Süveyş Kanalı'ndaki Tıkanma ve Türkiye
Geçen haftaki “Ekonomik Güvenliği Sağlamak İçin” başlıklı yazımda ekonomik güvenliği oluşturan alt başlıkları incelerken ticari güvenliğe dikkat çekmiştim.
Ticari güvenlik kapsamında ticarete konu olan malların gerek
üretim tesislerinin, gerekse ticari yollarının güvenliğini sağlamak önemlidir.
Her türlü tedbirlerin alınarak ürünlerin üreticiden müşteriye ulaştırılması
gerekmektedir. Herhangi bir aksama durumunda zincirleme olarak birçok
problemler çıkabilmektedir. Nitekim COVID-19 salgınının hızla yayılmaya
başladığı ve sıkı tedbirlerin alındığı dönemde küresel ticaret salgın
endişesiyle tedarik sorunları yaşamaya başladı.
Çin’de başlayan salgın sebebiyle üretimin merkezi olan
Çin’de salgını kontrol altına alabilmek için sert kapanma tedbirleri alınmıştı.
Bu nedenle Çin’de üretim azaldı ve bununla birlikte tedarik zinciri hasar gördü.
Çin’den alınan ara ürünlerin alınamamasıyla Avrupa’da birçok ürün de üretilemez
hale geldi.
Bugünlerde bu duruma bir de küresel ticarette önemli bir
yere sahip olan Süveyş Kanalı’nda geminin karaya oturması problemi eklendi. Bu
nedenle küresel ticaretin bir bölümü tıkandı.
Yaklaşık 4 futbol sahası büyüklüğündeki 220 bin tonluk gemi
Süveyş Kanalı’nı kapatınca diğer ticari gemiler yollarına devam edemedi. Basında
yer alan bilgilere göre 30’u petrol tankeri olmak üzere en az 200 gemi kanda
mahsur kaldı. Sadece Çin’den Avrupa’ya giden yük gemileri değil, aynı zamanda
yakıt tasarrufu için Avrupa’dan Asya’ya giden petrol ürünlerinin de yaklaşık %20’si
Süveyş kanalından geçiyor. Küresel ticaretin mevcut haliyle en kısa güzergâhını
oluşturan bu yolda yaşanan tıkanmayla aynı şekilde Ortadoğu bölgesinden
Avrupa’ya giden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatını da sekteye uğrattı. Küresel
ticaretin %12’sinin geçtiği bu kanalda yaşanan bu tıkanma, hâlihazırda salgın
sebebiyle yaşanan küresel ticaretteki krizi daha da derinleştirdi. Bu sebeple
küresel ticarette giderek artan bir zarar oluşmaya başladı. Günlük yaklaşık 10
milyar dolarlık zararın olduğu ifade edilen bu kriz akıllara Tek Kuşak Tek Yol
inisiyatifini getirdi.
Çin öncülüğünde başlatılan Tek Kuşak Tek Yol inisiyatifinin
orta kuşak hattında bulunan Türkiye üzerinden tren yoluyla Pekin’den Londra’ya
kadar uzanan bir demir yolu hattı bulunmaktadır. Ancak her ne kadar bazı basın
ve medya organlarında alternatif olarak haberleştirilse de gemilerin taşıdığı
yük miktarını trenlerle taşımak söz konusu dahi olamaz. Ancak bu hat ile hızlı
ve daha az miktarda gidebilecek ürünlerin ticaretinin yapılabileceğini
unutmamak gerek.
Kaldı ki Londra-Pekin hattı mevcut durumda kesintisiz olsa
da Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçecek hattın henüz tamamlanmadığını
da unutmamak gerekir. Mevcut durumda Marmaray hattı üzerinden İstanbul
Boğazının altından geçen trenler mevcut trafiği sekteye uğratmaması için Yavuz
Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçecek olan hattın bir an önce tamamlanması
elzemdir.
Türkiye, içeride demir yolu hattı yatırımlarını giderek
artırmaktadır. Sadece yeni yollar yapmadan mevcut yolların modernizasyonunu da
yaparak ticaretin güvenliğinin sağlanması yönünde önemli adımlar atılmaktadır.
Salgın sebebiyle tedarik zincirinin hasar görmesi sebebiyle
Türkiye’de sanayi üretim endeksinin hızlandığı görülmektedir. Nitekim 2020
yılında yaşanan büyüme oranında sanayi sektörünün önemli katkısı vardır.
TL’deki değer kaybıyla daha ucuz hale gelen Türk malları, salgın sebebiyle
tedarik zincirinin hasar görmesiyle de daha fazla talep görmeye başladı. Özellikle
Avrupa ülkelerinden gelen sipariş artışıyla Türkiye sanayisinde çarklar hız
kazandı.
Tüm bu perspektiften bakıldığında Türkiye için bazı
fırsatlar doğmaktadır.
Salgın ve Süveyş Kanalı’nın tıkanması çerçevesinde düşünüldüğünde, Çin’den ürün tedarikinde sorun yaşanmasıyla birlikte Avrupa için bazı önemli ürünlerin üretim merkezlerinin bir kısmı Türkiye’ye kaydırılabilir. Son dönemde Avrupa ile ilişkilerin iyileşme yönünde olduğu düşünülürse Türkiye için de AB için de önemli bir gelişme olabilir.