Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Nisan 2022

Susmayacağız!..

Her Ramazan ayında Filistin’i mâteme boğmayı âdet haline getiren terörist İsrail ordusu bu Ramazan’da da zulümlerine devam ediyor. Siyonist İsrail yine “mağfiret günleri”nin zirvesinde Mescidi Aksa’da secdeye gidip, Rabbine yakınlaşan binlerce mustazafın üzerine kurşun yağdırıp kanını akıtıyor. Gözü dönmüş zalimler, Filistinliler üzerinden Allah’a açık açık savaş açtığını ilan ediyor.

*

Mescid-i Aksa, Kudüs İslâmî Vakıflar İdaresi’nin himayesinde olmasına rağmen, Yahudiler 2003’ten bu yana idarenin izni olmadan kutsal mâbede girerek imza attıkları antlaşmayı ihlal ediyor. Fanatik Yahudiler, 15 Nisan Cuma günü başlayan ve bir hafta sürecek Hamursuz Bayramı’nda İsrail polisi korumasında Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarını artırıyor.

İsrail polisi ve fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya baskınları 5. günü geride bırakırken, Mescid-i Aksa, Batı Şeria ve Gazze’deki olaylarda 450’den fazla Filistinli yaralandı, aralarında çocukların da bulunduğu 18 kişi yaşamını yitirdi. Baskına tepki gösteren cemaatin üzerine havai fişek ve ses bombaları atarak Harem-i Şerif’ten zorla dışarı çıkaran İsrail güçleri, ardından fanatik Yahudi yerleşimcileri Mağaribe Kapısı’ndan Mescid-i Aksa’ya soktu. Buna tepki gösteren 500 Filistinli gözaltına alındı.

İsrail hükümeti tarafından her ne kadar bugünden itibaren Ramazan Bayramı’nın son gününe kadar Fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesine müsaade edilmeyeceği açıklansa da, bugün Siyonist Yahudilerin büyük bir provokasyona imza atacağı belirtiliyor.

*

9 Mart’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile siyasi ve ekonomik alanda adımlar atmak üzere “barış, gelecek, işbirliği” mesajlarıyla Türkiye’ye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u “One Minute Herzog” uyarısıyla karşılamıştık. Fakat mesaj alınmamış, İsrail’e Filistin’in kırmızı çizgimiz olduğunu hatırlatmamıza rağmen Siyonistler Kudüs davamızı yok sayarak kutsallarımızı çiğnemeye ve Filistinli mustazafların kanını dökmeye devam ediyor.

*

Siyonistlerin 14 Mart 1948’de başladıkları Filistin’deki ilhak operasyonlarını acımasızca sürdürüyor. Filistin’in kalbi, insanlığın ortak mirası Kudüs başkent ilan edilerek Siyonist İsrail’e peşkeş çekiliyor. Kanı dökülmek, gözyaşına boğulmak, tecavüze uğramak bu coğrafyada yaşayan Müslümanların kaderiymiş gibi seyrediliyor. Nüfusu 1.8 milyarı bulan İslâm dünyasında Türkiye dışında hiç kimse çıkıp da bu zulme “One Minute” demiyor.

Kudüs’te yine kan, yine gözyaşı ve yine belirsizlik hüküm sürüyor. Siyonist İsrail’in Filistin ve Kudüs’ü işgali hız kesmeden devam ediyor. Müslümanların hâli Kudüs’te tezahür ediyor.

Kudüs’te yok edilen İslâm’ın mirası, akan kan Ümmetin kanı, çiğnenen onur bütün Müslümanların onuru. Kudüs davası, yalnızca Filistin’deki bir avuç Müslümanın davası değil. O Kudüs ki; hepimizin ortak davası, hepimizin meselesi ve hepimizin kırmızı çizgisi.

Kudüs’te yaşananlar karşısında görmeyen, duymayan, konuşmayan ve acı çekmeyenlere veyl olsun!..

