Dolar (USD)
35.33
Euro (EUR)
36.57
Gram Altın
3007.03
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Kasım 2020

Tarihi yanılgı

“Tarihi yanılgı”, Ecevit’in tarihi sözüdür.

İnsanların hem dindar, hem de ilim ve liyakat sahibi olabildiği, Ecevit’in itirafıdır.

Osmanlı’nın son asrında, her türlü fenalığın, başarısızlığın sorumlusu İslam olarak görülmeye başlandı. Bu Frankofon eğitimin sonucuydu.

Bu dogma zamanla bir saplantı ve fikri sabit haline geldi. Cumhuriyet döneminde resmi görüş yapıldı.

Ecevit, bu saplantının prenslerindendi.

Dindar insanlarla ilk kez yüz yüze geldiği CHP-MSP koalisyonunda, muhatap olduğu insanların hiç de kendine öğretildiği gibi olmadığını gördü, bu tarihi sözü sarfetti.

Ülkemizde laikçi/sol kesimde bu dogma sürgit devam etmekte, bu ön yargı bir türlü onarılamamaktadır.

Ülkedeki, kutuplaşmanın temel sebebi bu dogmadır.

Bu dogma sahipleri, muhataplarına “dindar” yerine “dinci” aşağılayıcı sıfatıyla hakaret ederken;

“Din bir saçmalıktır. Dinin bir saçmalık olduğunu elbette herkes bilir. Dindar gözükenler, kullanmak amacıyla dindar gözükürler. Din, ilkel insanların tabiat karşısında acze düştüklerinde sarıldıkları, sığındıkları hurafeler yığınıdır. Artık biz tabiata hükmediyoruz. Böyle hurafelerle işimiz olmaz” demektedirler.

“Dindar” yerine” “dinci” sıfatını tercih edenlerin beyinlerinin gerisi budur.

Sanırsınız ki bizim laik kesimlerden bilim damlamaktadır, Nobel almaktan bitab düşmüşlerdir! İlimle zerre kadar alakaları da yoktur.

Laik kesim iki asırlık bir tarihi yanılgı içindedir.

Ülke yönetimi, iki asırdan beri, laik/sol’un tekelindedir. Abdülhamit, Menderes, Özal, dönemlerinde dahi iktidarın ana gövdesi onlardır.

Erdoğan’la sadece biraz güç kaybetmişlerdir.

İki asırlık iktidarlarının sonucuysa tam bir fiyaskodur.

Her istedikleri yapılmıştır. Rejim mükerreren değiştirilmiş, her türlü devrime maruz kalınmış, darbelere katlanılmışsa da sonuç sıfırdır.

Bunların ne kadar yanılabildiklerinin en bariz örneği 1980 öncesidir.

1960 darbesinin verdiği zafer sarhoşluğu ile soluğu sosyalizm/komünizmde aldılar.

Laik/sol’a göre komünizm insanlığın Nirvana’sıydı!

Er geç beşeriyet komünizmde karar kılacaktı!

Rusya’da, o zamanki adıyla Sovyetlerde insanlar cennette yaşıyorlardı!

Sovyet insanları; sinemalar, orkestralar, balolar, danslar, valslerdeydiler. Bir elleri yağda bir elleri uzaydaydı. Refah içinde yüzüyorlardı. Hakeza Küba, Kuzey Kore de cennetten birer köşeydiler.

Şu beyinsiz gericileri bir etkisiz hale getirebilirlerse, Türkiye de o cennetlerden biri olacaktı!

Ah şu gericiler, ah! Şu gericiler, baş belasıydılar. Ülkenin ayağında bağdılar. Onlar bir etkisiz hale getirilse cennet olmamız işten değildi!

Bu kafayla etkisiz hale getirmeye başladılar.

Ülkeyi iç savaşa sürüklediler. 80 darbesine gelindiğinde çoğu üniversiteli 5 bin çocuğumuzu öldürdüler. Sokaklardan kan damlıyordu.

Ne uğruna?

Rusya’ya Sovyet olma uğruna!

Gerçekteyse Sovyet halkları sürünüyorlardı.

Perişandılar.

Açlık, sefalet, hastalık, yoksulluk, yolsuzluk kol geziyordu. Cennet değil, Gulag cehennemlerinde yanıyorlardı. Bir avuç buğdaya muhtaçtılar.

Öyle yoksuldular ki, Sovyetler yıkıldığında, Sovyetlerin masum kadınları, ailelerini geçindirmek için Türkiye’ye, çevre ülkelere fuhuş için akın ettiler.

Bizim laikçi/sol kesimin bilimleri vizyonları, basiretleri budur.

Hep “tarihi yanılgı” içindedirler.

PKK da bunların eseridir. Abdullah Öcalan, Dev-Sol’da bunların kurucu ortağıdır.

“Akılsız başın cezasını ayaklar çeker”, laik/sol’un faturasını hep millet öder.

Bunlar bugünlerde ülkede adalet, hukuk, diktatörlük, cumhuriyet, yoksulluk, yırtınıyorlar.

Yine millete fatura çıkaracaklar.