Taliban mı Zaliman mı (2)
‘İslami Talebeler’ Taliban, ikinci iktidarlarında
talebeliklerinin gereği şeyleri yapma eğilimindeler.
Allah’ın emridir:
‘Ola ki Allah sizinle,
içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar.
Allah, hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
Allah, sizi, din konusunda
sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik
etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez.
Şüphesiz Allah, âdil
davrananları sever. Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi
yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten
men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.’ (Mümtehine
Suresi: 7-8-9)
Bu emirlerin dışına çıkıp
da önüne geleni düşman ilan edenleri, zulmedenleri, insanları yurdundan
sürenleri; Müslümanlık ile İslam ile ilişkilendirmek ayrı bir zulümdür.
Zülüm ölüme dönüşürse de;
sadece İslam’da değil tüm dinlerde: ‘Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk
çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi
olur. (Maide 32)
‘Kim (de) bir mü’mini kasten öldürürse,
cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş
ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. (Nisa 93)
İlk iktidarında tersine
istikamet izleyen Taliban’ın başına gelmeyen dert kalmamıştı. Ettiklerinin
karşılığını Allah onlara hem de zalimlerin elinden bedelini katlarca ödetti:
Öldüler, öldürüldüler, hapislerde çürüdüler, yurtlarından sürüldüler.
Yaşadıklarından ders
çıkarmışa benziyorlar;
Başkent Kabile girişlerinde
kimsenin canına malına dokunmadılar, affedici davrandılar, her kese genel kurallar
ölçüsünde serbest hareket hakkı tanıdılar, barış ve birlik çağrısı yaptılar.
ABD ve müttefiklerinin
geride bıraktığı 350 binlik eğitilmiş Afgan ordusu ile savaşmadılar, barıştılar,
bağışladılar.
Batının tuzağına
düşmediler, oyunları bozdular.
Afganistan’da kan gölü, iç
savaş bekleyenlerin hayalleri suya düştü.
Ve şimdi ‘B’ planı devrede.
DEAŞ’ın Horasan versiyonu sahneye
çıktı.
Uykudaki Horasan DEAŞ’ı
Taliban’ın Başkent Kabile savaşsız girmesiyle nedense hemen uykudan
uyandı/uyandırıldı.
Pençşir Vilayetinde direniş başladı, İngiliz tarihçi yazar Bernard
Lewis’in Pençşir direniş Lideri Ahmet Şah Mesut ile cephede çekilmiş boy boy
fotoğrafları gazeteleri süsledi; direnişin arkasından İngiliz parmağı olduğu
belgelendi.
Kabil’de kadın grupların sokaklara dökülüp Pençşir direnişini destekler
sloganlar atmaları; bildik, kadınları kullanma alışkanlığı, Batılıların
maskesini düşüren diğer bir gelişme oldu.
Gösteriler sırasında gaza gelip havaya ateş açan Taliban savaşçılar
tutuklandı.
Pakistan’ın verdiği açık seçik askeri destek sayesinde Taliban bastırdı
Pençşir’i de kontrolüne aldı.
Türkiye ve Katar Kabil Havaalanı işletmesinden girerek Taliban ile yasal
zeminde bir ortaklık kapısını aralamaya çalışırken İngiliz ve Fransızların
oyunbozanlığına Pakistan’ın verdiği cevap; bu paktın Afganistan’da attığı ilk
ve en ciddi adım olarak görülmelidir.
ABD ve İngiltere ve bazı batılı hükümetler daha şimdiden Taliban’ı
tanımayacaklarını ilan ettiler.
Batı
ülkeleri, Penkşir direnişini destekleyerek, belki de Daeş’i uyandırarak işe
başlamışa benziyor.
Daha
başka guruplar direniş ilan eder mi, başka terör girişimleri olur mu?
Bunu
zaman gösterecek.
Ama Taliban
bu defaki iktidarında, kimlerle dans ettiğinin farkında olarak hareket ediyor; gaza
gelip silaha sarılmıyor, ayak oyunlarına diplomatik hamlelerle karşılık veriyor,
kimlerin safında yer alması gerektiğini biliyor;
ABD ve
NATO müttefiklerinin çekilmesi ardından hızlanan Katar Doha sürecinde neler
konuşulduğu yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı.
ABD ve
Müttefikleri Türkiye’yi Başkent Kabilin Hamit Karzai Havaalanında NATO’yu
temsilen kalmasını isterken Taliban buna itiraz ediyordu.
Anlaşıldı
ki, Taliban’ın itirazı Türkiye’ye değil Türkiye’nin Afganistan’da NATO’yu
temsilen kalmasınadır.
Şimdilerde
Türkiye’nin Kabil Havaalanının işletmesi yanında askeri olarak da yeniden
Afganistan’a dönmesi tartışılıyor.
Yani NATO’yu
değil Afganistan’da kendisini, Afgan halkını, Müslümanları temsil eden bir
Türkiye isteniyor.
Taliban bu
defa sopanın ortasından tutmak istiyor.
Sopanın
ortası şudur;
Türkiye
olduğu için NATO buna itiraz edemeyecek. Ortadoğu’da ‘orta yol’ strateji
izleyen Türkiye’ye Çin ve Rusya sessiz kalacak.
Türkiye’nin
son yıllarda Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da kazandığı askeri zaferler ve elde
ettiği caydırıcılığı; dosta güven düşmana korku verecek
Yani
herkesin gönlü olacak; ne şiş yanacak ne kebap.
Son
günlerde BAE- Türkiye arasındaki yakınlaşma düzeyi Suudi Arabistan’a da yansıdı,
yansıyacak. Bu yakınlaşmada Afganistan’ın, yeni Taliban çehresinin, Türkiye’ye
olan ilgi ve hayranlığının çok büyük etkisi var.
İlk
iktidarlarında yegâne itiraf eden BAE ve Suudi Arabistan’ın kadim dostu Taliban’ın
ellerinden göz göre göre kayıp gitmesine gönülleri razı olmaz.
Afganistan
demek; İpek yolu, Orta Asya’nın göbeği, Asya’dan Avrupa’ya geçiş noktası demektir.
Onlar
bunun bilincindedirler.
Afganistan’da
oyun kurucu rolüne yükselen Türkiye’ye karşı taviz vermeleri gerektiğini
biliyorlar.
Taliban engellemelere
rağmen geçici hükümetini ilan etti.
Türkiye’ye
daha da yaklaşacak. Türkiye’ye yaklaştıkça meşrulaşacak, meşrulaştıkça ılımlaşacak,
ılımlaştıkça toplumun tüm kesimleriyle daha çok kucaklaşacak ve güçlü bir
Afganistan doğacak;
Türkiye
ve Pakistan kardeşliği himayesinde güçlenen bir Afganistan..
Türkiye
ve Pakistan birliğinin sağlandığı, kıvılcıma dönüştüğü, Orta Asya açılımının
son sacayağı Afganistan..
Bu arada,
Katar’ı küçük düşürmeye çalışanlar, atıp tutanlar; Katar’ın ne işlere
yaradığını, Katar’da nelerin pişirildiğini de görüp, siyaset ve strateji dersi
almalılar.