Tarih ekonomide iki seçenek sunar!
Nasıl ki, bir milletin mal ve hizmetlerde ithalatı ihracatını aştığında oluşan dış ticaret açığı süreklilik arz ettiğinde ekonomide istihdamdan borçlanmaya kadar birçok alanda problem ortaya çıkmaya başlayıp ciddi zararlar veriyorsa, aynı denklem o milletin ihraç ve ithal ettiği düşünce ve kültürel değerler için de geçerlidir.
Dünyaya kendi
değerleriniz çerçevesinde ortaya çıkmış olan düşünceden, felsefeden, sanattan,
edebiyattan, bilimden ihraç edemediğiniz gibi bunların çok daha fazlasını başka
milletlerden alıyorsanız işin sonunda milletinizde ciddi dönüşümler başlar.
Bu alanda Tanzimat’tan
bu yana yaşananları anlatan çok büyük isimlerin güçlü eserleri kitapçıların
raflarında bizi hatalarımızla yüzleşmek için beklerken, onlara ulaşmak için
kendi iç aydınlanmasını yaşaması gerekenlerin bugünün teknolojisinin getirdiği
sorumluluklar sebebiyle öyle büyük meşguliyetleri var ki, kavuşmaları çok zor
gözüküyor.
Evet, işte ekonomi de
tam olarak bu çerçevede işler. Adam Smith, Karl Marx gibi, J. Keynes vb. gibi
büyük isimler dünyaya görüşlerini ihraç ederek sadece ekonomi alanında değil
siyasetten sosyolojiye, edebiyattan felsefeye birçok alanda dönüşüme sebep
oldular. Kendi yaşam alanlarını merkeze koyarak oluşturdukları bu güçlü
düşünceler bazı ülkeler için kurtuluş manasına gelirken kod uyumsuzluğu olan
bazı ülkeler için büyük felaketlere neden oldular.
İki yıldır ülkemizin
gündemi Ortodoks-heterodoks tartışmaları ile dolu. Basit şekilde açıklayacak
olursak. Ortodoks ekonomi, Batı dünyasının elinde ciddi bir sermaye birikimi
oluşmaya başladığı dönemde o dönemin şartlarına göre oluşturulup yıllar
geçtikçe ortaya çıkan problemlere göre güncellenmiş, teori merkezli bir ekonomi
anlayışıdır. Eğer ülkeniz sermaye birikimi açısından kuvvetli değilse ortodoks
ekonomi ile yıllarca borçlanmalı ssermaye eksiğinizi dışarıdan tamamlamalı,
ürettiğinizin önemli bir bölümünü sermaye sahiplerine vermeli ve elinizde
kalanı çok ciddi şekilde birikim yaparak dışardan aldığınız sermayeden azalta
azalta kurtulmak için saklamalı, bunları yatırıma dönüştürüp daha fazla
üretmeli, nihayetinde sermaye sahibi ülke haline gelip sınıf atlamalıdır.
Fakat ne yazık ki
dünyada uzun yıllardır bu döngüyü tamamlayabilmiş bir ülke görmüyoruz. Çünkü
80’li yıllardan itibaren hayatımıza girip 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’de
tam anlamıyla nefislerimizi esir alan Neo-Liberalizm sebebiyle bırakın birikim
yapmayı, harcamak için yaşayan zombilere dönüştürüldük. Hepimiz borçluyuz. Kredi
kartları ile geleceğimizi harcıyoruz. Bugün bile bunca ekonomik problem
yaşadığımız dönemde tüketim harcamaları hızla artmaya devam ediyor.
Halimiz böyle olunca
Ortodoks politika biz onlardan para talep ettikçe emeğimiz ve üretiminizden her
geçen yıl daha fazla pay alarak yola devam ediyor.
Basındaki
Ortodoksçulara diyecek lafım yok. Bildiklerinden emin oldukları şeyi savunup
duruyorlar. Canları sağ olsun da bu ülke yıllardır Ortodoks politika ile
yönetildi. İlk defa 2 yıllığına başka bir şey denendi. Bugüne kadar Ortodoks
politikalarla ülke olarak biz kaç kriz yaşadık? Dünya kaç kriz yaşadı? Bugün bu
politikaların neşet ettiği topraklardaki ülkeler bile “bu politikalar bizi
yıkıma sürüklüyor” diyorlar. Bu zamana kadar bir kere olsun çıkıp “yahu bu iş
yanlış” dediniz mi? Bu işten nemalanan dünyanın en büyük yatırım fonları bile
“bu düzenin kıyamete davetiye olduğunu” söylerken gerçekten sizi anlayamıyorum.
Gelelim heterodoks
poltirikalara. Heterodoks ampiriktir. Yani deney lazım. Defalarca denemek, ders
çıkarmak lazım. Çok sayıda veriden en doğru şekilde yararlanmak lazım. Son
dönemde hayatımıza sokulan şey heterodoks politika değildi. Üzerinde yeterince
çalışılmamış, araştırılmamış, toplumla doğru iletişim kurulmamış, kervan yolda
düzülür mantığı ile hayatımıza sokulmuş bir denemeydi. Bu deneme heterodokstan
sayılmamalı, heterodoks politikaların saygınlığını bozmamalı.
Bizim gibi gelişmekte
olan ülkeler için tarih ekonomide iki yol açar. İlki Ortodoks politikalara
yıllarca maruz kalıp, emeğinin çalınmasına göz yumup, katma değerli ürünlerle
1’e 10 kazanıp, sermaye biriktirip, en
sonunda sömürgenlerinden kurtulmak.
Diğeri ise, doğru
heterodoks politikalar için müthiş ampirik çalışmalar sonrası kendi bölgemize,
tarihimize, kaynaklarımıza, hayallerimize uygun olarak hazırlanıp,
devlet-millet iletişimi en üst seviyede sağladıktan sonra topyekün bir hareket
olarak bu ekonomi politikalarını hayata geçirip yepyeni bir denklem kurmaktır.