Dolar (USD)
34.36
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2821.54
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2013

Tarihi roman ve 'Devlet ana' modeli

Öğrencilerin ödevlerini okuyorum. Performans ödevi. Kemal Tahir'in Devlet Ana romanını okumaları ve anlamaları için bazı sorulara cevaplar istemişim. Bir öğrencimizin " Devlet Ana romanının ne zaman yazıldığı sorusuna verdiği cevap karşısında irkilmiştim. Devlet Ana romanı meğer 1299 yılında yazılmışmış.

Bu öğrencimizin tarihsel gerçekliği bilmediği gibi romanın kurgusu ve yazarı hakkında da bilgi sahibi olmayışı bizi sil baştan yeni bir maceraya götürecek galiba. Oysa Kemal Tahir, bu günün gençliğinin Osmanlıyı anlayabilmeleri için bu romanı kaleme aldığını ve kaç cilt kitap, dergi, gazete okuduğunu-taradığını- 1960'lı yılları idrak edenler bilirler.

Bu dönemi idrak edenlerin başında Tarihçi-Yazar İsmet Bozdağ gelir. Yazar Sabahattin Selek vasıtasıyla Kemal Tahir ile tanışan Bozdağ, daha sonra onun sıkı dostlarından biri olur. Kemal Tahir'in Tarih Sohbetleri adlı bir hatıra kitabı kaleme alan Bozdağ, Bir gün Kemal Tahir'in evine bir çay sohbetine gittiğinden bahseder. Orada Devlet Ana' nın kurgusu ve ilk isminin nasıl oluştuğunu ilk elden romanın yazarından dinler

13. Asırda Kayı aşiretinin Anadolu'ya gelişi, Bizans'ın durumu, Selçukluların, Moğolların durumu iyiden iyiye süzgeçten geçildikten sonra roman kaleme alınmış.

Kemal Tahir'in masasının üzerinde üç bin sayfaya yakın notu gören Bozdağ, daha sonra roman çıktığında bir yazarın nasıl bir tarihçi rolüne soyunabileceğini görür. Üç bin sayfalık nottan 623 sayfalık bir kitap çıkıyor.

Osmanlı imparatorluğunun yaşam tarzı, adetleri, gelenek ve görenekleri konu edilerek nasıl devlet olma mertebesine yükseldiğinin destansı bir ifade tarzı ile okuyucuya verilmesi söz konusudur. Onun özellikle Dede Korkut ve Evliya Çelebi üslubunu yakalamak için yüzlerce eski metin okuduğunu hatıralarından öğreniyoruz.

Eserde Osmanlı imparatorluğunun aşiret devrine inilerek Söğüt'teki yaşam tarzı dikkatlere sunulmuştur. Bu mekan içerisinde Osmanlı imparatorluğunun yükselmesine sebep olan tarihi şahsiyetler dahil edilmiştir. Bu şahsiyetler içinde Osmanlı aşiretinin kurucusu Ertuğrul Gazi ile oğlu Osman Bey ve onun oğlu Orhan Bey de işlenmiştir.

Kemal Tahir, romana ilkin "Osmanlı Çekirdeği" ismini vermiş idi. Daha sonra baskı aşamasında "Derin Geçit" ismi üzerinde İsmet Bozdağ ile anlaşmışlardı. Devlet Ana'ya gelinceye kadar olan hatırası ise çok ilginç: "İsmet Bozdağ'a gidiyordum. Yolda Tahir Alangu beni tuttu. Onunla bir yerde oturduk. Romanın kahramanlarından bahsetmemi istedi. Devlet Ana'ya sıra gelince "işte romanın adı" deyiverdi. "Derin Geçit" ne demek, koskocaman Osmanlı devletinin kuruluş felsefesini anlatan romana Mayk Hammer kitabı adı konur mu? Devlet Ana ismiyle 'devlet baba' deyimine biraz şefkat ve sıcaklık katmış olursun." Daha sonra İsmet Bozdağ da "Alangu'yu Allah söyletmiş. Çok güzel bir isim" demişti.

Kemal Tahir, romanını yazdıktan sonra bazı değerlendirmeleri var. Özellikle romanı okumaya girişenler için bu değerlendirmeler önemlidir. O, tarihi romanda kullanmakla tarihi romanlaştırmak başka başka şeylerdir, der. Böylelikle döneminde tarihi roman yazan yazarlara bir tepki göstererek "ben, romanımda herhangi bir tarih dönemini anlatmıyorum; bir toplumun o çağdan bu çağa yansıyan dinamiğini belirtmeye çalışıyorum." Derken onların bir kuşun rengini, boyunu posunu, pençesini anlattıklarını; kendisinin ise kuşun sesini, kanat gücünü anlattığını ifade eder.

Kemal Tahir, romanı için tarih felsefesine de gönderme yapar. Ona göre tarih felsefesi yapan bir kimse, tarihe nasıl kendi felsefesine yarayacak biçimde bakarsa romancı da tarihe o biçimde bakar. Tarih romanı yazan yazar, okuyucusuna tarih öğretir. Yazar, okuyucusunu tarih üzerinde düşündürür. O, Devlet Ana'sıyla günümüz olaylarına adeta bir spot ışığı düşürür.

Kemal Tahir, sosyolog ile romancı arasındaki farka kendince bir mukayese yaparak değinirken, sosyologun tarihe bilimsel açıdan yaklaşacağı için aklını, fakat bir romancının tarihe bakarken ve ona kendi harcını katarken hem aklını hem sezgilerini kullandığını söyler. Bu yüzden benimsediği tarih romancısına "şair bir sosyolog" adını vermiştir.

İlk milli romanımız diyebileceğimiz Devlet Ana işte böyle bir mecrada yazıldı. O gün bu gündür. Edebiyatseverlere bir tarih şuuru aşılayan bu romanı okurken tarihçi-yazar Mehmet Niyazi'nin bir sözünü hatırladım: Ördek bile yumurtadan çıktıktan sonra kendisine benzeyen kazın değil de ördeğin peşine düşüyor. Bu sözler tarihu00ee roman yazanların sorumluluğunu bir kat daha artırıyor. İnsanlarımız tarihimizi ecdadımızı, bin yıllar süren maceramızı, yaşadığımız dramları öğrenmek gayesiyle çeşitli kitaplar alıp okuyorlar. Orada bir yığın uydurma hikayeyi gerçek diye öğrenirlerse yazık olmaz mı ?

[email protected]