Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2429.30
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 May 2023

Tarihimize sürülen kara leke...

Bugün 27 Mayıs... 1960’ta gerçekleştirilen ve tarihimize “kara leke” olarak geçen kanlı darbenin 63. Yılı.“Beyaz İhtilâl”i gerçekleştirerek yeni bir dönemin kapısını açanların, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “Darbelerin Anası” olarak anılan 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle görevden el çektirilerek boyunlarına yağlı urganın geçirildiği dönemin kapılarını aralayan karanlık dönem.

Acı da olsa hatırlayalım...

1923’ten günümüze 99 yıl geçti ve bu süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti tamı tamına 66 hükümet gördü. İçimizde ve çevremizde kriz hiç eksik olmadı. Rejim tartışmaları, kuvvetler ayrılığını oluşturan yasama, yürütme, yargı organları arasındaki yetki ve güç savaşları alevlendikçe ülke yangın yerine döndü.

30 Kasım 1923’te başlayan İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celâl Bayar, Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığındaki CHP’nin 27 yıllık Tek Parti diktası 14 Mayıs 1950’de Adnan Menderes’in gerçekleştirdiği “beyaz ihtilâl” ile yıkılarak, Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapıları aralanmış oldu.

Ne zamana kadar?.. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “Darbelerin Anası” olarak anılan 27 Mayıs 1960 Darbesi’ne kadar.

*

Yeter! Söz Milletindir!” sloganıyla İsmet İnönü’nün iktidarını 22 Mayıs 1950’de deviren Demokrat Partili Adnan Menderes, CHP’nin sert muhalefet karşısında, “Allah düşmanımı bile böyle bir muhalefetle karşılaştırmasın. Bütün seçimlerde mağlup olurlar, yine de ‘memleket bizimledir’, derler” isyanıyla Tek Parti’nin ruh halini ortaya koydu.

Millî iradeyi arkasına alan Menderes’in önlenemeyen yükselişi, nefret söylemleri, iç karışıklıklar, öğrenci olayları ve genç subayların rahatsızlığı bahane edilerek 27 Mayıs 1960 Darbesi’ye ilga edildi. 27 Mayıs'ın ayak seslerinin yükseldiği dönemde, gidişatı keyifle izleyen İnönü, “Sizi ben bile kurtaramam…” diyerek darbeci Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığındaki “Millî Birlik Komitesi”nin Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu darağacına çıkarmasına engel olmadı.

Millî Birlik Komitesi tarafından onaylanan idam kararının ardından Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 17 Eylül 1961’de idam edildi.(Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın 65 yaş üstü olması nedeniyle idam kararı müebbet hapis cezasına çevrildi.)Aslında Yassıada’da 17 Eylül 1961’de idam sehpasına çıkarılan Menderes ve arkadaşları değil, aynı zamanda millî iradeydi. Köpek, 6-7 Eylül Olayları, Bebek, Vinileks Şirketi, Dolandırıcılık, Arsa, Ali İpar, Değirmen, Barbara, Örtülü Ödenek, Radyo, Topkapı Olayları, Çanakkale ve Geyikli Olayları, Kayseri Olayı, Demokrat İzmir, Üniversite Olayları, İstimlâk, Vatan Cephesi, Anayasa İhlali Davası gibi davalarla mahkûm edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarıyla birlikte; Türk siyaseti idam edildi.27 Mayıs 1960 Darbesi ile Adnan Menderes dönemi elim bir şekilde kapandı. Türk politikasında eski sayfa tekrar açıldı; sahneye yine Millî Şef İsmet İnönü çıktı. CHP hâlâ aynı CHP'ydi; hem millete, hem de siyasi rakiplerine kan kusturmaya devam etti.

Bu millet Tek Parti diktasından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Ve bu gelenekten beslenen “vesayet rejimi”nin askerleri; darbe girişimi ve ayaklanmalar ile demokrasiyi askıya alma sevdasından vazgeçmedi, vazgeçmeyecek.

