Tahran'da Niyaveran Sarayında
Türkiye'den misafirlerimizi bekliyoruz. MEB Ölçme ve Değerlendirme Daire Başkanı Yunus Yağmur hocamız Tahran'da olacaklar. Misafirlerimizden Yunus Yağmur hocamız gelmeden önce beni aradıydı. Tahran'a geleceklerini ve resmu00ee olarak Tahran Büyükelçiliği Türk Okulu müdürü Zeynel Çakır beyin misafiri olacaklarını ama benim de misafir sevdiğimi bildikleri için haber verdiklerini söylediydi.
Tahran'da "Türkiyeliler Gurubu" sekretaryasında da beraber çalıştığımız Zeynel Çakır hocamız ile tanıştığımız için kendimi şanslı hissettiğimi Yunus Yağmur hocama söylemiştim. Zeynel Hocamızın bu dönemde iltifata ihtiyacı var. Yükümüzün çoğu onun üzerinde. Bir diğer Tahran Türk Okulu Hocalarından İbrahim Uçan Hoca da yükümüzü paylaşıyor.
Yunus Hocamızı gezdireceğimiz için de mutluyduk. İlk günkü programımızı Zeynel Çakır Hocamız hazırlamıştı. TEOG sınavı bir gün sonra yapılacaktı. Yunus Yağmur hocamız yol yorgunu olmasına rağmen bizimle Tahran'ı gezmek için heyecanlıydı. Çünkü yabancı bir yerde tanıdığınız olmadı mı orası size mutluluktan çok sıkıntı verir. Bir ay önce benim İsfahan'a tek başıma gidip gezme meselesi gibi.
Zeynel Çakır hocamız misafirlerimizi büyükelçilikten Niyaveran Sarayına götürecekti. Beni de Veliasr Meydanından alabileceğini söylemişti. Fakat Veliasr Meydanına gitmektense Tecriş Meydanına, oradan da müstakimle (dolmuş taksi) Niyaveran Sarayına gitmek daha mantıklıydı. Çünkü Saray Tahran'ın kuzeyinde ve Türkiye Büyükelçiliği de Tahran'ın güneyindeydi. Tahran'ı ve trafiğini yeni yeni öğrenen biri olarak kaldığımız yerde arkadaşların tavsiyesine uydum. Önce Veliasr Caddesinden metrobüsle Tecriş Meydanına vardım. Oradan da müstakim ile (dolmuş taksi) Niyaveran Sarayına gittim. Niyaveran sarayına giden yolun adı da Niyaveran olunca ilginç olaylar yaşadım diyebilirim. Yol üzerinde Niyaveran adında birçok yapının olduğunu sonradan öğrendim. Yolda Niyaveran Sarayına gideceğimi söylediğimde oraya gidiyorum diyen taksi şoförünün sonradan Niyaveran Sarayını bilmemesi İranlılara has bir durum mu yoksa taksi esnafına has bir durum mu, bunu öğrenemedim. Meğer oraya Kah-ı Niyaveran demem lazımmış. Bizim Köşk kelimesinin karşılığı bu "Kah" imiş.
Taksicinin bilgisi üzerine Kah-ı Niyaveran'a vardım. Misafirleri beklemeye koyuldum. Niyaveran Sarayı Fransız mimarisinin yanı sıra Rus mimarisini de izlerini taşımakta. Bu saray ülkemizde Dolmabahçe Sarayıyla aynı benzerlikte ve aynı kaderi paylaşıyor diyebilirim. Burayı gördükten sonra Tahran'dan İstanbul'a gelenlerin ilk duraklarının neden Dolmabahçe Sarayı olduğunu öğrendim. Dolmabahçe Sarayı Paris'teki Versaile sarayını hatırlattığını bunun yanında Niyaveran Sarayının da aynı çizgileri taşıdığını söyleyebilirim. Fakat İran'da Rus mimarisine de olan merak bu saraya yansımış durumda.
Türkiye'den gelen misafirlerimizi Niyaveran Sarayında ağırlarken de bu dikkat gözlerden kaçmadı. Ama Dolmabahçe Sarayının eşyalarının çoğunun altından kullanılması ve diğer farkları unutmayalım. Dolmabahçe gerçekten bir saray... Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vefatına kadar İstanbul'daki çalışmalarını orada yürüttü. Hala Başbakanlık Ofisi orada var. Niyaveran sarayı da tamamen bir müze. Orada Kaçar Hanlığı döneminde kalan birkaç yapı daha var.Şah ailesinin son on yılının orada geçtiğini söyleyebiliriz.
Gelecek yazıda devam etmek dileğiyleu2026