Suriye’yi üçe bölme planı
Türkiye’de ortalama bir dış politika uzmanının bile dilinden düşürmediği bir klişe vardır. Denilir ki; dış politikada dostluklar değil çıkarlar mühimdir. Doğrudur da.
Bu durumda Rusya’yı kardeş ülke, Putin’i de vatan evladı yapmanın bir gereği yok. Ne vakit Rusya ile bir görüşme gerçekleşse dostlarımız Putin’i omuzlarında taşıma zahmetine girişiyor.
Bunun bir endişeden ötürü de kaynaklandığını düşünüyorum. Türkiye ile Rusya’nın çatışması sonrasında büyük bir savaş çıkacağını ve NATO’nun devreye gireceğini düşünüyorlar. Soros’un bile avuçlarını ovuşturduğu bir ortam bu.
Ancak ben, Türkiye’nin milli çıkarları söz konusu olduğunda her ülke ile masaya oturulabileceğini düşünenlerdenim.
Bu bakımdan ne Rusya ile duygusal bir bağ kurulmalı ne de Amerika’yı mutlak güç ilan edip altında ezilmeli.
Her görüşme sonrası zafer çığlıkları atan dostlarımız bilmelidirler ki; ne rejimin ne Rusya’nın (bunu hala birleştiremediler) ne İran’ın ne de Türkiye’nin İdlib’den vazgeçme gibi bir niyeti yoktur.
Dolayısıyla ateşkes kararı alınsa bile buna uyulmayacağını çünkü Putin’in Atlantik blokunun dayatmalarına boyun eğdiğini ifade etmiştim.
Netice itibariyle Rusya’nın, Türkiye’yi masada sevdiği ancak sahada istemediği anlaşıldı.
Esasında Türkiye’nin ana hedefi; Şam rejiminin Suriye'den sökülüp atılması. Bakıldığında Amerika ve İngiltere de bunu istiyor gibi görünüyor.
İran’ın masada olmayışı, bölgede yeni ataklar yapabilmesinin önünü açması bakımdan önemli. Diğer taraftan benim endişem; Netanyahu’nun önünde kalkma nezaketinde dahi bulunmadığı Putin’in iradesinin olmadığıdır.
Takvim yazarı Ergün Diler ve Habertürk yazarı Serdar Turgut da bu konuda benzer yazılar kaleme aldı.
Ergün Diler, 2017 yılında Türkiye ile Rusya’nın, İdlib konusunda önemli bir anlaşmanın görüş birliğinin eşiğinde olduğu dönemi hatırlattı.
Buna göre Türkiye, İdlib'de Cebel-i Şeyh Dağı eteklerine askeri üs inşa edecekti. Akdeniz'de Rusya ile ortaklık yapacaktı. İki ülke birlikte yürüyecekti...
Ancak Amerikan heyeti o hafta Afrin'de Ruslar'la bir araya geldi ve hızlı bir şekilde masa kuruldu. ABD net olarak Türkiye'nin İdlib'de kuracağı askeri üsse karşı çıktı. Ruslara Akdeniz'de kendileriyle ortaklık teklif etti. Moskova da bu teklifi kabul etmek zorunda kalmıştı.
Serdar Turgut ise; Putin’in Ortadoğu danışmanı Vitaly Naumkin’in 2018 Şubat ayının 28’inde Washington’a gelip Putin’den özel mesaj getirdiğini yazdı.
26 Şubat'ta Vitaly Naumkin, Georgetown Üniversitesi'nde sadece özel davetlilerin katılabildiği yemekli konuşmasında Suriye’nin geleceği ve Kürtler konusunda bir konuşma yapıyor.
Bu önemli toplantı hakkında Amerikan basınında neden tek bir haber bile çıkmadı? Önemli soru şu:
Naumkin gelmeden bir hafta önce Rusya’nın üç istihbarat servisinin başındaki isimler gizlice CIA’nin yardımıyla Washington’a gelip o günlerde CIA başkanı olan Mike Pompeo’nun odasında neler konuştular? Orada casuslar Naumkin’in bir hafta sonra açıklayacağı Suriye planının ön hazırlığını mı yaptılar?
Diğer taraftan Ergün Diler’in de hatırlattığı gibi; ” Suriye'nin dışında Kürt devleti ve Sünni Arap devletinin liderlerini bile belirlediler. Putin ve ABD bir plan yaptı. Ancak Rusya, Putin değil. O nedenle Putin'i Kremlin'e gönderen güç, Suriye'de kurulacak 3 devletin liderlerini de kendileri belirledi.”
Esasında mesele şudur;
1982 tarihinde İsrailli diplomat Oded Yinon imzasını taşıyan plandaki Suriye değerlendirmesinde, bu ülkenin üçe bölüneceği ifade ediliyor.
Bunu Beşşar Esed’in üniversiteden arkadaşı olan Eymen Abdül Nur da ifade ediyor. Plana göre Suriye’de nihai hedef; Bir Alevi devleti bir Sünni devleti bir de Kürt devletinin kurulacak olmasıdır."
Putin de bu plan için İsrail ile bir anlaşma sağladı.
İsrail, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak muhtemel bir Kürt devletinin de en büyük savunucusu değil mi?
ABD Başkanı Obama'nın eski Danışmanı olan Philip Gordon'un hazırladığı “Deescalation and Decentralization” planı Beyaz Saray tarafından kabul görmüştü.
Gordon'un hazırladığı ve “Çatışmayı bitirmek ve adem-i merkeziyetçiliği güçlendirmek” konulu plan ABD tarafından devreye sokuldu ve Rusya da buna onay verdi.
Şimdi anladınız mı Türkiye neden İdlib’de? Ve Aleksandr Dugin neden İdlib üzerinden bizi darbe ile tehdit ediyor? Çünkü Türkiye yüzyıllık bir planı bozacak.