Tanrınız Covid oldu
Rahmetli Özal, bir NATO toplantısı için gittiği Brüksel’den döndüğünde, toplu halde devlet başkanları resmi verirlerken, Avrupa liderlerinin ABD Başkanına sanki büyük dedeleri gibi davrandıklarını, tabii ki kendisinin böyle bir mecburiyet hissetmediğini mefahirle anlatmış, Osmanlı geçmişimize gönderme yapmıştı.
“Batı Medeniyeti” ile dünya “Politeist”, “Çok Tanrılı” düzene dönüş yaptı.
Politeist düzenin “Zeus”u, “ABD” oluyor.
İsrail gibi, başka ve nice
tanrıları da var.
Bilindiği üzere “Batı medeniyeti” “Yunan-Roma-Hristiyanlık” sacayağına dayanır.
Bu üçlü kombinasyonun içindeki,
en güçsüz konum, muharref Hristiyanlığa aittir. Hristiyanlığın kendisi dahitahrif
edilirken politeist bir renge büründürülmüştür.
Yunan ve Roma medeniyetleri
temelden politeist (çok tanrılı) medeniyetlerdi. Hristiyanlık bu iki medeniyeti
dönüştüreceği yerde, ne yazık ki kendisi dönüştü.
Dünyanın “Batı” dışındaki kesimlerinde –bizde de olduğu üzere– mebzul
miktarda “Batı eziği” mevcuttur.
Hem bizatihi “Batı”nın kendisi, hem de “Batı eziği” kesimler için ABD, “Zeus” konumundadır.
Bizdeki laikçi/solcu kesimler, “sol”un
doğası gereği, ABD ile mesafeli olmaları
icap ederken, tam aksine, “ABD”ye meftundurlar.
Laikçi/sol kesimlerimiz, kanatlanıp,
Türkiye’den uçtuklarında kondukları yuva ABD’dir.
Bu uçuş, bir nevi panteizm yolculuğudur.
ABD’de yaşayan Türkler,
seçimlerde, CHP’ye, Türkiye ortalamasının iki katı oy gönderirler ki (%55), bu
laik/sol kesimlerin ABD aşkının matematiksel tezahürüdür.
İslam Mekke’ye geldiğinde, Mekke’deki
müesses nizam, politeizmdi.
Mekke’deki politeist sistemde,
bir “Taş tanrılar”, bir de “Yaşayan tanrılar” vardı.
“Yaşayan tanrı”lar
“Mekke kodamanları”ydı.
Ebu
Leheb, Ebu Süfyan, Ebu Cehil...
Toplumun zayıfları, yoksulları,
kimsesizleri, sahipsizleri, güçsüzleri, yetimleri “Yaşayan Tanrı”ların kullarıydılar.
Mekke’de “Sosyal Darwinizm” yaşanıyordu.
İnsanlar din olarak görünüşte
putlara taparlarken, aslında Mekke kodamanlarına, statükoya boyun eğdiriliyorlardı.
Kodamanların Allah’ın
Peygamberi’ne (s.a.v.) bir teklifleri vardı:
“Düzenimizi (statükoyu-müesses
nizamı) bozma, seni kendimize kral
yapalım”.
Allah’ın peygamberi teklife
kulak asmadı. Zalimlere kral değil, Allah’a kul olmayı seçti.
İslam, politeist “Vahşet Sistemi”ni “Cahiliye”
olarak lanetledi ve bununla mücadeleye ahdetti.
18. asırdan itibaren bu
lanetli nizam, “Neo-Cahiliye” olarakbütün pisliği ile hortladı.
“Beşeriyet piramidi”nin en tepesine “Wall Street”deki
“Para Karteli” çöreklendi.
“Neo-Cahiliye”ninEbu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu Lehebleri, Morgan, Rockefeller, Carnegie, Dodge, Mellon,
Duke, Lehman, DuPont, Warburg, Harkness’lardı.
“Wall Street”deki
“para karteli”nin düzenbazlıkları”nın adı “demokrasi”, soyadı “özgürlük”tü.Bu kavramları alabildiğine kirlettiler.
100 yılı aşkın süredir her
şey planlandığı gibi giderken, “tasarlanmış
kriz”lerle sermayeler katmerlenirken işler bir anda karıştı.
“Tanrı”, Covid oldu.
“Zeus”,
yoğun bakım yolcususanki...
“Batı” ve “Batı ezikleri” afalladılar.
Bizdeki “Batı Ezikler”i TV’ lerde “Tanrı” larının hasta olduğunu itiraf
edecekler ama bir türlü edemiyorlar; ıkınıyor, sıkınıyor, bocalıyorlar, gerçeği
itiraf etmeye dilleri varmıyor.
“Tanrı” hastalanır mıydı?
Akılları bir türlü almıyor.
Ama “biz” biliriz, sizin tanrılarınız Nasrettin Hocanın kazanı gibi hastalanır,
hatta ölürler.
“Kadim irfan”ımız
der ki; “Biri yer, biri bakar, kıyamet
ondan kopar”.
Kıyametiniz kopmuştur.
“Ulusların düşüşü”, hep biri yerken birinin bakmasındandır.
ABD’de yiyenlere bakan, 90
milyon George Floyd var. Bu sizi sallar.
Bir de şunu unutmayın;
Güneş doğarken, yıldızlar batar.