Tarihi yeniden yaşamak
Bizim gazetecilerden Yevgeni Primakov'u duymayan veya unutanımız çoktur.
Siyasi arena deseniz bizim meslekten daha kötü durumda. Metin Külünk, Mahir Ünal, Ahmet Aydın, Gürsel Tekin, Ahmet İyimaya gibi okuyan, araştıran birkaç parlamenterimizin dışında Primakov'u kimse hatırlamaz bilmez.
Oysa Primakov, bugünkü Rusya'nın mimarıdır. Batı emperyalizmi ve lümpenliği tarafından ayaklar altına alınan Rus onur ve haysiyetini yerden kaldırıp bugünkü saygın noktaya getiren Sayın Putin'in hocasıdır.
Sovyet Enderunu'ndan yetişmişti. Gençlik yıllarından beri Komünist ve Rus devlet mekanizması içerisinde yer almasına rağmen, "Devlet adamı" kimliği neredeyse hiç görünmüyordu. Tevazu sahibi, akil adam, alleme, feylesof ve her tarafından tiril tiril asalet akan bir zattı.
Asaletleri ile dünyaya nam salmış Romanof ailesinden insanlar tanımasaydım, kesinlikle bu aileden biri olduğunu düşürdüm.
Kütüphaneyi karıştırırken, birkaç defa konuşmalarını dinlemek ve karşılıklı sohbet imkanım olan müteveffa Primakov'un "Rusların Gözüyle Ortadoğu" isimli kitabına denk geldim. Sayın Primakov'un Ortadoğu'da geçen yıllarını ihtiva eden muhteşem bir anı kitabı. "Ankara'dan öteye geçmemiş Türk televizyonlarının Ortadoğu Uzmanları" değil de Ortadoğu'yu merak eden, "hatırat" okumayı seven ve uluslararası ilişkiler ve mesleği askerlik olan herkese şiddetle tavsiye edeceğim bir kitap. 2009'da TİMAŞ yayınları tarafından basılmıştı.
Primakov'un bu kitabını okuduktan sonra, şu anda Türkiye üzerinde oynanan oyunların aynısının "6 Gün Savaşı"ndan bire bir kopya alındığını göreceksiniz.
6 Gün Savaşı'ndan önce Arap aleminde baktığımızda şunu görürüz:
Arap Milliyetçiliği ve bağımsız dış politika anlayışı, Mısır ve tüm Arap dünyasında yayılmış ve yeni kuşak bu inanç ve ideal üzerine yetişmiştir.
Böylesine bir sosyal ve psikolojik ivme kazanan Arap dünyası, Ürdün, Mısır ve Suriye'den oluşan Birleşik Arap Cumhuriyeti kurdular.
Mısır'daki düşünce üreten iki merkezden biri İhvan-ı Müslim'in (Müslüman Kardeşler)'dir. Kurulduğu günden beri şiddeti benimsemeyen ve tamamen uzak duran İhvan, Mısır, Ürdün, Suriye ve Kuzey Afrika'da o kadar hızlı yayılır ki, Arap Sosyalizmi denen BAAS'çılığın önüne geçer. Bu durum, Cemal Abdünnasır'a Batılı ve Rus dostları tarafından bir tehdit olarak gösterilir. Abdünnasır, İhvan'nın tüm öncüleri tanır ve onların şiddete asla bulaşmayacaklarını bilir. "Yabancı dostlar"ının bu korku senaryolarına inanmaz.
Ve bir anda Et-Tekfir vel Hicre gibi şiddet yanlısı örgütler türemeye başlar. Nasır, yine bu oyuna itibar etmez.
Fakat bu sefer Nasır'ın "Yeni Emevi İmparatorluğu hayali" etrafındaki meşkuk generaller tarafından manipüle edilir. Kısa bir süre sonra Arap İmparatorluğunu yerle bir eden "6 Gün Savaşları" başlar. Mısır, Ürdün, Suriye'nin oluşturduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti ağır bir yenilgi alır. Orduları neredeyse tamamen yok olur.
Ateşkesten hemen sonra, Rusya devreye girer ve bu ülkelerin ordularını sil baştan techizatlandırmayı ve savaştaki kayıplarını karşılamayı önerir. Bu öneri kabul edilir. Suriye ve Mısır Rusya'nın, Ürdün de ABD'nin güdümüne girer. Böylece Ak Deniz'de Ruslar, varlıklarını kalıcı hale getirirler.
Sayın Primakov'un anılarına yeniden göz atarken bu sayfalara denk geldim. Arap dünyasının kalkınma ve bağımsız kalma hamlesi, ABD-Rus-İngiliz troykası ile yerle bir edilir.
Bugünkü Türkiye de ekonomik, siyasi, teknolojik hamleler yapıyor ve kendi kökleri üzerinden kalkmaya çalışıyor. Bir yandan IŞİD, bir yandan uluslararası casusluk ve ihanet şebekesi FETÖ, terör eylemleri yapıyor. Türkiye, Suriye batağına çekiliyor.
ABD ve Almanya, Türkiye ile savaşın eşiğine gelirken, İngiltere ve Rusya Türkiye'ye "dostluk eli" uzatıyor. S400'ler alınıyor, İngilizler askeri iş birliği yollarını arıyor.
Tamam Rusya ve Çin'den muhakkak askeri savunma iş birliğine gidelim. S400'leri yarından tezi yok alalım. ABD'nin kuklası NATO umurumuzda olmamalı. Ancak, savunmamız hiçbir güce teslim edilmemeli ve Milli Savunma Sanayii hiç durmaksızın her gün yeniliklere imza atmalı.
Birleşik Arap Cumhuriyeti, o gün için "kağıt" gibi görülen Siyonist İsrail'in üzerine çekilip darmaduman edildi. İsrail'in savunma ve taarruz gücünün KGB tarafından en ince detayıyla bilinmesine rağmen, Mısır ile hiçbir şey paylaşılmadığı ortaya çıktı.
Kim ki Sayın Erdoğan ve Türk hükümetini bu süreçte Suriye'ye çekmek istiyorsa, bilin ki onlar mevcut siyasi yapının en büyük düşmanlarıdır. Türkiye, mevcut barışı merkez alan Suriye politikasını hiç sekteye uğratmadan sürdürmeli. Öğlen namazını Emevi Camii'nde kılma hayalleri kuran Stratejik Lümpenlerin cemayizelevveline baktığımızda hiçbiri kendi başına bir iş başaramayıp başkalarının emekleri üzerinde kendi PR'larını yaptıklarını görürüz. Bu Stratejik Lümpenler ve "Ankara kıroları"na kesinlikle prim verilmemeli!