Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Mart 2021

Süveyş Kanalı'ndaki Tıkanma ve Türkiye

Geçen haftaki “Ekonomik Güvenliği Sağlamak İçin” başlıklı yazımda ekonomik güvenliği oluşturan alt başlıkları incelerken ticari güvenliğe dikkat çekmiştim.

Ticari güvenlik kapsamında ticarete konu olan malların gerek üretim tesislerinin, gerekse ticari yollarının güvenliğini sağlamak önemlidir. Her türlü tedbirlerin alınarak ürünlerin üreticiden müşteriye ulaştırılması gerekmektedir. Herhangi bir aksama durumunda zincirleme olarak birçok problemler çıkabilmektedir. Nitekim COVID-19 salgınının hızla yayılmaya başladığı ve sıkı tedbirlerin alındığı dönemde küresel ticaret salgın endişesiyle tedarik sorunları yaşamaya başladı.

Çin’de başlayan salgın sebebiyle üretimin merkezi olan Çin’de salgını kontrol altına alabilmek için sert kapanma tedbirleri alınmıştı. Bu nedenle Çin’de üretim azaldı ve bununla birlikte tedarik zinciri hasar gördü. Çin’den alınan ara ürünlerin alınamamasıyla Avrupa’da birçok ürün de üretilemez hale geldi.

Bugünlerde bu duruma bir de küresel ticarette önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı’nda geminin karaya oturması problemi eklendi. Bu nedenle küresel ticaretin bir bölümü tıkandı.

Yaklaşık 4 futbol sahası büyüklüğündeki 220 bin tonluk gemi Süveyş Kanalı’nı kapatınca diğer ticari gemiler yollarına devam edemedi. Basında yer alan bilgilere göre 30’u petrol tankeri olmak üzere en az 200 gemi kanda mahsur kaldı. Sadece Çin’den Avrupa’ya giden yük gemileri değil, aynı zamanda yakıt tasarrufu için Avrupa’dan Asya’ya giden petrol ürünlerinin de yaklaşık %20’si Süveyş kanalından geçiyor. Küresel ticaretin mevcut haliyle en kısa güzergâhını oluşturan bu yolda yaşanan tıkanmayla aynı şekilde Ortadoğu bölgesinden Avrupa’ya giden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatını da sekteye uğrattı. Küresel ticaretin %12’sinin geçtiği bu kanalda yaşanan bu tıkanma, hâlihazırda salgın sebebiyle yaşanan küresel ticaretteki krizi daha da derinleştirdi. Bu sebeple küresel ticarette giderek artan bir zarar oluşmaya başladı. Günlük yaklaşık 10 milyar dolarlık zararın olduğu ifade edilen bu kriz akıllara Tek Kuşak Tek Yol inisiyatifini getirdi.

Çin öncülüğünde başlatılan Tek Kuşak Tek Yol inisiyatifinin orta kuşak hattında bulunan Türkiye üzerinden tren yoluyla Pekin’den Londra’ya kadar uzanan bir demir yolu hattı bulunmaktadır. Ancak her ne kadar bazı basın ve medya organlarında alternatif olarak haberleştirilse de gemilerin taşıdığı yük miktarını trenlerle taşımak söz konusu dahi olamaz. Ancak bu hat ile hızlı ve daha az miktarda gidebilecek ürünlerin ticaretinin yapılabileceğini unutmamak gerek.

Kaldı ki Londra-Pekin hattı mevcut durumda kesintisiz olsa da Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçecek hattın henüz tamamlanmadığını da unutmamak gerekir. Mevcut durumda Marmaray hattı üzerinden İstanbul Boğazının altından geçen trenler mevcut trafiği sekteye uğratmaması için Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçecek olan hattın bir an önce tamamlanması elzemdir.

Türkiye, içeride demir yolu hattı yatırımlarını giderek artırmaktadır. Sadece yeni yollar yapmadan mevcut yolların modernizasyonunu da yaparak ticaretin güvenliğinin sağlanması yönünde önemli adımlar atılmaktadır.

Salgın sebebiyle tedarik zincirinin hasar görmesi sebebiyle Türkiye’de sanayi üretim endeksinin hızlandığı görülmektedir. Nitekim 2020 yılında yaşanan büyüme oranında sanayi sektörünün önemli katkısı vardır. TL’deki değer kaybıyla daha ucuz hale gelen Türk malları, salgın sebebiyle tedarik zincirinin hasar görmesiyle de daha fazla talep görmeye başladı. Özellikle Avrupa ülkelerinden gelen sipariş artışıyla Türkiye sanayisinde çarklar hız kazandı.

Tüm bu perspektiften bakıldığında Türkiye için bazı fırsatlar doğmaktadır.

Salgın ve Süveyş Kanalı’nın tıkanması çerçevesinde düşünüldüğünde, Çin’den ürün tedarikinde sorun yaşanmasıyla birlikte Avrupa için bazı önemli ürünlerin üretim merkezlerinin bir kısmı Türkiye’ye kaydırılabilir. Son dönemde Avrupa ile ilişkilerin iyileşme yönünde olduğu düşünülürse Türkiye için de AB için de önemli bir gelişme olabilir.