Tahran'da Bir Dadaş Gördüm O da Erzurumlu Değildi
Tahran'da Tiyatro Şehr durağında İrem-i Sebz metrosuna binmek için acele ediyorum. Cuma namazını Sadikiye'de kılacağım. İrem-i Sebz metrosunun Şaduman durağından metro hattını değiştirip Sadikiye meydanına varmam lazım. Yürüyen merdivenleri de üçer üçer arşınlayıp metroya varmıştım.
Tahran'da Farsçaya yeni yeni kulak aşinalığım başlamıştı. Yanımdaki insanlar birbiriyle ne konuşuyor öğrenmeye çalışıyorum. Bazen hiç olmadık bir zamanda gülüyorlar. Ben neye güldüklerini, espirinin kaynağını bulmakta zorluk çekiyordum doğrusu. Bir de buna bizim yerli kelimemizdir dediğimiz bazı kelimeler eklenmesin mi. Artık çık işin içinden çıkabilirsen.
Ne mi demek istiyorum. Anlatınca şaşıracaksınız. Kelimeler aynı ama anlamlar değişik! Bizim Osmanlı Türkçesinde kullandığımız Farsça kelimelerin çoğunun manasını burada unutacaksınız. Eğer Farsça öğrenmek niyetinde iseniz. Tahran Üniversitesine bağlı yabancılara yönelik Farsça öğretim merkezi olan Dehhoda kursuna gelen Çinlilerin, Japonların, Korelilerin altı ay içinde çatır çatır Farsça konuşuyor olmalarına içim gidiyor arkadaş. Neden ben öğrenemiyorum şimdi. Kelimelerin yüzde altmışına yakını ortak olmasına karşın öğrenemiyoruz kolay kolay.
Burada "endişe" kelimesini "kaygı" anlamında kullanamazsınız. Bu kelime "düşünce" anlamındadır. "Fakat" kelimesi zıtlık bildiren bir edat değildir burada. Yalnız anlamındadır "fakat". "Kent" kelimesi burada "şehir" anlamında değil, "köy" anlamındadır. "Can" kelimesi ya "canem!" kelimesini siz İstanbul'da sevdiğiniz insanlar için kullanırsınız ama burada herkes için kullanırsınız. Taksicilerin, işçilerin, baca temizleyicilerinin dilinde bu kelime pelesenk olmuş durumda. Tahran'a yeni gelen bir arkadaşımıza taksicinin biri canem demişti de uzun süre meseleyi açıklığa kavuşturmaya çalışmıştık. Neyse taraflar sakin olmuştu uzun uğraşlar sonunda. Yine "can" kelimesi de soru sormak maksadıyla "efendim?" anlamında kullanıldığını bilmeliyiz.
Böyle uzun uzun kelimeleri sıralayacak değilim. Bu meseleyi uzun uzun anlatan akademisyen arkadaşlarımız var. Yalancı Eşdeğerlik diye bir başlık altında bu mesleyi anlatıyorlar. Yalnız yalancı da ayıp olmuyor mu canım diyesim geliyor. İlmu00ee bir meseleye de isim verirken biraz kibar olmak lazım değil mi? Meyvelerden turp seçilir gibi "Yalancı Eşdeğerlik" adı verilir mi? Aynı manayı vermeyen kelimeye neden yalancı diyorsun kardeşim. Bu kelimenin yalan söylediğini nerden biliyorsun, demezler mi adama.
Neyse Tahran'daki Dadaşlara dönelim. Metronun vagonları açılıyor ve biz içerde yer kapmaya başlıyoruz. Tam karşımda oturan dört beş kişilik bir arkadaş gurubunun sohbetine kulak kesildim. 15-16 yaşlarında olan bu gençlerin bir birlerine "Dadaş, dadaş! Diye hitap ettiklerini işittim. İlk önce aralarında birinin ismi "Dadaş"tır diye düşünmüştüm. Baktım karşıdaki kişi de "Dadaş" diye hitap etmeye başlayınca içimde dedim "Aha! bunlar Erzurum'dan gelmişlerdir. Yoksa Dadaşı nerden bilsinler.
Biraz daha bekledim emin olmak için. Bu Dadaşlar nereden gelmişler diye düşünmeye başladım. Evet, bunlar muhakkak buraya tatile gelmişlerdir. Çünkü Erzurum-Tebriz kardeş şehir olmuşlardı ya. Bu yüzden bunlara Tebriz'e gelmişken Tahran'a da gidelim demişlerdir. Biz de memleket görmüş insan olarak yabancı diyara gelmiş gençlere bir ağabeylik yapma niyetindeydik. Onlara yardımcı olmayı düşündüğüm için söze nerden başlayacağımı bilmiyordum doğrusu. Daha doğrusu onların da pek buraların yabancısı olmadıklarını, çok rahat davrandıklarını gözlemledim. Biraz daha kulak kesildiğimde bu Tahran'lı Dadaşlar Türkçe değil Farsça konuşuyorlardı.
Daha fazla dayanamayıp bu işin künhüne vakıf olmak için söze karıştım. " Merhaba Dadaş kardeşlerim. Nasılsınız, İyimisiniz, Tahran'a nerden geldiniz, bir ihtiyacınız var mıu061f" diye sorular uzamıştı.
Gençler bir bana bakmışlardı bir de kendilerine... "Ne midunem çı gofti azizem. Aha bunlar gerçekten İranlı, Erzurumlu falan değil kardeş. Şimdi kendimi bir film setindeymiş gibi hissettim. "Bebahşi berader. Bebahşi aya "dadaş" çiye. Dadaş misle beradere ya doste nezdik. Başe. Memnun..." Özür dilerim kardeş dadaş ne demektir. Onlar da cevap verdiler. Dadaş kardeş anlamına geliyor. Kardeşten de biraz daha öte bizim "kanka" kelimesine karşılık geliyormuş. Teşekkür falanu2026 Ben anladım anladığımı ama olayı bu kadar yanlış anlamaya sebebiyet verecek ne vardı/...
Peki, bu Dadaş kelimesi Erzurumlulara nasıl geçti. Bilgim odur ki Tebriz'den veyahut da İran'ın başka bölgelerinden Erzurum'a göç eden bir ahali mi vardı... Sonra Erzurum'a gelen Dadaşlar, bütün Erzurumluları da mı Dadaş etti. Bu meseleyi Erzurumlu kültür, tarih ve folklor uzmanı olan Erzurumlu dostlarıma bırakıyorum.
Ama ben söyleyeceğimi söyleyeyim "Tahran'da bir Dadaş gördüm o da Erzurumlu değildi."