Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.45
Gram Altın
2955.94
BIST 100
9375.14
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Eylül 2024

​Tarihi zaferlerimiz neden sinemaya aktarılamıyor?

Bu soru okuryazarlığıma adım attığımdan beri kafamı meşgul eden bir sorudur. Muazzam bir tarihi miras üzerinde otururken maalesef iftihar duyacağımız birçok hadiseyi ciddi anlamda sinemaya ve tiyatroya aktaramıyoruz. Oysa bugün sinema ve dizi sektörü, kültür savaşlarının yaşandığı en büyük ve en etkili bir arenadır. Batı, sinema sayesinde yüz kızartıcı tarihlerini neredeyse ibra ettirmiştir. Bu ise müthiş bir algı ve propaganda zaferidir.

Yeri gelmişken propaganda kavramını biraz açalım. Bu kelime TDK sözlüğünde “Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma” olarak tarif edilir. Latince “propagare” kökünden gelen kelimenin bu dildeki anlamı da çok ilginçtir. Zira bu kelime “tohum ekmek” anlamında kullanılmaktadır.Bu işi başaranlar zihinlere kendi ideolojilerini bir tohum gibi ekiyorlar. Sonuçta manipüle olmuş toplum hadiselere onların gözüyle bakıp onların diliyle yorum getiriyorlar.

Konu hakkında Sezen Altay ve Ufuk Uğur tarafından yazılan bir makalede propaganda kavramı enine boyuna masaya yatırılmış. Bu çalışmadan özetlersek; kaynaklarına göre propaganda; kendi içinde beyaz, gri, kara, silahlı ve karma propaganda olarak beşe ayrılıyor. Beyaz propaganda kaynağı belli olan, güvenilir ve doğruluğa önem veren propaganda çeşidi olarak genellikle resmi ve bilgiyi duyurma, kamuoyunu bilinçlendirme amacı güdüyor.

En tehlikeli propaganda olarak tarif edilen gri propaganda ise doğruluğu ispatlanmamış mesajları yayma amacıyla kullanılıyor ve daha çok rivayet ve şayialara dayanıyor. Mesajlar genellikle abartılı bir üslupla çarpıtılarak kitlelere iletiliyor. Bu propagandanın amacı toplum içinde şüphe yaratmak, güven zedelemeye çalışmak...

Kara propaganda ise kaynağını gizli tutarak hedefi manipüle etmek ve karalamak amacıyla kullanılıyor. Bu propagandanın hedefi; devleti aciz kılmak, millî birlik ve beraberliği zedelemek, ülke ekonomisini tahrip etmek… Bu faaliyetler aklınıza gelebilecek her türden yalan, fitne, iftira, dezenformasyonve misenformasyonu içeriyor.

Karma propaganda ise devletlerin çıkarları doğrultusunda ortak hedefe ilerleyebilmek adına silahlı, beyaz, gri ve kara propagandayı birlikte ve aynı anda uygulaması olarak tanımlanıyor.

Propagandanın etkisi ve gücünü keşfedenler bu konuda bir seferberliğe girişmiş durumda. Örneğin Amerika sinemayı yıllardır bir propaganda amacı olarak kullanıyor. Hatta Amerikan sinemasında CIA etkisi de artık biline bir mevzudur. Konu ile ilgili Kıymet Sezer Güngör’ün makalesinde verilen şu bilgiler ne kadar ilginç değil mi?

“Amerika’nın küresel güç hedefine ulaşmadaki etkili araçlarından biri olan Hollywood, CIA Halkla İlişkiler Departmanı ile güçlü ilişkilere sahiptir. CIA, bu gizli kuruluşun izleyicide uyandırdığı merakı, gişe başarısına dönüştüren Hollywood’u bilgi ve imkânlar yönünden desteklerken, Hollywood ise CIA için çeşitli ve geniş kapsamlı hedeflerine ulaşmakta etkili bir araçtır. Bu ilişkiden doğan ürünler, geçmişte iyi-kötü ayrımının keskinliğiyle fazla propaganda kokarken, bugün zamanın ruhuna uygun olarak dönüşmüştür. “Post-truth”un hâkimiyeti kara propagandayı grileştirse de finalde Amerikan gücü ve hegemonyasından kuşkuya yer bırakmayan algı hedeflerinden emin olunmuştur.”

