Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2963.60
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2022

'Tarih veriyorum'

Medya bütün araçları ve içerikleriyle bugünün dünyasında hem epistemolojik kaynak hem de propaganda aracı olarak işlev görmektedir. Böylesine iddialı bir cümleyi bazı yadırgayanlar olabilir. Hatta insanlardan bir kısmı bu kadar medya araçları karşısında gerçekliğin gizli kalmasının olanaksızlığını dile getirmektedirler. Keşke iş bu kadar basit olabilseydi.

Her şeyden önce bilgi ve iktidar ilişkileri tarih boyunca farklı biçimlerde işleyen olgusal bir durumdur. Her şeyi dönemin hakim iktidarının belirlediği gibi bir aşırı yoruma gitmemek gerekir. Ancak bu, bilgi-iktidar ilişkilerinin olmadığı ve işlemediği anlamına gelmez. Nitekim Ortaçağ’da Batı’da hakim otorite olan Kilisenin bu bilginin içeriği ve sınırlarını büyük oranda belirlediği söylenebilir.

Bugüne geldiğimizde dünya ölçeğinde çoklu güç kutuplarını görebilmekteyiz. Fakat günümüz postmodern küresel dünyada ulusaşırı sermayenin hakimiyeti çerçevesinde şekillenmiş homojen güç elde etme biçimi vardır. Dolayısıyla neo-liberalizmin, tüketimin, borçlanmanın çerçevesinde kurulan hayat bütün ülkelerin teslim oldukları bir ilişki biçimini tanımlamaktadır. Dolayısıyla iyiden iyiye yükselen Çin dünyaya yeni bir paradigma teklif etmemekte; bu güç odaklarından birisi olarak dünya sistemine eklemlenmektedir. Bugün gelinen noktada, devletlerin de rolleri daha çok dünya sisteminin işlerliklerine uyum ve adaptasyon şeklinde tezahür etmektedir.

Dünya sisteminin belirtilen içeriklerde işleyişinin süreklilik kazanabilmesi, kitlelerin bir şekilde iknası ile mümkündür. Burada devreye giren araç ise medyadır. Medya derinliği alarak yüzeyselleştiren bir işlev görür her şeyden önce. Çünkü kitlelere hitap etmektedir. Popüler kültürün yükselişi ve bir kültür endüstrisi medyanın diliyle örtüşür. Çok farklı kanallardan yapılan her türlü bilgi aktarımı bir takım yüzeysel özdeşleştirmeler yoluyla gerçekleştirilir. Bilginin değerini ifade etme bağlamında düzeyi ise retorik düzeyindedir. Dolayısıyla bir bilginin doğruluk ve yanlışlığından ziyade, istenen yaşam tarzının, ürünün muhataba kabul ettirilmesi öncelenmektedir.

Bu bağlamda medyanın dili bu hedefi sağlamak üzere birkaç yöntem izlemektedir. Birincisi, dünya ajansları haberleri ve bilgileri belirli tarzda yorumlayarak bir argümanı toplumda kuvvetlendirmek istemektedir. Bu açıdan objektifmiş gibi görünen bir sübjektiflik belirleyici olmaktadır. Üstelik bunu haber ve bilgilere biraz eğlence yaparak gerçekleştirmektedir.

İkinci önemli nokta ise, haber ve bilgileri olabildiğince metinlerin içini boşaltarak vermek tarzında görünmektedir. Yani metinleri o kadar içeriksiz hale getiriyorlar ki, geriye izleyicilerin zihninde kalan salt onun üzerine konuşma olmaktadır. Bu metnin hiçbir şey söylemeden çok sözü barındırması ile tebellür etmektedir.

İşte bu noktada son dönemlerde giderek yaygınlaşan bir başlığın üzerinde durmak gerekiyor. “Tarih veriyorum”, “uzmanlar tarih verdi” türünden “tarih vermek” ifadesinin içinde geçtiği haberler. Aslında belirsizlikleri aşmak ve merak ettiğiniz hususlarda bilgi sahibi olmak ve plan yapabilmek açısından bu haberlere dayanarak tarihlendirme yapabileceğinizi düşünerek metni sonuna kadar okuyorsunuz.

Görebildiğim kadarıyla bu metinlerde birkaç nokta dikkat çekmektedir. Birincisi, hiçbir şekilde tarih verme söz konusu değildir. Metni okuduğunuzda böyle bir tarihlendirme yapamıyorsunuz. Söz gelimi; “kar yağışı için tarih veriyoruz” diyen bir haber metni, “kış gelince kar yağacak” şeklinde sonuca bağlanmaktadır. İkincisi de, haber metni birbirinin tekrarı ve soruya cevap olmayacak şekilde uzun olmakta; doğrusu metin çok şey söylemekte fakat hiçbir şey söylememektedir.