söz ediliyor. Eskiden paramız var olunca her
ürünü ucuz ve rahat alabiliyorduk. Artık paramız olsa da gıda ürünlerini
tedarikte büyük sorunlar yaşayacağımız, bulamayabileceğimiz günler bizi
bekliyor. Bu nedenle üretim yapan ülkeler tabi ki çok büyük avantaja sahip
olacaktır. Yani mutlaka kendi kendimize
yeterliliğimizi artırmalıyız.
Dünyada ürün bolluğu ve ucuz ithalat
dönemi sona erdi. En büyük endişe kaynaklarından biri haline gelen üretim
eksikliği ve gıda fiyatlarındaki artış, ancak üretimi artırarak olumlu hale
getirilebilir. Her ülke özellikle
stratejik ürünlerde ön görülü davranarak yaşanacak olumsuz durumlarda
güvencesini sağlayabilmek için kendi kendine yeten bir üretim yapmaya
yöneliyor. İnsanla doğa arasında bir denge söz konusu, bu denge birisi
lehine bozulduğunda tehlike çanları çalabiliyor. Özellikle doğaya zarar
verildiği anda doğa da zaman zaman intikamını alabiliyor. Uzmanlara göre bütün
faaliyetlerimizde ekolojiyi merkeze alıp, doğayla barışmaya mecburuz. Gıda ve tarım krizinin yaşandığı dönemler
de bizi şunu hatırlatıyor; doğanın verdiği ama çok fazla rağbet etmediğimiz
ürünleri de gıda olarak kullanabileceğimizdir. Yani ürün çeşitlerini artırmak,
daha önce kullanmadığımız tarım ürünlerine yönelmek ve yeni gıda ürünleri
bulmak.
Bütün dünyadaki gıda üretim sistemlerinin yüzde 75’i, sadece 12 bitki
çeşidi ve 5 tane hayvan çeşidinden oluşuyor. Bu 12 bitki çeşidinden kalorimizin
yüzde 60’ı; pirinç, mısır ve buğdaydan oluşuyor. Düşünsenize bu kadar bitki
çeşitliliği var biz sadece 3 çeşit bitkiden yüzde 60 kalorimizi alıyoruz. Önümüzdeki 50 yılın yiyeceklerini
aslında tahmin etmek çok zor değil. İngiltere’de
geleceğin 50 gıdası diye bir çalışma var. Bu geleceğin 50 gıdası çalışmasında
Türkiye’den de birçok ürün var. Mesela bamya, baklagiller…
Bunun dışında dünya hala gelecekte de
tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, ayçiçeği ve soyadan elde edilen pek çok
ürünle hayatını sürdürecek. Yani gelecekte de aslında bugün olduğu gibi buğday,
pirinç, pamuk, soya, mısır, şeker pancarı, hayvansal ürünlerin temel gıdalar
olacağını, temel beslenme kaynakları olacağını bilmemiz gerekir.
Uzmanlar bir dekar ve bir dakika dahi boşa harcanmamalı diyor. Tarımsal
gıda ürünlerini desteklemek yani tarımsal ürünleri ve çiftçiyi sübvanse etmek
önemli.Ayrıca
gıdalarla ilgili sorunlar sadece kriz dönemlerinde gündeme gelmemeli. Çünkü
kriz geçtiğinde yine aynı politikalara dönülüyor. Oysa her olumsuz durumdan bir
ders çıkarmak ve önlem almak gerekiyor. Özellikle tarım konusunda toprağı
verimli olan bizim gibi ülkelerin kendi ürünlerini kendilerinin yetiştirmesi
önem arz ediyor. Bazı ürünlerin devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor.
Tarım politikalarının acil olarak güncellenmesi zorunludur.