Tarihimize sürülen kara leke...
Bugün 27 Mayıs... 1960’ta gerçekleştirilen ve tarihimize “kara leke” olarak geçen kanlı darbenin 63. Yılı.“Beyaz İhtilâl”i gerçekleştirerek yeni bir dönemin kapısını açanların, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “Darbelerin Anası” olarak anılan 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle görevden el çektirilerek boyunlarına yağlı urganın geçirildiği dönemin kapılarını aralayan karanlık dönem.
Acı
da olsa hatırlayalım...
1923’ten günümüze 99 yıl geçti ve bu süre zarfında Türkiye
Cumhuriyeti tamı tamına 66 hükümet gördü. İçimizde ve çevremizde kriz hiç eksik
olmadı. Rejim tartışmaları, kuvvetler ayrılığını oluşturan yasama, yürütme,
yargı organları arasındaki yetki ve güç savaşları alevlendikçe ülke yangın
yerine döndü.
30 Kasım 1923’te başlayan İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celâl
Bayar, Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka ve Şemsettin
Günaltay’ın başbakanlığındaki CHP’nin 27 yıllık Tek Parti diktası 14 Mayıs
1950’de Adnan Menderes’in gerçekleştirdiği “beyaz ihtilâl” ile yıkılarak, Türk siyasetinde yeni bir dönemin
kapıları aralanmış oldu.
Ne zamana kadar?..
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “Darbelerin
Anası” olarak anılan 27 Mayıs 1960
Darbesi’ne kadar.
*
“Yeter! Söz Milletindir!” sloganıyla
İsmet İnönü’nün iktidarını 22 Mayıs 1950’de deviren Demokrat Partili Adnan
Menderes, CHP’nin sert muhalefet karşısında, “Allah düşmanımı bile böyle bir
muhalefetle karşılaştırmasın. Bütün seçimlerde mağlup olurlar, yine de
‘memleket bizimledir’, derler” isyanıyla Tek Parti’nin ruh halini ortaya koydu.
Millî
iradeyi arkasına alan Menderes’in önlenemeyen yükselişi, nefret söylemleri, iç
karışıklıklar, öğrenci olayları ve genç subayların rahatsızlığı bahane edilerek
27 Mayıs 1960 Darbesi’ye ilga edildi. 27 Mayıs'ın ayak seslerinin yükseldiği
dönemde, gidişatı keyifle izleyen İnönü, “Sizi
ben bile kurtaramam…” diyerek darbeci Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığındaki “Millî Birlik Komitesi”nin Başbakan Adnan Menderes, Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu darağacına
çıkarmasına engel olmadı.
Millî
Birlik Komitesi tarafından onaylanan idam kararının ardından Adnan Menderes,
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 17 Eylül 1961’de idam edildi.(Cumhurbaşkanı
Celâl Bayar’ın 65 yaş üstü olması nedeniyle idam kararı müebbet hapis cezasına
çevrildi.)Aslında Yassıada’da 17 Eylül 1961’de idam sehpasına çıkarılan
Menderes ve arkadaşları değil, aynı zamanda millî iradeydi. Köpek, 6-7 Eylül
Olayları, Bebek, Vinileks Şirketi, Dolandırıcılık, Arsa, Ali İpar, Değirmen,
Barbara, Örtülü Ödenek, Radyo, Topkapı Olayları, Çanakkale ve Geyikli Olayları,
Kayseri Olayı, Demokrat İzmir, Üniversite Olayları, İstimlâk, Vatan Cephesi,
Anayasa İhlali Davası gibi davalarla mahkûm edilen Adnan Menderes ve
arkadaşlarıyla birlikte; Türk siyaseti idam edildi.27 Mayıs 1960 Darbesi ile
Adnan Menderes dönemi elim bir şekilde kapandı. Türk politikasında eski sayfa
tekrar açıldı; sahneye yine Millî Şef İsmet İnönü çıktı. CHP hâlâ aynı CHP'ydi;
hem millete, hem de siyasi rakiplerine kan kusturmaya devam etti.
Bu
millet Tek Parti diktasından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Ve bu
gelenekten beslenen “vesayet rejimi”nin
askerleri; darbe girişimi ve ayaklanmalar ile demokrasiyi askıya alma
sevdasından vazgeçmedi, vazgeçmeyecek.
*
Dün,
Adnan Menderes’e kan kusturan Tek Parti zihniyeti bugün aynı salvolarını “Recep
Tayyip Erdoğan, faşist diktatördür...” diyerek Recep Tayyip Erdoğan’a
yapıyor.