*

Dün, Adnan Menderes’e kan kusturan Tek Parti zihniyeti bugün aynı salvolarını “Recep Tayyip Erdoğan, faşist diktatördür...” diyerek Recep Tayyip Erdoğan’a yapıyor.

21 yıldır eylemlerle, muhtıralarla, darbelerle, bildirilerle, yolsuzluklarla sınanan Erdoğan şu anda hem içerden hem de dışarıdan saldıranlara karşı var gücüyle direniyor.

İktidar yüzü görmeye hasret olan ve değişime direnen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlık sistemi üzerine yaptığı konuşmada, “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net...” ifadeleri hafızalardaki yerini hâlâ koruyor.

*

14 Mayıs seçimleri için serdettiğimiz “Umudun Adı 14 Mayıs” başlıklı yazıda, “Bakalım, Adnan Menderes’in bundan 73 yıl önce “Beyaz İhtilal” yaparak “Tek Parti İktidarı”na son verdiği 14 Mayıs’ta ortaya nasıl bir tablo çıkacak?..” sorusunu sormuş, fakat 14 Mayıs’taki seçimde,AK Parti oyların yüzde35,61’ni alarak TBMM’de 268 milletvekiliyle temsil hakkını kazanırken, bu oran “Cumhur İttifakı”yla (AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Yeniden Refah Partisi) birlikte yüzde49,47’yle 323 milletvekiline ulaştı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yarışında oyların yüzde 49,52’sini almasına rağmen ikinci tura kaldı.

27 Mayıs 1960’ta gerçekleştirilen ve tarihimize kara bir leke olarak geçen kanlı darbenin üzerinden 63 yıl geçmiş.

Türkiye,28 Mayıs’ta millî iradesini tescil etmek için “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla bir kez daha “beyaz ihtilâl” yapmak için sandığa gidiyor.

*

Önü tarihimize “kara leke” olarak düşülen 27 Mayıs Darbesi, ortası 28 Mayıs millî iradenin sandığa yansıması, sonu İstanbul’un Fethi’nin 570. müjdecisi olan günlerden geçiyoruz.

*

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Tefvîznâme’sinde ne diyor:

Hak şerleri hayr eyler,

Zan etme ki gayr eyler,

Ârif ânı seyr eyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

***

MENDERES’İNCELLATLARINA YAZDIĞI MEKTUP

14 Mayıs 1950’de gerçekleştirdiği “beyaz ihtilâl”le devrim niteliğindeki hizmetleriyle halktan büyük teveccüh gören Başvekil Adnan Menderes darbeciler tarafından derdest edilip Yassıada’nın karanlık dehlizlerinde insanlık dışı muameleye tâbi tutulmaktadır. Mesnetsiz davalar karşısında ne kadar savunma yapsa boştur. Çünkü karar yargılamalardan çok önce verilmiştir. Bir yıl boyunca süren yargılamalarda, kendini yargılayanların adalete değil, emir aldıkları zalimlere itaat ettiklerini anlamaya başladığı günün birinde bir subaydan kağıt talebinde bulunur. Subay âdeta son dileği sorulmuş bir idam mahkûmunun butalebini geri çevirmez. Tedarik ettiği pelur kağıdı Menderes’e ulaştırır. Menderes bu kağıda kendisini yargılayanlara bir mektup yazar.En zor zamanlarında bile naifliğinden, beyefendiliğinden asla ödün vermeyen Menderes, satırlara şu hazin ifadeleri not düşerek uğradığı haksızlığı sessiz çığlıklarla haykırır:

“Eylül 1961,

Size dargın değilim. Sizin ve diğer zavallıların iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim.

Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, 'Adnan Menderes hürriyet uğruna ortaya koyduğu başını on yedi sene içinde almadığınız için sizlere müteşekkirdir.'

İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme bu kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?

Şunu da söyleyiniz ki, milletçe bir gün mutlaka kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi, efendilerinizi yine ben 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimizden korkmamalıydınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü, ölünceye kadar sizleri takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen merhametim sizinledir. Millet sağ olsun. A. Menderes

(Başsavcı Altay Ömer Egesel vasiyeti bir subaydan alınmıştır.)”