Suriyelileri neden istemiyoruz?
SURİYE savaşı başladığından bu yana beş milyon insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Resmi kayıtlara göre 150.000 insan hayatını kaybetmiş gözükürken Suriye'de gerçek can kaybının aslında 220.000 olduğu iddia ediliyor.
Üç yıldır süren savaş, kısa vadede bitecekmiş gibi görünmüyorken can kayıpları da artırıyor. Can ve mal güvenliğinin ortadan kalkması, beraberinde büyük göçleri de getiriyor. İşlerini, evlerini, topraklarını bırakarak hayatlarını kurtarmaya çalışan bu insanlar için cehennemden kaçış, sınır komşusu devletlere sığınmak anlamına geliyor.
Suriyeli göçmenlerin sayısı şimdilik beş milyon. Bir o kadar insan da evlerini terk ederek ülke içerisinde göç ediyor. Savaş başladığında Suriye nüfusunun 22 milyon olduğu düşünülürse, ülkedeki insanların yaklaşık yarısının evlerini terk etmek zorunda kaldığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
BM yetkililerinin öngörülerine göre Suriyeli göçmen sayısı artarak yıl sonuna kadar dokuz milyona ulaşacak. Türkiye ve Lübnan bu göçlerden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Suriyeli göçmenlerin yaklaşık üçte biri yaşamak için Türkiye'yi tercih etti. Bu tercih Türkiye'de özellikle sınır şehirleri ve metropollerde Suriyeli insan sayısında bir yığılmaya yol açarken çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirdi.
Böyle yüksek oranda bir göçün, sosyo-ekonomik sıkıntılara yol açması gayet doğal. Ancak baştan beri Suriyelilere karşı; siyasi nedenlerden dolayı, muhalefetin iktidara önyargılı davrandığını gözlemliyoruz.
Kimi siyasetçilerin, yazar ve gazetecilerin de halkı iktidara karşı kışkırtma, bu konu üzerinden siyasi kazanım elde etme isteklerinin en azından bazı vatandaşları etkilediği de kesin.
Göçün kendisinin yol açtığı olağan/beklenen sosyal ve ekonomik sorunlar bir tarafa, siyasi veya kişisel menfaati sebebiyle göçmenleri istemeyen, konuyla ilgili problem çıkarma girişimi içerinde olan çok sayıda insandan da bahsedebiliriz.
Öte yandan iktidarı yıpratmak, bunun üzerinden camialarına kazanç sağlamak hevesindeki kışkırtıcılar göçün etkilerini halka daha abartılı ve korkunç yansıtmaya çalışıyor.
İlginçtir; mültecileri istemediklerini söyleyenler bu insanlar için maddi-manevi hiçbir şekilde yardımcı olmazken ensar yaklaşımıyla varını yoğunu yardıma harcayanların sesi çıkmaz gibidir.
Gece-gündüz demeden tüm imkanlarını zorlayarak göçmenlere yardım elini uzatanlar işin manevi boyutu bir tarafa, gelişmelerin de bunu gerektirdiğinin farkındalar.
Aslında hayatlarını kurtarma amacıyla tüm sahip olduklarından vazgeçerek kendilerine sığınan insanlara karşı geliştirilen 'istemiyoruz' direncinin nasıl oluştuğu manidar.
Hamasi nutuklar atan, yeri geldiğinde yaşam hakkının kudsiyetini savunan entelektüel kılıklı, bağnaz ve bencil zihniyetli; modern görünümlü ama gerici fiiliyatlı insanları anlamakta güçlük çekiyoruz.
İnsanlıklarını siyasetlerine ve çıkarlarına kurban vermiş bu güruhun kendileri ve çevrelerinden başka hiçbir şeyi, hiç kimseyi düşünmedikleri bu tecrübeden de kolaylıkla anlaşılıyor.
Suriyelilere yönelik taciz, tecavüz ve emek istismarı yapanlar da en çok "istemiyoruz" sesi çıkaranlardan nedense!
Göçmen kadınların çaresizliğinden faydalanarak, onları gayri meşru ilişkilere, birlikteliklere zorlayanlar, ucuz işgücü bulmuş işveren tamahıyla gençleri yanlarında çalıştıranlar sonra da "göçmenleri istemiyoruz" diye haykırabiliyor.
Zaten çeşitli sebeplerle Suriyelilere karşı önyargılı olanlar, onları kendi menfaatleri için tehdit gördüklerinden, istemeyenleri provoke etmekten imtina etmeyen yönlendiricilerin kışkırtıcı eli hep hareket halinde.
İnsani ve vicdani değerlerini kişisel ikballerine, menfaatlerine kurban vermişlerden ahlaki bir çıkış beklemiyoruz da güdümlerine aldıkları vatandaşların vicdanlarını eksiltmelerine tahammül edemiyoruz!
u00b7 twitter.com/sabihadogann
u00b7 NOT: mail adresi yoksa bu kısmı köşe logosunun altına girelim varsa eğer yazının sonuna gireli.
u00b7