21
yıldır eylemlerle, muhtıralarla, darbelerle, bildirilerle, yolsuzluklarla
sınanan Erdoğan şu anda hem içerden hem de dışarıdan saldıranlara karşı var
gücüyle direniyor.
İktidar
yüzü görmeye hasret olan ve değişime direnen CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu başkanlık sistemi üzerine yaptığı konuşmada, “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık
ve net...” ifadeleri hafızalardaki yerini hâlâ koruyor.
*
14
Mayıs seçimleri için serdettiğimiz “Umudun
Adı 14 Mayıs” başlıklı yazıda, “Bakalım, Adnan Menderes’in bundan 73 yıl
önce “Beyaz İhtilal” yaparak “Tek Parti İktidarı”na son verdiği 14
Mayıs’ta ortaya nasıl bir tablo çıkacak?..” sorusunu sormuş, fakat 14
Mayıs’taki seçimde,AK Parti oyların yüzde35,61’ni alarak TBMM’de 268
milletvekiliyle temsil hakkını kazanırken, bu oran “Cumhur İttifakı”yla (AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük
Birlik Partisi ve Yeniden Refah Partisi) birlikte yüzde49,47’yle 323
milletvekiline ulaştı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yarışında oyların yüzde
49,52’sini almasına rağmen ikinci tura kaldı.
27
Mayıs 1960’ta gerçekleştirilen ve tarihimize kara bir leke olarak geçen kanlı
darbenin üzerinden 63 yıl geçmiş.
Türkiye,28
Mayıs’ta millî iradesini tescil etmek için “Türkiye Yüzyılı” mottosuyla bir kez daha “beyaz ihtilâl” yapmak için sandığa gidiyor.
*
Önü
tarihimize “kara leke” olarak
düşülen 27 Mayıs Darbesi, ortası 28 Mayıs millî
iradenin sandığa yansıması, sonu İstanbul’un
Fethi’nin 570. müjdecisi olan günlerden geçiyoruz.
*
Erzurumlu
İbrahim Hakkı, Tefvîznâme’sinde ne diyor:
Hak
şerleri hayr eyler,
Zan
etme ki gayr eyler,
Ârif
ânı seyr eyler,
Mevlâ
görelim neyler,
Neylerse
güzel eyler.
***
MENDERES’İNCELLATLARINA
YAZDIĞI MEKTUP
14
Mayıs 1950’de gerçekleştirdiği “beyaz
ihtilâl”le devrim niteliğindeki hizmetleriyle halktan büyük teveccüh gören
Başvekil Adnan Menderes darbeciler tarafından derdest edilip Yassıada’nın
karanlık dehlizlerinde insanlık dışı muameleye tâbi tutulmaktadır. Mesnetsiz
davalar karşısında ne kadar savunma yapsa boştur. Çünkü karar yargılamalardan
çok önce verilmiştir. Bir yıl boyunca süren yargılamalarda, kendini
yargılayanların adalete değil, emir aldıkları zalimlere itaat ettiklerini
anlamaya başladığı günün birinde bir subaydan kağıt talebinde bulunur. Subay
âdeta son dileği sorulmuş bir idam mahkûmunun butalebini geri çevirmez. Tedarik
ettiği pelur kağıdı Menderes’e ulaştırır. Menderes bu kağıda kendisini
yargılayanlara bir mektup yazar.En zor zamanlarında bile naifliğinden,
beyefendiliğinden asla ödün vermeyen Menderes, satırlara şu hazin ifadeleri not
düşerek uğradığı haksızlığı sessiz çığlıklarla haykırır:
Size
dargın değilim. Sizin ve diğer zavallıların iplerinin hangi efendiler
tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim.
Kellemi
onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, 'Adnan Menderes hürriyet uğruna ortaya
koyduğu başını on yedi sene içinde almadığınız için sizlere müteşekkirdir.'
İdam
edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme bu kadar metanetle gittiğimi,
silahların gölgesinde yaşayan efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz?
Şunu
da söyleyiniz ki, milletçe bir gün mutlaka kazanılacak hürriyet mücadelesinde
sizi, efendilerinizi yine ben 1950'de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimizden
korkmamalıydınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölüsü, ölünceye kadar sizleri takip edecek ve bir gün
sizi silip süpürecektir. Buna rağmen merhametim sizinledir. Millet sağ
olsun. A. Menderes
(Başsavcı Altay Ömer Egesel vasiyeti bir
subaydan alınmıştır.)”