Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Eylül 2013

TABANA KUVVET

Bizde Mesnevi denilince Mevlana, Seyahatname denilince de Evliya Çelebi akla gelir. Halbuki ne Mesnevinin ilk yazarı Mevlana ne de seyahatnamenin ilk yazarı Evliya Çelebidiru2026 Mesnevi bir edebi türdür ve Mevlana'nın yazdığı eserin adı da Hüsaminamedir. Seyahatname ise edebiyat tarihinde olduğu gibi günümüzde de bir çok örneği vardır.

İşte yakın dönem siyaset ve entelektüel hayatımızda rol-model olan Değerli Yazar Fehmi Koru ve seyahatname türündeki "Tabana Kuvvet" kitabı, kütüphanemizin baş köşesinde okunmayı bekleyen kitaplar arasında. Gecenin bir sessizliğinde kitabı elime aldığımda şunu görüyorum. Mevlana'nın pergel teorisinin kıymetli yazarımız Fehmi Koru'da makes bulduğunu söyleyebilirim.

Kitap, yazarın anlatımıyla 30 yıllık bir seyyahın her gittiği yerde tuttuğu notlardan ve izlenimlerinden oluşuyor. Çoğu zaman bir devletlunun peşinden gidilmiş gezileri konu alan kitapta yazarın bir yandan heyecan bir yandan bilgi bir yandan da siyaset kaygısı bizi de seyahate katılan misafirlermiş gibi bir havaya sokuyor.

Kitapta seyahat edilen, Mısır, Suriye, İsrail, Bulgaristan, Almanya, Tunus, İngiltere, Ürdün, Filistin, Kuveyt, Nijerya, Polonya, ABD gibi ülkeleri inceden inceye inceleyen Koru, buralardaki güzellikleri ülkemize taşımayı dert edinmiş bir dava adamı. Aynı zamanda buralarda görülen güzellikleri de ülkemizde yaşanılması gerektiğini de bas bas bağıran bir aydın. Bu seyahat yazıları İlk olarak Milli Gazetede yayımlandı. Daha sonra Yeni Devir ve en son rahmetli Cahit Zarifoğlu'nun zarif ama ısrarlı takibi sayesinde Suriye ve ABD izlenimleri Mavera dergisinde yayımlandı.

2000 yılında yayınlanan bu kitapta ilk yazı çok ilginç. Yazı, Tunus seyahati izlenimiyle alakalı. 2010 yılında Arap Bahar'ının başladığı ilk ülke de burası. Merhum Özal ile buraya giden Koru, Raşid Gannuşu00ee'nin İslamu00ee Yöneliş Hareketi hakkında bilgi verdikten sonra Habib Burgiba'nın Müslümanca yaşamaya çalışan insanların üzerinden nasıl bir silindir gibi geçip ezdiğini anlatır. Daha sonra Zeynel Bin Ali'nin Burgiba için doktor raporu alarak onu zorunlu ikamete göndermesi var. Zeynel Bin Ali dönemi başlar. Bin Ali de en önemli sorun olarak Müslümanları görmüştü. Fakat sonra ne hikmetse Burgiba'nın şerrinden kaçarak yer altına inen Müslümanlar Bin Ali tarafından resmen tanınmıştı. Fakat yazarımız, Avrupa'nın baskısıyla Bin Ali'nin Gannuşi'nin hareketine ne kadar müsamaha edeceğini merak ettiğini söylüyoruz. Müslümanların başından bir zalim entrikalarla alınıyor. Yerine gelen bir zalim de tağutu00ee sistemin imkanlarından faydalanarak yeniden Zalim oluyor. 2010 yılında Tunus'ta kendini yakan genç malumunuz Bin Ali'nin sonunu getirdi. Oysa bütün Müslüman devletlerin ve toplulukların ihtiyaç olduğu tek sistem adil bir düzendir.

