Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Kasım 2018

Tarihten ders alanlar tahriklere kapılmaz

Bugün yaşadığımız hadiseler, geçmişten bağımsız değildir. Bu nedenle tüm sosyal ve siyaset bilimcileri derler ki: ‘’Bugünü anlamak için geçmişi iyi kavramak gerekir.’’ İngiliz tarihçi Robert Tombs bir makalesinde der ki: ‘’ Tarih, insanın geçmişinden dersler çıkartarak geleceğine yön vermesini sağlar.’’

Belki de geçmişten yeterince istifade edilmediği içindir ki, Ziyaüddin Serdar ‘’İslam Medeniyetinin geleceği’’ eserinde şu tespiti yapar: ‘’Müslümanlar, topluca acı çekmektedir.’’

Peki, Müslümanlar yaşadıkları acıların sebep ve sonuçlarını, iyi değerlendirmeden bugünü ve yarını anlayabilirler mi?

İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu durumun tarihsel sürecini değerlendirmek bu yazının sınırlarını aşan bir konudur. Biz bu yazımızda yakın geçmişte İngilizlerin bazı Arap liderlerini aldatarak İslam coğrafyasını nasıl parçaladıklarını kısaca hatırlatmak istiyoruz ki, bugün Kürtler üzerinde yapılan benzer çalışmalara ışık tutsun.

İngilizler, Hindistan ve Mısır’da iyice hâkimiyet sağladıktan sonra, henüz Osmanlı toprakları olan Arabistan, Filistin ve Suriye’ye gelir. Savaştan önce Arkeolog ve başka sıfatlar adı altında bu coğrafyanın sosyolojik haritasını çıkartır, Kahire’de bulunan İngiliz İstihbarat Dairesine ait büroya topladıkları tüm bu bilgileri aktarırlar. Araplar üzerinde etkili bir isim olan arkeolog Lawrence 4 Aralık 1914’te Teğmen rütbesiyle Mısır’daki bu büroya atanır.

Hüseyin Bin Ali, Abdülhamit döneminde İstanbul’a getirtilerek uzunca bir süre kalır. Oğlu Abdullah Mekke, Faysal ise Cidde mebusu olarak Osmanlı Parlamentosu’nda görev yaparlar. İttihat ve Terakki’nin iktidarında Hüseyin Bin Ali, Mekke Şerifi olarak gönderilir.

Coğrafyayı parçalamak için planlar hazırlayan Lawrence, Mekke Şerifi olarak gönderilen Hüseyin bin Ali’yi bulur. Çünkü amacı, Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırıp İngiltere’ye bağımlı ve birbirinden kopuk küçük prensliklerden oluşan siyasi yapılar oluşturmaktı. Ancak İngilizler bu amaçlarını gizleyerek Şerif Hüseyin’e ‘’Büyük Arap İmparatorluğu’’ vaadiyle gittiler. Ne yazıktır ki, Şerif Hüseyin aldanır ve ‘’Osmanlı hükümetini artık tanımadığını’’ söyleyerek 10 Haziran 1916’da isyan eder.(Tarih dergisi)

O gün Araplar üzerinde çalışmalarını sistematik haline getiren İngilizler, coğrafyanın parçalanmasına neden oldular ve İsrail’in kurulmasının yolunu açtılar. Bugün İsrail ise: ‘’Türkler, Farslar ve Araplar, Kürtleri din ile kandırıyor.’’ deyip tahrik ediyor.(Jerusalem Post)

Bu tahriklerin orta ve uzun vadede olmak üzere iki amaca hizmet ettiğini düşünüyorum. Birincisi; Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji paylaşımında Türkiye’yi denklem dışı bırakmak için PKK’yla meşgul etmek. İkincisi; uzun vadede Nil ile Fırat arasındaki coğrafyaya erişmek.

Şimdi hâlâ PKK ve uzantılarına sempatiyle bakan Kürt kardeşlerime sesleniyorum; ortak bir tarihe, kültüre, coğrafyaya sahip olan tüm kardeşlerimizle ortak bir gelecek kurmak mı daha mantıklı yoksa tarihten ders almayarak İsrail’in tahriklerine kapılıp coğrafyamızı tahrip etmek mi daha mantıklı? Aklınızın ve vicdanlarınızın ‘’Tarihten ders alanlar tahriklere kapılmaz.’’ dediğinizi duyar gibiyim.