*

Mescid-i Aksa’nın 1969 yılında küstahça yakılmaya çalışılmasının ardından kurulan 57 üyeli İslâm İşbirliği Teşkilatı ne yapıyor, her zamanki gibi yine susuyor. Dostlar alışverişte görsün diye Amman’da toplanan Arap Bakanlar Komitesi, işgal altındaki Doğu Kudüs kenti ve Mescid-i Aksa’daki provokasyonlara karşı uluslararası müdahale çağrısında bulunmaktan başka bir şey yapmayarak susuyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından uluslararası insan hakları savunucuları Ukraynalılar için “Bunlar Filistinli, Afganistanlı, Iraklı, Suriyeli değil. Bizim gibi beyaz, mavi gözlü, sarı saçlı insanlar. Onlar ölüyor!..” savıyla insanlıktan nasibini almadıklarını tescil edenler susuyor. Bu suskunluk dün de hayra alamet değildi, bugün de!..

Tüm dünya sessiz kalsa da biz tıpkı Selahaddin Eyyubi gibi, tıpkı Yavuz Sultan Selim gibi ilk kıblemiz Mescid-i Aksa ve Harîm-i İsmetimiz Kudüs’e ve mustazaflara sahip çıkmaya devam edeceğiz.

***

EY KUDÜS!..

Hz. İbrahim’in hicret ettiği...

Hz. İsmail ve İshak’ın doğduğu...

Hz. Yusuf’un berzahı...

Hz. Musa ve Harun’un uğruna yürüdüğü...

Hz. Davut’un fethettiği...

Hz. Süleyman’ın yücelttiği...

Hz. Zekeriyyâ ve Yahya’nın canlarını verdiği...

Hz. Meryem’in ilahî ikrama nâil olduğu...

Hz. İsa’nın semaya yükseldiği...

Hz. Muhammed’in miraca çıktığı...

İslâm ümmetinin ilk kıblesi...

Harîm-i ismetimiz; dârüsselam Kudüs. Zulüm altında inim inim inlerken; acılarını sükûta gömen Kudüs...

*

Ey Kudüs!..

İlk kıblemiz...

Nebilerin yurdu...

Şeriatların feneri...

Mazlumların sığındığı selam ve iffet şehri...

Peygamberler beldesi…

Hz. Ömer’in emannâmesiyle herkesin emniyete kavuştuğu adalet yurdu…

Hz. Bilal’in ezanı arş-ı âlâya yükselirken hüngür hüngür ağlayanların şahidi…

Sen ki, şarkın en sevgili sultanı Selahaddin’nin uğruna ölmeyi göze aldığı aşkısın.

*

Ey dinlerin incisi Kudüs!..

İsrâ ve mîracın tanığı... Zalim siyonistlerin kuşatması altında inim inim inlemektesin. Mescid-i Aksa kıyamsız, rükûsuz, secdesiz ve dahi duasız kalmanın hüzünlü vakitlerini yaşıyor. Sokakların, minarelerin ve dahi masum çocukların hüzün kokuyor!.. Gözlerden yaş, bedenlerden sel gibi kan akıyor!.. Ne haldesin sen böyle!.. Ümmet gibi paramparça!..

Kudüs’le birlikte insanlık da çığlıklara duyarsız bakışlar arasında ölüyor. Mustazaflar ateş topuna dönen yurtlarından savruluyor. Esaret altında inim inim inleyen mazlumların sesleri arş-ı âlâya yükseliyor. İslâm Âlemi’nin öncü birlikleri Filistinliler Mescid-i Aksa’da can çekişiyor. Kudüs, iman sancağını düşürmemek için tek başına “küfür milleti”ne direniyor. Kudüs’te kıyamet yaşanıyor!.. İnsanlık susuyor!.. Kudüs ölüyor!..

Ey şerefi yerle yeksan olmuşlar topluluğu; bu arşa yükselen feryatlara kulaklarınızı ve vicdanlarınızı daha ne kadar tıkayacaksınız?.. Ey dünyanın bir nefeslik şehvetine köle olanlar; Kâbe’yi Ebrehe’nin fillerinden koruyan Allah, siz kılınızı kıpırdatmasanız da Mescid-i Aksa’yı bâtılın eline bırakmayacak. Nemrutların yaktığı ateşi söndürüp, İbrahimî duruşlu mustazafları kurtuluşa erdirecek.

Unutmayalım!..

Ya Nemrutların yaktığı ateşte yanacağız, ya da İbrahimî bir duruşla kurtuluşa ereceğiz. Şunu çok iyi biliyoruz; Kudüs düşerse Mekke düşer, Mekke düşerse Medine düşer, Medine düşerse İstanbul düşer!.. Bu da şu demektir: “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” (Saff, 8)