Bu kitabının Mısır seyahati bölümünü ince bir elemeden geçirerek okudum. 1994'te Mısır'a giden yazarımızın ilk izlenimi şöyledir. ABD'nin uzun planları arasında Türkiye ile Mısır'ın yakınlaşması her zaman var oldu. Bu ikilinin üçüncü ortağı da bu güne kadar gizli tutulsa bile İsrail'di. Koru, o dönemde gelişen olaylara bakarak şöyle düşünüyordu. Şimdi İsrail ile gizlilik, Türkiye ve Mısır için ise çekingenlik ortadan kalkıyor. Ortadoğu'ya verilecek İsrail odaklı yeni düzende, başlıca rolleri Türkiye ve Mısır oynamaya hazırlanıyor.

Seyahat notlarının Filistin bölümünde Ürdün, Filistin ile kendi arasındaki sınırın İsrail askerleri tarafından korunmasını istiyor. Bunu kral Hüseyin istemiş. Filistinlilere güvenmiyormuş. Arap Arap'a güvenmeyecek bu olacak iş mi. Gerçi Hakan Albayrak'ın bir notunda Filistinlilerin çoğunun ya Et-türku00ee Ya da El-kürdu00ee soyadı varmış. Bunu Fehmi Koru da kitabında El-Kürdi ailesinden bahsederek teyit ediyor.

Yine Arap Baharının duraklarından biri olan ve Mısır'da Mübarek'e karşı yapılan gösteriler, daha sonra Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve bir yıl gibi iktidarda kalan Müslüman kardeşlere yapılan bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılması. Bunun sonucunda binlerce insanın hunharca öldürülmesi sonucunda nerede hata yaptık sorusunu cevap araya dursunlar. Biz konuyla ilgili Fehmi ağabeyin yıllar önce bir vesileyle görüştüğü bir yakını var.

Kitabı okurken yıllar önce Fehmi Koru ile bir dönem aynı gazetede teşrik-i mesai yapan ve İslamcı Hareket'in yazarları olan Fethi Yeken ve Fehmi Hüveydi gibi zatların kitaplarını Türkçeye kazandıran yazar-mütercim Cuma Ağaç beyin bir hatırası aklıma geldi. Fehmi Koru, Cuma Ağaç ile 2005 yılında İstanbul'da bir sempozyum vesilesiyle görüşür. Fehmi Koru, kendisine "Cuma'cım neden artık Arapçadan tercüme yapmıyorsun" der. Cuma Ağaç'ın da verdiği cevap manidardır. "Efendim ülkemiz artık her alanda Arapları geçti, biraz da onların bizden tercüme yapması gerekir."

Bu hatıra ışığında İslam dünyasındaki çalkalanmalarda ülkemizin aldığı rolü tanımlamak açısından önemlidir. Burada büyük konuşuyor değiliz. Ama eğitim, kültür ve siyaset alanında aldığımız yol, komşularımızı kıskandırdığı gibi onların bize benzeme adına da giriştiği sancılı dönemi gözler önüne sermek zorundayız. Dün Arap ve İslamcı yazarları tercüme ederek ülkemiz entelektüel hayatına kazandıran kişiler şimdi ise onları takip ediyor ama Türkiye Müslümanlarına kazandırılacak bir tecrübe ve bilgileri olmadığını söyleyerek tercümeden vazgeçiyor.

Bunun yanında Suriye yanı başımızda tecrübemizden, kazanımlarımızdan faydalanmak yerine insanlarını katletme yolunu seçti. Biz ise Milli Mücadele yıllarında yüz binlerce insanımızı feda ettik.

Fehmi Koru'nun Tabana Kuvvet kitabını ön koşullar koymadan, modeli yükseltilmiş düşünceler ışığında okudum. Ve de en önemlisi bu okumalarımı annemin yaptığı yarı kaçak yarı yerli bir çay eşliğinde yapıyorum. Gerek Fehmi Koru'nun yerli düşünceleri ve gerekse de kaçak çayımız arasında yek ahenk bir ilişki, vaveylası dinmemiş yorgunluğumu unutuyorum.