Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Haziran 2024

​Takviyeler çözüm mü?

Değerli okurlarım sizlerden gelen öneriler doğrultusunda bugünkü makalemde sağlığımızı yakından ilgilendiren bazı meseleler üzerinden hasbihalim olacak.

Sağlık ve din bu iki kavramda ticari düşünme ve alavere dalavere olmamalı.

Olmamalı çünkü her iki kavramda ticaret etmeye müsait değil. Her ikisinin de ulvi yönleri var ve insanımıza yaklaşım mehabetle zenginleştirildiği zaman beklenenden daha çok fayda sağladığımız da bir gerçek.

Mesleğim gereği sağlıkla ilgili yazılarımda günlük hayatta bizzat yaşadıklarımdan örnekler vermeye, çare ve çözüm üretirken de mümkün mertebe pratik hayatta yararlı olduğuna inandığım tecrübelerle sizleri buluşturmaya çalışıyorum.

Sağlıklı ve zinde kalmak insanımızın en büyük arzusu olduğu halde sıcaklarında etkisi ile son günlerde halsiz bitkin ve yorgun insanların çoğaldığını söyleyebilirim.

Takviye adı altında piyasaya sürülen mucize(!) reçeteler ne kadar etkin, kullanan hastalarımın büyük çoğunluğu maalesef olumlu cevap veremiyor.

Beklenti armut piş ağzıma düş olunca maalesef ne pişen ne de düşen oluyor sadece maddi kayıp değil sağlığımızdan da olabiliyoruz.

Yaşam kalitesini yükselten olmazsa olmaz muhtaç olduğumuz şeyleri ıskalayarak, takviyelerle işi götürme hayalciliğinin bedelini ödemek istemiyorsak yaşam kalitemizi yükselten dengeli ve düzenli beslenmeye, sağlıklı uyumaya, stres ve gerilimlere karşı mukavemetli olmak için manevi dinamiklerimizle barışık olup her şeyden önce de hayalperest olmamalıyız.

Dengeli beslenmek günümüz insanının maalesef önceliği değil. Uyku sağlığı zaten hak getire. Stres kat sayısı da şu veya bu sebepten tavan yapınca yaşlı genç fark etmeden insanımızın ilk şikâyeti; halsizlik, yorgunluk, bitkinlik ve tükenmişlik oluyor.

Güne başlamak için enerjisini kahveden alma alışkanlığı, geçici bir süre çözüm olsa da etkinliği kaybolunca hekimler devreye giriyor. Tetkikler tahliller yapılıp değerleri normal çıkan vatandaş takviye arayışına giriyor.

Bilinçli ya da bilinçsiz kendini tüketen insana takviyenin vereceği çok bir şey yok aslında ama bu çılgınlık daha ne kadar devam edecek onu kestiremiyorum.

Değerli okurlarım, sağlık nimetinin değerini kaybettiğinizde anlamamak için öncelikle ağzınızdan girenlere dikkat edin. Katkı maddeli hazır yiyeceklerden uzak durun. Mümkün olduğunca dışarda yiyip içmemeye çalışarak hem maddi hem de sağlıkla ilgili kayıplarınızı minimize edin.

Hareketli yaratılmışız. Günlük adımları çoğaltarak hem beden hem de ruh sağlığımızı korumak için azami gayreti gösterin. Bıkıp usanmayın.

Uyku gıdasını hafife almayın, tam ve zamanında uyuyarak gece boyu doku ve organlarınızın bayram etmesine fırsat verin.

Kanaat fakiri olmayın. Kanaat zenginliği öyle bir iksir ki, yerine göre şükür yerine göre de tefekkürle hem gözünüzü hem de gönlünüzü doyurur.

Hücrelerimiz sadece oksijen ve gıdalara muhtaç değil. Uykuya da manevi enerjiye de muhtaç.

Takviye çılgınlığını harlayan kesimin öncelikli hedefi sizin sağlığınız olmayabilir. Hem paranızdan hem de sağlığınızdan olmamak için kısaca bir kez daha tekrarlayacağım.

Yediklerimiz ilacımız olsun.

Günlük beslenme öğün sayımız ikiyi geçmesin.

Sofradan doymadan kalkmaya çalışmak şiarımız olsun.

Yürüyüş yaparak tansiyon şeker hastalığı kalp ve damar rahatsızlıkları ve mide barsak sorunlarından kurtulmak mümkün.

Su gıdasını özellikle bu sıcak günlerde unutmayalım. Sağlıklı canlı suları içmek en doğrusu ama maalesef günümüzde bu sulara ulaşmak pek mümkün değil.

Farkında olarak veya olmayarak sağlıkla ilgili hatalar çok yapılıyor ve hastalıklar geldiğinde de çare ve çözüm arayışında ikinci büyük hata yapılarak çözümsüzlük üretiliyor.

Bu durumda da biz hekimlere görev düşüyor.

Teşhis hataları yapmadan tedavilerde de önceliği hasta hekim diyalogu zemininde iyi bir iletişimle koordineli götürerek hastalıkların sonuçlarından çok sebepleri üzerinden çare ve çözümler üretmeliyiz.

Hastalıklar gelmeden sağlığımızın kıymetini bilelim.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.