Tarih şuuru
Tarihini doğru olarak okuyan, anlayan ve geçmişteki hadiselerden hisse alan toplumlar daha şuurlu, uyanık olur. Kolaylıkla aldatılamaz, kandırılamazlar. Bunun için tarihimizi bilmeli, gençliğimize maziyi anlatmalı, çocuklarımıza ecdat sevgisini aktarmalıyız. Gerçek tarihçilerin kaleme aldığı sahih tarih kitaplarına ihtiyaç var. Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu, tanıma talihine yeni eriştiğim kıymetli bir tarihçimiz. Kaleme aldığı bütün eserlerde, insanlarımıza hakikatleri anlatma gayretinde. Derdi tasası, uydurma tarihlerle aldatılmış kitlelere doğruyu göstermek.
Hocamızın elimdeki eseri Analitik Osmanlı Tarihi adını taşıyor. Bir bakıma muhtasar Osmanlı tarihi diyebileceğimiz bu seçkin kitapta, padişahlarımız kronolojik olarak hayatları, tahtta oturdukları süre içinde yaptıkları hizmetler ve gazaları anlatılıyor. Maksudoğlu Hoca, yanlış bilinenleri düzelterek tarihimizi aktarıyor. Mesela hep 1299 yılında başladığı söylenen Osmanlı Devleti’nin esasında 1288 senesinde kurulduğunu gösteriyor. Buna benzer ‘yanlış’ları zihnimizde tashih ederek tarihimizi öğreniyoruz. İmparatorluk kelimesinin bize ait olmadığını, hatta kasıtlı olarak Osmanlı’yı karalamak/kötülemek isteyen Batılı tarihçilerin ve bizdeki uzantılarının bu kavramı titizlikle kullanmayı tercih ettiklerine dikkat çekerek, ecdadın kurduğu muhteşem devletin tam isminin ‘Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’ yani ‘Pek Yüce Osmanlı Devleti’ olduğunu belirtiyor.
“Tarihimizi seviyorum ama beş on cilt hâlinde okumaya zamanım yok.” diyenler için kaçırılmayacak bir eser. Asr-ı Saadet’ten sonra dünyanın en adaletli devletini kuran ecdadımızı,320 sayfalık bu eserle daha yakından tanımak ve anlamak mümkün. Önsöz’deki şu satırlar önemli: “Osmanlı tarihi, bir dâvânın, yeryüzünde Yaradan’ın buyruklarını hâkim kılma cehdinin, cihadının, insanların insanca yaşamalarını sağlamanın, haksızlığı, zulmü önlemenin, zayıfı, çaresizi koruma gayretinin tarihidir.” Ertuğrul Gazi ile başlayan eser, MehmedVahideddîn ile tamamlanıyor. Şanlı bir tarihin parlak sahneleri göz kamaştırıyor.
Gündemde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali var. Savaş ne yazık ki en kanlı sahnelerle devam ediyor. Ukraynalı yaşlılar, kadınlar, çocuklar; bütün mazlumlar büyük acılar yaşıyor. Barış görüşmelerinde Kırım meselesi masada. Rusya Kırım’ın kendisine ait olduğunu iddia ediyor; Ukrayna bunu kabul etmiyor. Peki aslında Kırım kimindi, kimlerindi? Bu topraklar ne zaman işgal edildi?1944’te ‘Ak Topraklar’da yaşayan Müslüman Türkler vatanlarından sürülmedi mi? Kırım Türkleri hakkında esaslı eser okumak isteyenler, Maksudoğlu’nun Kırım Türkleri adlı bu eserini bir an önce edinmeli. Kitap, “Tatarlar Kimdir?” sorusuna cevap veriyor. Ardından “Ankara Savaşı’nda Tatarlar” bölümünü merakla okuyoruz. “Osmanlı-Kırım İlişkileri”, “Osmanlı İdaresindeki Kırım” ve “Rus Çarlığı Devrinde Kırım” kısımları artarda geliyor. Ek bölümde “Tatarca’da Kullanılmakta Olan Bazı Kelimeler”e temas ediliyor. 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bâyezid’e hiyânet edenler, günümüzde kendilerine ‘Tatar’ denilenlerin ataları mıydı? Veya “Osmanlı Ordusunun 1683 yılındaki İkinci Viyana Kuşatması, ‘Tatar’ denilenler yüzünden mi başarısızlığa uğradı?” sorularını aydınlığa kavuşturan yazar, mükemmel bir inceleme ile kafalardaki istifhamları dağıtıyor.
İslam dünyasında darbeler ve iç karışıklıklarla sürekli olarak gündemde. Bugünlerde karışıklık yaşanan Tunus da, ne yazık ki sürekli olarak huzursuz edilen bir mazlum ülke. Mehmet Maksudoğlu’nun üçüncü eseri Osmanlı Devrinde Tunus adını taşıyor. Tunuslu Müslüman Araplar, en büyük huzuru Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’nın hükümranlığı zamanında yaşadılar. 1573-1881 yılları arasında adalet, hakkaniyet, hürriyet ve barış içinde hayatlarını devam ettirdiler. Müslüman Arapların yoğun şekilde yaşadığı Kuzey Afrika’da Osmanlı çekildikten sonra savaşlar, bölünmeler başladı. Batılı emperyalist devletlerin işgal ve sömürüleri bu dönemde hız kazandı. Bu hakikati Maksudoğlu Hocamız, “Avrupalı emperyalistlerin baskılarıyla, 1856 yılındaki kararla, Müslümanlar DURUŞ kaybına uğratıldılar; ‘duruş’u olmayan, kimliksizleşir, omurgasız hâle gelir.” diyor. Bu sözler, doğru beyanın ifadesi, hakikatin teslimidir. Keşke bu eserler hemen Arapçaya çevrilse de, Arap kardeşlerimiz de gerçekleri görebilse.
Fatma Âliye Hanım, Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı ve ilk kadın romancımız. Edebiyatın yanısıra kadın meseleleriyle ilgilenen yazar, yardım cemiyetlerinde de bulunmuş aktif bir İslam kadınıdır. Orijinal adı Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân olan eseri Ünlü Müslüman Kadınlar adıyla günümüze kazandırıldı. Eseri Osmanlı Türkçesinden günümüz diline aktaran, Raşit Gündoğdu. İslam tarihi boyunca temayüz eden meşhur hanımların hikâyelerini okuyoruz. En başta Asrı Saadet’teki kadın sahabeler. Ardından Emeviler, Abbasiler ve Osmanlılar dönemindeki tanınmış kadınlar. Ünlü şaireler, kalem erbabı ve sanatkârlar. Bu dört eser, İnkılâb Basım Yayım’dan istenebilir.