Bugün gençliğimiz tarihi, dini ve siyasi meseleleri ve gündemi kitap okuyarak değil de sosyal medyadaki kısa videolar ve mesajlar, sinema ve dizi filimler aracılığı ile öğreniyor. Oysa sosyal medya kaynağı belirsiz ve güvenilirlik derecesi son derece sıkıntılı yayınlar ile dolu.

Geçtiğimiz günlerde yine gündeme geldiği gibi Kutlu Medine Müdafaası da ders kitaplarında geçmez. Demek ki Sayın Cumhurbaşkanı’mızın “Millet olarak son iki asırdır çok yönlü, çok ince düşünülmüş kuşatmayla karşı karşıyayız. Bu milletin iman kalesini çökertmek için hiç olmazsa bu kalede gedik açmak için yıllardır pervasızca saldırıyorlar.” dediği gibi üzerimizde derin bir kuşatma var.

Bu ülkede insanlar yüz yıl sonra Kut’ülAmare zaferini öğrenebildiyse ve bu zamana kadar bu şerefli tarih sahnesi tarih kitaplarında geçmemişse bir sıkıntı var demektir. İşte bu yüzdendir ki Çanakkale zaferi kutlamaları bile büyük mücadeleler neticesinde gündeme gelebilmiştir. Sarıkamış ise tam bir kara propagandaya maruz kalmış mağdur edilmiş bir gerçeğimizdir.

Özellikle terörist İsrail’in Gazze’de yaptığı asrın en alçak soykırımından sonra haklı olarak Filistinli mazlumların yanında yer alınınca içeriden ve dışarıdan müthiş bir kara propagandanın hedefi olduk. Hemen Arap İhaneti ve Yahudilerle hiç savaşmadığımız ve bize ihanet etmedikleri gibi cümleler gençlerin kulağına üfürüldü. Oysa Filistin Cephesinde yaşadığımız Yahudi ihaneti, Şerif Hüseyin’in başını çektiği Arap İsyanı ile mukayese bile edilemez büyüklüktedir. Merhum Cevat Rıfat Atilhan bizzat savaştığı bu cephede yaşananları kitaplarında defalarca yazdı. Yeni baskıları yapılmadığı için bugün bu kitapları bulmak neredeyse imkânsız.

Siyasal iktidar;her alanda iktidarı ele almak zorundadır. Ekonominin de,eğitimin de, tarımın da, teknolojinin de, savunma sanayiinin de, bayındırlığın da ipleri elinizde olacaktır. Ancak kültürel anlamda iktidar olamazsanız yaptığınız icraat beklediğiniz karşılığı bulamayacaktır. Medya, basın, sinema, tiyatro ve sosyal paylaşım platformları yaptığınız her şeyi ters yüz ederek sizi hem içeride hem de dışarı da zaafa uğratacaktır.

Büyük devlet olmak için büyük düşünmek gerekir. Kültürel iktidarın en kestirme yolu milli bir sinemadan geçer. O yüzden diyoruz ki başta merhum Metin Erksan’ın yarım kalan projesi Medine Müdafaası, Filistin Cephesinde yaşananlar, Çanakkale Savaşımız, Cevat Rıfat Atilhan’ın kitapları kaynak alınarak Nili Örgütü ve Yahudi ihaneti ve Sarıkamış gibi tarihi hadiseler mutlaka filme alınmalıdır.

80’li yıllarda Bulgaristan’daki Belene Kampı Zulmü dizi haline getirildiğinde bütün dünyada ses getirmişti. Bunları bugün gerçekleştiremezsek acaba ne zaman yapacağız? Aman bu mevzu konuşulmasın İngilizler gücenir, aman o konuyu geçelim zülfüyâra dokunur. Aman bu hassas mesele için ülke henüz hazır değil. Engeller, engeller, engeller.

Bu projelere engel olan lobilerin etkinliği artık kaldırılmalıdır. Tarihle yüzleşmek için geç kalınırsa ve gerçeklerden korkulursa daha çok Lawrens filmleri izlemeye devam ederiz.