SURUÇ'TA ÖLDÜK
Daha önceleri de pek çok kez dillendirdiğimiz gibi bölgemizde uluslararası güçlerin kirli oyunlarıyla karşı karşıyayız. Bu oyunun asıl hedefi bölgemiz, özelde de insanımızdır, ülkemizdir.
Dün, (20 Temmuz 2015) Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde meydana gelen patlamada da aynı lanet oyunun sergilenmesi ile 31 gencimiz katledildi, yüzü aşkın genç de yaralandı. Aynı gün maalesef Adıyaman'da bir asker de PKK tarafından vuruldu.
Açık ve net bir şekilde ifade etmeliyiz ki;
Bu alçakça katliamı kimler gerçekleştirmişse gerçekleştirsin fark etmez, bunlar insanlıktan nasip almadıklarını, uluslararası güçlerin aşağılık taşeronları olduklarını göstermiştir. Bu menfur saldırı büyük bir ihtimalle DAİŞ tarafından gerçekleştirilmiştir. DAİŞ'in Kürtlere de Türkiye'nin 78 milyon insanına da saldırılarının asıl hedefi bizleriz, hepimiziz. ÇünküBatı-Esad destekliDAİŞ Türkiye'nin stratejik hedeflerine, Türkiye'nin beraberlik harcına saldırıyor.
Asıl endişemiz saldırganların arkasındaki gücün emellerini fark etmeyerek ya da fark edildiği halde kimi kesimlerin tam da onların bu menfur saldırılarının amacına uygun tepki göstermeleridir.
Bu menfur saldırıyı düzenleyenlerin amacı gençlerimizin kanını akıtarak Türkiye'yi karıştırmaktır. Eğer bizler de bu amacı fark eder, tepkimizi en sert ama en adil şekilde gösterirsek bu katillerin saldırıları planladıkları amaçlarına hizmet etmeyecek ve bu tür saldırılara gerek duymayacaklardır. Ama biz onların saldırılarına yine onların istedikleri şekilde tepki göstermeye hazır beklersek bu saldırılar artacak. Bakınız:
Bu tür infial yaratan terör eylemlerinde ASIL PLANLAYICILAR eylem sonrası tepkilerin odaklanacağı hedefi çok iyi biliyorlar. Eylemin ASIL PLANLAYICILARI tepki göstermemiz gereken (yanlış) yeri faş ederek bizi yönlendiriyor.
ÖDP Genel Başkan'ının "Saldırının sorumlusu AKP'dir" açıklaması tam da saldırının arkasındaki güçlerin istedikleri bir açıklamadır. Yoksa ASIL PLANLAYICILAR nezdinde bu alçakça saldırıların bir anlamı olmazdı.
KESK Başkanı Köse "Seçim sonuçlarını hazmedemeyen AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eli kanlı DAİŞ vahşetçilerine desteklerini devam ettirerek bir sürü insanımızın ölümüne neden oldular" diyerek saldırıyı gerçekleştiren katilleri ödüllendirir gibi açıklamalarda bulundu.
Chan Dündar ise nihayet provokatörlüğün dibini buldu: "İŞİD'e giden silahların belgesi elimizde" ve saldırı için de "AKP-MİT'in kanlı meyvesi" diyerek bütün zamanların hainlerine şapka çıkarttı. Çünkü böyle bir belge de yok, silah sevkiyatı da.
Yaklaşık bir yıldır bölgede yoğun bir şekilde pompalanan "AKP İŞİD'e destek vererek Kürtleri katlediyor" dezenformasyonu ve bununla gelişen ALGI çok tehlikeli boyutlara, dönüşü imkansız boyutlara vardı. Ne acıdır ki AK Partililer tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kobani düştü düşecek" endişesini ifade ederken olduğu gibi yine dezenformasyona sessiz, yine naçar durumda. Bölge siyasetinde etkili olan Ak Partililer galiba bu tehlikeyi de 11 ay sonra fark edip bu algıyı kıra(maya)cak açıklamalarda bulunacaklar.
Bütün bu olumsuz açıklamalardan sonra "patlamanın ülkenin büyük bir çoğunluğunun vicdanını sızlattı"ğını dile getiren THİV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, "Bugün ilk olarak bu yaraların sarılması gerekir. Bu olayın etkili bir şekilde araştırılması gerekir. İktidar derhal açık deklarasyon yayınlamalı. Bu ülke ve bölgemiz için barışın dili sağlanmalı, bu toplumun çoğunluğu yaşamı, yaşamayı tercih ediyor. Yaşamı sağlamak zorundayız" diyerek sağduyu ve ferasetin ne olduğunu gösterdi.
Keza HDP'li Pervin Buldan da HaberTürk'te "Saldırının arkasındaki güç bütün Türkiye'yi hedefliyor" diyerek kimi HDP'lilerin aksine katilleri kullanan güçlerin amacını deşifre etti.
Olaydan hemen sonra Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın "menfur saldırı demokrasiyedir, barışadır. Terör nereden gelirse gelsin lanetliyoruz ve gereken yapılacak" açıklamasından sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bütün partilere "gelin ortak tepki gösterelim, ortak deklarasyona imza atalım" çağrısı kirli plan sahiplerine şamar gibi inecek bir öneridir. Basit hesaplar uğruna bu çağrıya cevap vermeyen siyasiler katilleri yüreklendireceklerini unutmamalıdırlar.
Burada devlet sorumluluğu gereği katil/leri, katil/leri bu alçakça saldırıya teşvik edenleri bir an önce ortaya çıkarıp devletlerin kirli oyununu bozmalıdır. Aksi takrirde oyun kurucuların kirli planları devam eder. Ayrıca Kürtlerle Türk'leri karşı karşıya getirmeyi amaçlayan oyunları bozmak herkesin hassasiyet göstermesi gereken bir husustur.
Son olarak olayda ciddi istihbarat ve emniyet zaafiyeti görülmektedir. Bu tür zaafiyetlerin önüne geçmek için gerekli önlemlerin acilen alınması gerekiyor. Suruç gibi yoğun istihbarat paylaşımının olduğu ya da olması gereken bir ilçede bu eylemin gerçekleşmiş olması kabul edilemez.
Çok acı çekiyoruz, gençlerimiz, kardeşlerimiz katledildi, evlerine ve yüreklerimize ateş düştü. Böylesi acıları yaşamamak için devlet gibi davranılmalı.
Ve devlet, başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dediği gibi "Kobani ile Suruç'un kaderi bir" olduğunu söylem-eylem birlikteliği ile daha belirgin, daha pratik ve sonuç getirici şekilde göstermelidir. Hükümet de işi bölgenin aciz siyasilerine bırakmamalıdır. Yoksa 11 ay sonra olayı değerlendirmeye başlayacaklar ki olan olmuş olacak, olmasın.