Takva
“Korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek” anlamlarındaki vikaye mastarından türemiş olan takva, “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamı taşır. Takva; her davranışında günaha girme endişesi taşıyarak dikkatli hareket etmektir. Takva; korkunç bir şeyden çekinmeyi değil seven birinin sevdiğinin gönlünü incitmekten çekinmesini, yaratanına karşı saygı ve sorumluluk duyma hassasiyetini ifade eder.
Kur’an’da çeşitli yerlerde üzerinde önemle durulan takva, hiç kimsenin olmadığı yerde bile Allah’ın kendisini gördüğünü bilmek ve bu bilinçle yaşamaktır. Kur’an’da; ebedî olarak cehennem azabında kalmamak için, iman edip şirkten korunmak, büyük günahlardan kaçınmak, küçük günahları tekrar tekrar işlemekten uzak durmak ve farzları edâ etmek ve bütün benliği ile Allah’a dönmek ve insanı Allah’tan alıkoyan her şeyden uzak durmak şeklinde üç mertebede işlenen takva ehli için Allah’ın çok güzel vaatleri vardır. “Allah takva sahibi olanları sever”, “Onları korur ve yardım eder”, “Allah takva ehlinin dostudur” “Ahirete götürülecek en iyi azık ve orada işe yarayacak en faydalı şey takvadır”, “Cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır.” bu vaatlerden bazılarıdır. Takva sahibi olmayan zalimlerin, bozguncuların, günah işlemekten ve kötülük yapmaktan sakınmayanların cehennemde azap görecekleri Kur’an’da açıkça belirtilmiştir.
Takva sahibi olmak imanın gereğidir. Kur’an’da, “Eğer mümin iseniz Allah’a karşı takva sahibi olunuz” (Maide; 11, 57, 88) buyurularak takva ile iman arasındaki ilişkiye işaret edilmiştir.
Takva ehlinin yolunu da Kur’an, “Takva sahipleri, içlerine şeytandan gelen bir saptırıcı fikir doğduğunda O’nu düşünüp hemen gerçeği görürler.” (Araf; 201) şeklinde belirlemiştir.
Takva ehli olanlar Allah’ı sever ve onun hoşnut olmayacağı söz ve fiillerden uzak durur, Allah’a karşı gelerek onun sevgisini kaybetmekten korkarlar. Allah’ı en iyi bilen ve tanıyan Peygamber Efendimiz “Sizin Allah’ı en iyi bileniniz ve ondan en çok korkanınız benim” (Müslim, Fezail, 127) buyurmuştur. Bütün peygamberler ümmetlerinden takva sahibi olmalarını istemiştir.
Takva ehli bilgili ve aydın olur. Takva sahibi hayrı şerden, hakkı bâtıldan, sevabı günahtan ayırt eder; haram ve günahlardan dikkatle kaçınır. Tarihten ve sosyal olaylardan ibret alır ve ders çıkarır. Takva bedene ve organlara yansıyan bir hâl olup mümini bir zırh gibi korur. Takva sahibi müminin ahlâkı da güzel olur. Allah katında en değerli mümin en çok takvaya sahip kişidir.
Takva sahibi kişiler sevap-günah, helal-haram konusunda derin bir hassasiyete sahiptirler. Şüpheli şeylerden kaçarlar. Allah’ın kuluna verdiği en güzel şey takvadır. Müminlere saygı göstermek Allah’a olan saygının sonucudur. Kul bu saygıyla takvanın hakikatine erer. İnsanın iman edip şirkten korunması, insanın kendisi ile diğer insanlar arasındaki hususlar ve insanın kendisi ile Allah arasındaki takvası şeklinde üç mertebeye ayrılan takvanın insanın kendisi ile Allah arasındaki takvasına ise ihsan denmektedir. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s) de “İhsan nedir?” şeklindeki bir soruya, “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi hareket etmendir. Sen onu görmüyorsan, şüphesiz o seni görmektedir.” diyerek cevap vermiştir.
Allah’ım! Bizi iyilik ve takvada yardımlaşanlardan eyle.