Takvim eksikliği güveni zedeliyor
Memur ve emekliler, maaş zammı konusunda kayda değer bir beklenti içine girdi.
AK Partiiktidarları döneminde memur
maaşlarının asgari ücretin üç katı olduğu zamanlara olan özlem memur kesiminin
dilinde...
Geliri
eriyen memur, “Ben neden bu kadar okudum ki?” demeye başladı bile...
Asgari
ücretliler, emekliller ve memurlar; alım güçlerinin artırılmasını bekliyor.
Bunu iki
şekilde yapabilirsiniz.
1-Enflasyona
karşı alım gücünü yükselterek, yani maaşları yukarı çekerek;
2-Enflasyonu
kontrol edip alım gücünü koruyarak, yani zamların önünü alarak.
Türkiye şu sıralar
bunların ikisini birden yaparak çözüm bulmaya çalışıyor.
Halkın bu beklentilerine
ne derece karşılık verileceği sorularınaise “Haziran” ayı işaret ediliyor.
Haziran
ayına kadar alım gücü düşen kesimlerin seslerini yükseltmesi durmayacak gibi...
Çünkü,Cumhur İttifakı’nın paydaşı BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin 2021
yıl sonu değerlendirme toplantısında açıkladığı gibi “Ekonomik Kriz Var”...
Evet,
ekonomik bir kriz var.
Bu krizin
birçok sebebi var:
Yurt içi,
yurt dışı, finansal, küresel güç kavgaları, pandeminin getirdiği enerji ve
terarik zinciri bozuklukları, emtialardaki ani yükselişler vs.
Bunları
yazılarımda sıklıkla ele alıyorum.
Her biri
önemli bir başlık.
Ama asıl önemli
başlık:
Devletlerin
halklarına refah sağlama zorunluluğudur.
Türkiye bu
hedefe ulaşma konusunda diğer devletlere nazaran daha büyük bir zorluk yaşıyor.
Ülkemizin
konumu, tarihi, dini ve etnik bağları birçok konuda manevra kabileyeti geliştirebilecekimkân
sağlıyor.
Buna rağmen konuma
bağlı gelişen sorunların varlığı Türkiye’nin dar bir alana hapsolmasına neden
oluyor.
Birleşik Arap Emirlikler ile başlayan normalleşmenin Suudi Arabistan ile devam etmesi bu
süreçte çevresel sorunların çözülmesine bir miktar katkı sunacaktır.
Ermenistan ile yürütülen sürecin yanında İran ile sürdürülen nükleer görüşmenin
sonucuyla Türkiye’nin ekonomide yeni pencereler açması fırsatı ortaya çıkabilir.
İhracatı
artırıp ithalatı düşürecek adımları atabilmek için yastık altındaki kaynakların sisteme dâhil edilmesiyle üretilecek
yeni kredi kaynakları ithal kalemlerin yerlileştirilmesi için kullanılabilir.
Bu yola hiç
girmeden borçlanma sağlayarak da böyle bir çalışma yapılabilir.
Cumhurbaşkanlığı
tarafında hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor.
Enflasyonla
mücadele için yeni tedbirlerin yanı sıra dövize bağlı atakları kesecek adımlar
da peşi sıra gelecektir.
Aralık
ayının son haftasında yapılan çıkışın devam edeceğini söylemek gerekiyor.
Burada
önemli olan yeni bir YEP(Yeni Ekonomik
Program) açıklamaya ihtayaç olduğu gerçeğidir.
Şu an ne
olacağını bilemeyen piyasaların öngörüsüzlükten kaynaklanan riskleri yönetmesi
zor.
Bu zoru aşmak
için uluslararası firmalarla yapılacak anlaşmalarlasürecin takip edilmesi finansal
piyasalara güven verecektir.
Siyaseten geliştirilen
söylemler Batılı devletlerde finansal bir krize neden olmazken Türkiye’deki
krizlerin yegâne sebebinin bu olması kabul edilemez bir durum.
Bunun
arkasında yatan en önemli sebep ise finansal okuryazarlık konusunda istenilen
seviyeye ulaşılamamış olması.
İnsanlar
sistemi bilmeden sisteme güvenemez.
Sistemde sık
yapılan değişiklikler ise bilenin de güvenini zedeler.
Tüm bunları
aşacak hatta mümkünse mali kural ilan edecek adımların gelmesi piyasanın
aradığı güveni geri getirecektir.
Bir kesimin
pusuya yatmış “Dolar acaba daha ne kadar
yükselecek?” beklentisini pompalamasının önüne geçecek adımlar bir bir
atılmalı.
İstikrarın
en büyük göstergesi güvendir.