Tanrı iyi bir açıklamadır
Açıkçası insanların Tanrı’ya ihtiyaç duymadan kendi öz yeterliliğini sağlamış bir varlık olabilmesi muhtemelen kendilerini son derece mutlu ederdi. Böyle bir cümleyi “dine ve Tanrı’ya ihtiyaç kalmadı” türünden argüman öne sürenler karşısında söylüyorum. Post-Tanrı sürecine ulaşmış gibi dünyada esen rüzgarlar ve küresel hakim söylemler, “Tanrı’yı oynadıkları” gerçeğini gözden kaybetmeye çalışmaktadırlar.
Tanrı fikri olmadığında eşyanın arasında kaybolduğum düşüncesi bana hücum ediyor. Öncelikle bir düzen oluşturmakta zorlanıyorum. Çünkü temel sorum herşey niçin böyle de başka türlü değil? Bizim düzen olarak gördüğümüz ve bildiğimizi zannettiğimiz şeyler, gerçekten eşyanın kendi özsel gerekliliği olarak mı böyle yoksa kendimizi içinde bulduğumuz ilişkiler biçimini mi en doğru olarak görmekteyiz?
Tanrı olmadan kendimi doğrulayamıyorum. Mesela burada ne işim var? Eşya ile irtibatımı niçin böyle kurmalıyım? Her şeyden evvel bulmakta zorlandığım şey bir kerteriz noktası bulmak. Dolayısıyla kendimin bir sabitesini bulmam gerekiyor. Ben, eşya ve dünya arasındaki ilişkiyi inşa edebilmem öncelikle bir düzlem kurmamı gerektiriyor. Bu düzlemin bütün noktaları mantıksal olarak başlangıç için olumsallık taşıyor. Felsefe yapanlar hep bir düzlem kurarak ilişki inşa ediyorlar. Bunlardan bir kısmı akli doğrulamalara uygun olmakla birlikte, niçin buradan başladık ve niçin bu ilişkileri kurduk sorusu aktüelliğini korumaya hep devam ediyor. Dolayısıyla düzlemin kerteriz noktası ve kurulan ilişkiler akli zorunluluklar taşımıyor. İşte tam da bu noktada Tanrı iyi bir kerteriz noktası olarak ortaya çıkıyor.
Bütün düzlemlerin aynı anda olabildiği ve olamadığı olumsallıklar ve olumsuzlamaların kendi kendini doğrulayan içkinlik içerisinde aynı anda mümkün olduğu bir dünyada, dışarıdan (=aşkından) bir düzlem önerisine ihtiyaç var görünüyor. Bu anlamda Tanrı iyi bir varsayımdır.
Peki niçin “Tanrı iyi bir varsayımdır” şeklinde bir yargı öne sürüyorum da, “Tanrı tek hakikattir” demiyorum. Aslında Tanrı’nın yegane hakikat olduğuna inanıyorum. Fakat “Tanrı iyi bir varsayımdır” cümlesi iki bakımdan anlam ifade etmektedir. Birincisi, Bilimsel platformda konuşanların dünya ile ilgili açıklayamadığı çok nokta var. Bu cümle burada bir anlam ifade ediyor; dolayısıyla Tanrı mümkün olumsallıklardan birisidir. İkincisi de, alel acele Tanrı’yı dünya ve hayatın dışına çıkarmak isteyenlerin insan ile dünya arasında her seferinde kalan varoluşsal boşluğu nasıl dolduracaklarını izah edememeleri, beni böyle bir yargıda bulunmaya sevketmektedir.
Müslüman toplumlarda insana ve insanın yapabilirliğine olan güven gelişmediğinden, insan unsurunun potansiyelleri tam olarak kullanılabilmiş değildir. Öte yandan Batı’da Tanrı’ya ihtiyaç duymadan da bir dünya inşa edilebileceğine olan inanç bugünkü dünyayı yaratmıştır aynı zamanda. Fakat bu dünya, meşruiyetini kendisinde bulan, göndergeleri kapalı bir sistemin içinde kendisini doğrulayarak totoloji yapan ve insanın öncesi ve sonrası gibi bazı gerçekliklerine gücü yetmediği için ilgisiz kalan ve bu ilgisizliği de illüzyonlarla gereksiz gösteren niteliklerle bugün krizi derinleştirmiştir.
Müslümanlar elbette eleştirilmelidir. Fakat müslümanların eleştirisi, mevcut dünyanın insan ve dünya gerçeğini kapsayabildiğini ve yeterliliğini göstermez. Sanki mevcut postmodern epistemoloji sorunu halletmiş gibi davrananlar, hesabı kapatmadan yol almak istemektedirler.
Postmodern dünya Tanrı için görkemli bir cenaze törenine hazırlanırken, bu dünya içinde insana ontolojik güvenlik vadedemiyor ve bizi sürekli güçlülerin merhamet(sizliğ)ine terkediyor. Mevcut dünya ve burada kurulan düzlemin kesin doğru olduğu yargısından hareket edilerek bir gelecek öngörüsü yazılıyor. Fakat düzlem (=paradigma) değişirse, bütün varsayımlar ve öngörüler de değişecek. Bildiğim bir şey varsa, yaşanan dünya Tanrı’nın sürprizleri ile dolu.