Dolar (USD)
34.45
Euro (EUR)
36.11
Gram Altın
3011.67
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Şubat 2023

"Tarikatlar nerede?!"

Marmara Depremi…

“Sütü bozuk” 28 Şubat Darbesi’nin medya ayağındaki gazeteler, televizyonlar, yazarlar, vs., deprem bölgesinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerini hedef alıyor, bunların alanda “irtica propagandası” yaptıklarını filan öne sürüyorlardı o günlerde.

Sakallı, sarıklı, türbanlı, çarşaflı “tipler”, aslında depremzedeye yardım etmek için değil, “gericiliğin reklamını yapmak için” uğraşıyorlarmış!

Dönemin “algı operasyonu” bu şekildeydi.

*

O günlerde sosyal medya (pek)yoktu, doğru dürüst cep telefonu da yoktu.

Bizler, bir yandan bugünküyle kıyaslanamayacak kadar kısıtlı imkânlarla yazı ve haber geçmeye, depremzede kardeşlerimize yardım etmeye çalışıyorduk, diğer yandan da bunlara lâf yetiştirmeye…

*

Şimdi, o günlere bakıyorum da, “Zamanın 28 Şubat medyası bile bugünkü kadar hesapsız, kitapsız hareket etmiyormuş!” demekten alamıyorum kendimi.

O günlerde, “Herkes burada, tarikatçılar nerede?” demiyordu bu zihniyet.

Aksine “Her yerde tarikatçılar var, her yerde sarıklılar, türbanlılar, çarşaflılar var!” diyordu.

O sivil toplum örgütlerinin alanda çok yoğun faaliyet gösterdiklerini söylüyor, bu gayreti “irtica propagandası” yapma arzusuna bağlıyordu.

O günlerde gazetecilik ölmemişti.

Onlar bile, “alanda faaliyet gösterenleri yok saymanın” mümkün olmayacağını hesap edebiliyorlardı.

“Ordu gibi resmi geçit yapan entarili sarıklılar, nerede onlar?” demiyorlardı mesela…

“Bir işin ucundan tutmazlar mı? Neredeler? Ancak sala okunurken mi ortada olacaklar? Hayat kurtarmak yerine öldükten sonra mı ortaya çıkacaklar!” demiyorlardı.

Demiyorlardı, zira, o günün “sosyal medyasız” ortamında bile, alanda faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini gizleme imkânlarının olmadığını çok iyi biliyorlardı.

O gün yaptıkları, “hassas” sivil toplum örgütlerinin canla başla çalışmalarını başka yerlere bağlamaktı.

İşte bildik mevzular; “Laiklik elden gidiyor, irtica hortluyor” muhabbeti!..

Bugün ise iş bambaşka taraflara varmış durumda.

Malûm, “laiklik karşıtlığı” söylemi artık iş yapmıyor…

Orta yerde, sözde “helâlleşme” mevzuu var…

Bir de “masadaki malûm dengeler”!

Bundan dolayı da…

Böyle saçmalamalar!

Bu zihniyet dünyası, böyle “tarikatçılar nerede, örtülüler nerede, çarşaflılar nerede, sakallılar nerede?” diye saçmalayınca…

O sivil toplum örgütlerinden “İşte burada!” paylaşımları geliyor haliyle…

Böyle olunca da, hadi bakalım, “Reklam yapıyorlar, iyiliğin gizli olanı makbuldür!” mevzuları!..

Ya arkadaş, gidin şuradan!

Bırakın bu işleri, memleket acılar içinde…

Büyük bir yıkımın pençesinde…

Sivil toplum örgütleri yaraları sarmak için var gücüyle uğraşıyor.

“Tarikatlar niye yok, çarşaflılar niye yok, sarıklılar niye yok, örtülüler niye yok!”

Aha işte buradalar!..

“Tamam oradalar da niye reklam yapıyorlar!”

Hoppalaaa!..

*

Ya arkadaş;

Sizin maksadınız ne?

Marmara Depremi’nde tarikatçılar, Kahramanmaraş Depremi’nde yine tarikatçılar!

Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz!..

*

Ben, 28 Şubat sürecinde “irtica” (!) avına çıkanlar vardı…

Eşi başörtülü biri Cumhurbaşkanı olmasın diye miting üstüne miting düzenleyenler vardı…

Ben, memleketim bu haldeyken, onların hepsini göz ardı ediyorum.

“O günlerde ortalığı birbirine katanlar, bugünlerde neredeler?” diye sormuyorum.

Ben, yardım kuruluşları arasında ayrım yapmıyorum.

Efendim;

Bazıları “işin şovuna kaçıyor”muş, devleti “aciz” göstermek istiyormuş…

Onlara teslim edilen kaynaklar da güvende değilmiş…

Bu memlekette yargı var, nizam var, kanun var…

Ortada suç varsa, yargı yapsın gereğini…

*

Şu ideolojileri, grup taassuplarını bir kenara bırakın artık!..

Bunca acı, bir nebze olsun ders vermedi mi?

Servet denilenin bir anda nasıl uçup gittiğini, yaşadıklarımız göstermedi mi?

Yok, insanoğlunun gafleti ölene kadar…

Bir yanda, “fırsat bu fırsat” diyerek ev kiralarını, nakliye bedellerini katlayanlar…

Diğer yanda da, “Çarşaflılar nerede, sarıklılar nerede, tarikatlar nerede” diye saçma sapan lâflar edenler…

Ve hatta…

Deprem Bölgesi’ne yardım götüren hanımefendilerden bir bölümünü “Bir depremzede sizi görse kalpten gidebilir, şok geçirir, şaka yapmıyorum, insan mı bunlar?” diyebilecek kadar kendilerinden geçenler!

Neyse!..

Bize yakışan dua…

“Allah kurtarsın!” diyelim biz, nefsimizi bastırarak!

İşimiz çok, memleketin başına gelinin ne olduğunu çoğumuz tam olarak idrak edebilmiş değiliz galiba…

Acısı, sıkıntısı gittikçe artacak büyük felâket.

Dua edelim:

Rabbim milletimizi, devletimizi her türlü tehlikeden muhafaza buyursun!