Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3010.30
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Kasım 2020

Tarih döndü bir kere

Çok değil, sadece bir yıl öncesine kadar, bu günleri kimse tahmin edemezdi. Nasıl etsindi ki? Bir VİRÜSÜN insanlığı evlere kapatacağı, yaşamın duracağı, şehirlerin boşalacağı, ekonomilerin çökeceği, insanların birbirinden kaçacağı ve dahi anlı şanlı ülkelerin çaresiz kalacağı kimin aklına gelebilirdi? Ama oldu… Dünya, film sahnelerini aratmayan bir hale büründü, bu kısacık zaman diliminde. Bundan sonra neler olabileceğini, şimdiden kestirmek elbette ki zor. Lakin geldiğimiz eşik; büyük dönüşümlere, tarihi olaylara, kritik gelişmelere ve derin hesaplaşmalara, sahne olacak bir izlenim veriyor. Kısacası zamanın seyrinin, baş döndürücü bir hızla MENZİLE DOĞRU AKACAĞI bir dönemin arifesi… Bunun izlerini, özellikle ULUSLARARASI ARENADA göreceğimiz ise nerdeyse kesin gibi. O yüzden türlü sürprizlere, türlü şoklara, ihtimal bile veremediğimiz tarihi hadiselere şaşırmamak önem arz ediyor.

Demem o ki 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan Dünya Sisteminin, hızla İRTİFA KAYBETTİĞİNE her birlikte şahitlik ediyoruz. Tabi söz konusu sürecin, bugünden yarına gerçekleşmeyeceği şüphesiz... Belki biraz vakit alacak ama orta vadede dünyanın kıyafet değiştireceğinden, en ufak bir tereddüdüm yok. Bu kanıya nereden mi vardım? Çünkü şu aşamada Amerika’nın, ekonomik ve etnik bir bataklıkta debelendiği/debeleneceği açık ve net… Diğer tarafta da mağrur tavrı, sosyal anlayışındaki zafiyetleri, İslam düşmanlığı, ekonomik durgunluğu, göç, istihdam kayıpları ve siyasi farklılıkların, AB’yi yıprattığını görüyoruz. İngiltere’yi sorarsanız AB’den ayrılarak, AB ekonomisine büyük bir darbe indirdiği gibi kendine yeni limanlar aramakla meşgul. Çin ise arkasına aldığı para baronlarıyla, sessiz ve derinden hesaplar içerisinde.

Özetle bu manzara karşısında; “TARİHİN DÖNDÜĞÜNÜ” söylersek, kati surette yanılmamış oluruz. Esasında bu dönüşümün yeni başlamadığı, sadece Covid-19 ile hızlandığı değerlendirmesi çokta ütopik sayılmaz. Ne olur, abarttığımı sanmayın sakın! Keza kendi güdümlerindeki Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin, 18 Temmuz’da yaptığı açıklamalar bile bizi teyit eder nitelikte… Yoksa COVID-19 salgını, kişisel çıkar ile ortak çıkar arasındaki trajik kopukluğu gözümüze soktu. Yeni Sosyal Sözleşmeyi mümkün kılmak için KÜRESEL YENİ ANLAŞMAYA İHTİYACIMIZ var. Gücün, servetin ve fırsatların yeniden dağıtılması…” şeklinde yapılan konuşmayı, başka nasıl izah edebiliriz ki?

Peki, hal böyleyken Türkiye’nin durumunu sorarsanız? Yalta düzeninin koyduğu ağır blokajlar kalktıkça, yeniden TARİHSEL HAFIZAMIZIN yerine geldiği ayan beyan ortadadır.Bunun bir yansıması olarak da siyasi ve ekonomik alanda başlattığımız BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ ile kendi havzalarımızdan itibaren, dünya arenasında boy gösterdiğimiz aşikâr. En basiti Türkiye’nin Suriye’de, Irak’ta, Kafkaslar‘da Ege’de, Afrika’da, Akdeniz’de ve Libya’da, dünyanın merkez güçlerine boyun eğmemesi, bahsettiğim güç kaymalarının en bariz ispatı konumunda. 30 yıldır çözülemeyen Karabağ meselesinde gösterilen şuan ki sağlam duruş ve “AMAN BATILI ÜLKELER NE DER” diyerek, 86 yıldır ağlayan Ayasofya’ya camii statüsü kazandırmak suretiyle, siyasi ve stratejik bir güç sıçraması sergilememiz ise azımsanmayacak diğer hususlar arasında. Yerli otomobil, enerji arama çalışmaları, savunma sanayii atılımları… vb. girişimlerin yanı sıra, dil ve kimlik gözetmeksizin dünyadaki mağdur ve mazlumlara el uzatarak, uluslararası platformda hakkaniyeti savunan ilkesel bir politika izlememiz de cabası…

Anlayacağınız “Uluslararası toplum ne der” cümlesi, artık mazide kalmıştır bizim nezdinizde. “Bize Petrol/Gaz çıkarttırmazlar” modundan, “2023’DE İNŞALLAH KENDİ GAZIMIZI KULLANACAĞIZ” faslına geçmemiz bu demek değil midir zaten. Tıpkı “KİM NE YAPARSA O KADARDIR” olgusunu pekiştiren bir çağın, ete kemiğe bürünmüş hali… Siz bakmayın içeride Türkiye’nin başarılarını, alaycı tavırlarla iki kuruşluk siyasetine meze ettiğini sananlara. Elbette eşitsizliklerin müsebbibi olan emperyalist kafaların, böyle bir düzeni kabul etmeyeceği sır değildir. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar adil, eşitlikçi bir dünya kurulmasının, tüm insanlık adına kaçınılmaz bir hal aldığı artık tartışılamaz. Kim bilir prangalarımızdan kurtuldukça, belki de bu sürece Türkiye ÖNDERLİK edecektir. Kaldı ki üzerine sömürge ve katliam lekesi asla bulaşmayan Türkiye’nin, KİMSENİN HAKKINA GÖZ DİKMEYİP, KENDİ HAKKINI DA SÖKE SÖKE ALAN bir ülke olarak, dünyaya örnek olduğu inkâr edilemez.