Tâceddin-i Veli'nin Dergâhı
Zihnimizde Kur’an ayı olarak yer tutan Ramazan’da kitabımızı okumanın yanı sıra diğer günlerden farklı olarak okuduğumuz kitapların sayısında artış olmaktadır. Bir bakıma sofralarımıza gelen bereket kitaplığımızda da hissedilmektedir diyebiliriz. Okuduklarımızı sıralasak bize ayrılan sütunu doldurmuş olacağımızı düşünerek Hece Yayınları arasında geçtiğimiz ay sonunda çıkan önemli bir eserden bahsedeceğim. İstiklâl Marşı’nın yazıldığı mekânın tarihi.
Titizliğine şahit olduğum, bildiğim
Dr. Nazif Öztürk meslekî
birikimlerini, araştırmacılığını bu kitapla taçlandırmış. Onun yıllardır süren Mehmet Âkif ve Taceddin Dergâhı üzerine
araştırmalarının bu kitapla sona ermeyeceğine de inanıyorum.
İstiklal Marşı’nın TBMM de kabul edildiği 12 Mart ile
Mehmet Âkif’in vefat günü olan 27 Aralık’ta Âkif’i anma ve anlama etkinlikleri
yapılmaktadır Türkiye Yazarlar Birliği’nin
yıllar önce başlattığı özel bir davet olmaksızın gönüllü insanların iştiraki
ile tertiplenen mütevazı toplanmalarda program icrasından sonra yakında bulunan
Kardeşler Çay Evi’nde soluklanılır, dostlarla hasbihal edilir. 12 Mart 2023 sohbetimiz
sürerken Nazif ağabey grafikerin kendisine tercih etmesi için gönderdiği kitap
kapağı tasarımlarını gösterdiğinde şu anda okuduğumuz kapağı beğenmiştim.
Titizliği ile bildiğim araştırmacı
yazarın çalışmasının temiz ve güzel baskılarıyla kültür dünyamızda yer tutan
Hece Yayınları’ndan çıkması da ayrıca zikredilebilir.
M.
Âkif’in İstiklâl Marşı’nı Yazdığı Mekân Tâceddin Dergâhı ile birlikte bazı hatalı bilgilerimizi
tashih ederken öte yandan tasavvuf bilgimizi de yenilemiş olduk. Tasavvuf ve
tarikatlarda yol almanın, posta geçmenin kuralları ile zikir meclislerinde
uygulanan güzelliklerin ne anlamlara geldiğine varıncaya kadar bilgilendiğim
kitabın sayfalarında Tâceddin Külliyesi’nde evvelce kimlerin yaşadıklarına dair
tarihî belgelerle karşılaşıyorsunuz. Dedik ya kendisi o kadar hassa birisi
olduğundan yazdıklarını aynı hassaslıkta değerlendirmeden kaleme alamaz.
Kitabı baştan sona okurken sanki
sohbet dinliyorsunuz. Zaman zaman okurla dertleşen yazarın bugüne kadar doğru
bilinen yanlışlardan söz ederken hatalarında ısrarcı olanlar bulunduğunu bu
kitaptan sonra düzeltmeleri gerektiğini nazik ifadelerle geçmiş. Gerçek tarihî bilgi ve belgeleriyle gün yüzüne
yeni çıkmasında yazarımızın etkili ve yetkili kamu görevlerinde bulunmasıdır
diyebilirim. Zira onun görev yaptığı kurumlar ve yılların tecrübesini ve de
eskimeyen dostluklarla erişebildiği kaynaklar çok önemlidir. Burada Nazif
Öztürk’ün mesleki müktesebatının nüvelerini de araştırmada gördüğümü ifade
edebilirim.
Velhasıl kelam; Ankara’da yaşamış
bir velinin soy kütüğü ile birlikte, yaşadığı mekânın mimari özelliğinden tutun
da o yılların devlet yönetimi ile halkın yaşayış biçimine varıncaya kadar
ayrıntılarla anlatılan eser kütüphanemizde olmalı diyorum. Özellikle de
üniversitelerimizde tasavvuf, tarikat, cemaat vb. konularda yüksek lisans ve
üzeri eğitimle iştigal edenlerin okumasının faydalı olacağını düşünüyorum.
Mimarlar mı? Elbette onlarda o yılların Ankara evlerinin halini görmeleri için
bir fırsattır.
Okuduklarımın birçoğunu yazarının
dilinden dinlemiş birisi olarak okurken aldığım hazzı ifade edemeyeceğimi; editörü
Âtıf Bedir başta olmak üzere yayınevinde
emeği geçenleri de kutlayarak yazımızı noktalayalım.