Tarihe Not Düşmek(2)
İster fert olarak ister cemiyet olarak çoğu zaman hayatın her alanında uyarılmak bir gerekliliktir. Hoşumuza gitsin veya gitmesin uyarılmanın bir gereklilik olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan doğup emeklemeye başladıktan sonra, etraftaki nesne ve objeleri dokunarak keşfetmeye çalışır. Çocuk kendisine zarar verecek şeylere dokunmak için elini uzattığında büyüklerden ‘’cız’’ diye bir uyarı alır.
Demek ki varlığımızı sağlıklı devam ettirebilmek
için hayat uyarı ile başlar. Uyarı, aynı zamanda tenkit veya eleştiridir. D.
Mehmet Doğan’ın ‘’Büyük Türkçe Sözlük’’ eserinde: ‘’Bir eser, kişi veya olay hakkında hüküm yürütme, iyi ve kötü
taraflarını belirtme’’ eylemini eleştiri olarak tarif etmiştir.
Gerçek bir eleştiri, doğruyu yanlıştan, iyiyi
kötüden ayırmamızı kolaylaştırır. Ancak genel olarak eleştirel bir dilin insan
nefsine sevimli geldiği pek söylenemez. Çünkü
insanoğlu kendi yaptıklarına karşı bir bağlılık hisseder. Bu nedenle
eleştirinin bir uyarı olduğu çoğu zaman unutulur.
Hâlbuki insanın mesleği, mevkii ve makamı ne olursa
olsun, daha iyisini yapmak için eleştiriye her zaman ihtiyacı vardır. Onun için
eleştiriye açık olmak, onu sindirmek ve sonra da ondan yararlanmak oldukça
önemlidir. Ancak eleştiri yapanın samimiyeti, dili ve üslubu hem eleştirilenin
tepkisini hem de eleştirinin sonucunu belirler.
Örneğin Sayın Davutoğlu bir tv kanalında: ‘’İktidar iş makinalarını kendi yakınlarını
kurtarmak için kullandı, sahipsiz olanları enkaz altında bıraktı’’ dedi!
Şaşkınlıkla izlediğim bu sözler de ne bir eleştiri ne de bir samimiyet hissediliyordu.
Gözleri ihtirasla kör olmuş, vicdanı işlevsiz hâle gelmiş bir adamın, sadece kin
ve nefreti hissediliyordu.
Sırf rakibini yıpratmak için bu tür iftiralarla
siyasetin seviyesini bu kadar aşağı düşürenler, sadece kendilerini yıpratırlar.
Dünyada mükemmel, bir iktidar örneği var mıdır? Elbette mevcut iktidar da
mükemmel değildir. Son 20 yılda çok iyi hizmetleri de eleştirilecek hataları da
oldu.
Mesela, yerleşime uygun olmayan yerlere ruhsat
verilmesi, yapı denetiminin iyi işletilmediği gibi birçok husus dururken: ‘’İktidar iş makinalarını sadece kendi
yakınlarını kurtarmak için kullandı’’ demek nedir yahu? Depremle birlikte
Davutoğlu’nun nasıl bir hırsa sahip olduğunu görmüş olduk.
Deprem sürecinde Osmanlı’dan günümüze devam eden
iki anlayış arasındaki farklılıklar tekrar gün yüzüne çıkmış oldu. Bunlardan birincisi, tarihinden, kültüründen, inancından
utanan, batı özlemine dayanır. Bunlar, ferdin tüm özelliklerini bedenine ve
anlık hazlara indirger. Batıcılıkları da içerikten yoksun tamamen şekilcilikten
ibarettir.
İkinci
anlayış sahipleriyse, tarihiyle, kültürüyle, inancıyla onur duyar ve kendi
potansiyeline erişme özlemine dayanır. Bunlar için ‘’anlar’’ hayatı ‘’anlamlı’’
kılmak için verilmiş fırsatlardır. Tarihe ve kültüre daima bir ‘’anlam’’ üzerinden bakarlar.
Deprem, jeolojik fay hatlarını harekete geçirdiği
gibi, birileri toplumsal fay hatları kullanarak bir çatışma çıkartmak isteyebilir.
Tarihe not düşmek ve birliğimizi
muhafaza etmek için bu hususların altını özellikle çizmek istedim.