Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ocak 2022

Susarak konuşmak

Hâl dilinin tesiri büyüktür. Hâliyle iletişim kuranlar kalbiyle iletişim kuruyor demektir. Sade, samimî bir dildir hâl dili. Şimdi hep hâl diline dönme vakti.

Niçin konuşmuyorsun, demişti. Sevdiğini, sevmediğini söylemek zor mu? Buna mukabil konuşmak zayıflatır, azaltır, dedi. Eksiltmemek gerekiyordu. Kelimeleri tasarruflu kullanıyorum, sizin kadar cömert olamıyorum, diye ekledi. Böylece sürüp giden konuşmaların sonunda bir karara varıldı. Susmak! Evet, susarak konuşmak. Kalbi yormamak için susmak. Sevgiyi yüceltmek, çoğaltmak ve derinleştirmek için susmak. Hâl dilini kullanmak ve hemhâl olmakla yola devam etmek.

Söylemek mi, düşündürmek mi? Göstermek mi, hissettirmek mi? Çağımız, gösteri çağı. Her şeyin açık edildiği çağ. Sırrın bile kalmadığı. Sevginin çokça aşikâr olduğu. Yeri ve zamanı gelince elbette açık olmak da gerekiyor ama susulması gereken yerde susmamak kaybettiriyor. Şimdi herkes her yerde konuşuyor. Susan, düşünen, az konuşan kenara çekiliyor. İyi de yapıyorlar. Susmak; sevgiyi, bilgiyi, tecrübeyi korumak oluyor. Nasıldır bu koruma? Şöyle düşünelim: Pazarda ve sokakta satılan malların satıcıları çokça bağırır. Kuyumcular çarşısında bir sessizlik vardır. Kütüphanelerde de sessizlik vardır. Çünkü kitaplar konuşur kütüphanelerde. Biz dileriz, dinleniriz.

Susmanın ne kadar çok anlam ifade ettiğini öğrenmeli. Çok konuşarak yoruyoruz birbirimizi. Dinlenmek ve yeniden başlamak için susmalı. Şöyle diyordu Edip Cansever:

Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da hiç konuşmasak da sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren”

Demek oluyor ki susmak tamir ediyor, şifa oluyor. Aslında tümüyle susmak da değil bu. Taşkın olmamak, sakinleşmektir bunun adı. Kıyıya çekilmek bazen de. Tenha limanlarda denizi dinlemek. Dalgalara kulak vermek. Her zaman hayalimizdir sahil kasabasında yaşamak. Tekneyle açılmak. Deniz kokusunu içimize çekmek. İçimiz deniz olur böylece. Börtü böceğin sesine kulak vererek tabiata açılmak. Susmak biraz da kendimizden, insanlardan, kalabalıklardan uzaklaşmaktır. Niçin okuyorsun, dedi. Cevap çok dikkat çekiciydi. Beni dünyadan uzaklaştırıyor, dedi. Aslında hayattan kopmak değildi bu. Yılgınlıklar, yorgunluklar, pişmanlıklar onu bu tercihe zorluyordu.

Bazen omzumuzda zor taşırız başımızı. Peki, kalbini zor taşıyan var mıdır? Bunu az düşünmüş değilim. Kalbimizin bize ağır geldiği zamanlar olmuyor değil. İşte bu durumda susarak, görünmeyerek konuşmak. Konuşmak mesaj göndermekse bunu türlü türlü yollarla yapabiliriz. İletişim kanallarını azalttık. Yazarak iletişime geçebiliriz. Yazmak, genişlemektir. Söylenemeyen ne varsa yazarak aktarılabilir. Kalemin ucu, dilimizin ucu olur. Titiz, hassas ve incelikle yazmalı. Gönlü yormadan, gönüllere seslenmeli. Sözü yormadan meramı anlatmalı, anlaşılır olmalı. Laf kalabalığı yapmadan sözü bağlama mahareti göstermeli. Nokta koymak zordur. Uzatmak sıkıcıdır. Susmak veya dinlemek, daha çok şeyi ifade edebilir.

Sevmek de susmaktır. Sevgi, sırdır, kalpte büyür. İncedir, sessizdir, vefa yüklüdür böyle kalpler. Camdan kelimelerle taşlı yollarda yürümektir sevgi yüklü kalplerin durumu. Kendime sesleniyorum. Kelimelerin haberi olmamalı. Mektuplarda bile sevdiğini söyleyemeyen mahcup yürekler gibi kenara çekilmeli. Kelimeler bilmemeli, dedim. Ben kelimelerden habersiz sevgi cümleleri kuruyorum. Her bir sesi susma eğitiminden geçirdim. Heceler sakin, sessiz ve kelimelerin haberi yok seni anlattığımdan. Cümlem seni anlatıyor, cümle âlem yanılıyor. Ahmet Arif’in dizeleri gibiyim:

“Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.”