Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2980.18
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 May 2022

Suriyelileri bir görme yanlışı

Birkaç aydır yükselen yabancı düşmanlığı dalgasının "arkasındaki dinamikler" çok iyi anlaşılmalı.

Fizikteki temel kaidelerden biri her maddenin bir esneme noktası olduğu gerçeğidir.

Eğer maddeyi o noktadan daha fazla bir kuvvete tabi tutarsanız madde kırılır.

Sosyal doku da böyledir.

Eğer sosyolojik gerçeklerden uzak kalınırsa o zaman toplum da bir yerde kırılır.

İşte birkaç aydır bu kırılmayı yaşıyoruz.

2011’den bu yana Ensar-Muhacir kalıbına hapsettiğimiz Suriyeliler meselesinde, gördüğümüz ile yaşananlar arasında inanılmaz tezatlıklar var.

Meselenin tüm taraflarını dinlediğimi düşünerek siz değerli okurlarıma durumu özetlemek istiyorum.

3,7 milyon GEÇİCİ KORUMA STATÜSÜNDE SIĞINMACILARIN bir kısmı "savaş"tan ziyade "ekonomik" gerekçelerle Türkiye’de bulunuyor.

Bir kısmı ise Esed’ın zorunlu askerlik uygulaması nedeniyle kimseyi "öldürmek ya da ölmek" istemediği için ülkesinden kaçmış.

Öte yandan Esed’in zulmüyle anne babasız, yersiz yurtsuz kalan 10 binlerce çocuk var.

Yine gösterilerde kan dökmeyi umursamayan Esed güçlerinin sakat bıraktığı birçok insan...

Komutanlarla yaptığım görüşmelerde bunların birçoğunun cephede yardım edilemediği için öldüğünü öğrendim.

Çok azı sağ kurtuluyor. Kurtulanlar da çoğunlukla yine Suriye’de geri hizmette görev alıyor.

3,7 milyon insanın içerisinde "vatan özlemi" çekenlerin oranı yapılan anketlerde yüzde 70’ten fazla çıksa da bir o kadar da Suriye’ye "geri dönmek istemeyenler"in oranın olması işleri iyice karıştırıyor.

Suriye’nin imar edilmesi gerekiyor ama ne AB ne de ABD bu meseleyi gündemine almış değil.

Almazlar da...

Çünkü PKK’nın Suriye uzantısı PYD-YPG’nin bölgede olası bir "terör devleti" kurması hem İsrail’in güvenliğini güçlendirir hem Türkiye’nin yükselişini yavaşlatır hem de İran’ın "Şii Hilâli" rüyasının ortasına çengel olur.

Bu kadar reel politik çıkar varken Suriyeliler için uluslararası fonlarla "arpalık" seviyesinde yardım yapılık meselenin kadük bırakılması "Türkiye dışında" herkesin işine geliyor.

Bu dengede 3,7 milyon Suriyeli’nin büyük çoğunluğu "mazlum"...

Ama bunu dışında pasaportuyla gelen 1 milyona yakın Suriyeli’nin meselesi ise çok başka...

Onların çoğu ekonomik olarak hâli vakti yerinde olan, canlarının yanında mallarının bir kısmını kurtararak Türkiye’ye sığınanlar aslında...

Yanlış anlaşılmasın, bunların büyük kısmı Esed’e de karşı değil.

Yaşanan olaylarda taraf bile değiller esasında...

Konfor alanları bozulduğu için Türkiye’nin açtığı kapıyı "fırsat" olarak görmüşler.

Çünkü diğer "Arap ülkeleri"nde bu kişilere hiç misafir gözüyle bakılmıyor.

Sığınmacıların yaşadığı zorluğu görüp de bu ehli keyfin yaşam standardını onlarla kıyaslamak ise olayın tam anlatılamamasından kaynaklanıyor.

Gelelim birkaç aydır artan tepkilere...

10 yıldır göze gelmeyen Suriyelilerin, bir anda “tehdit” olmasının sebebi tamamen ekonomik...

Pakistan ve Afganistan’dan gelenlerle birlikte çalışma izni olanlar hariç kabaca 5 milyon insanın konut, gıda ve diğer temel ihtiyaç talepleri, bozulan dolar/tl dengesiyle daha da göze gelir oldu.

İnsanlarımızın hayatları kolaylaştırılmazsa artan bu ayrım yakında bizi 70’lerdeki gibi solcu sağcı tanımlamalarına benzer ayrıştırmalara kadar götürebilir.

Siyaset üstü adımların atılma zamanı geldi.

CAMBAZA BAKMA EY VATANDAŞ!

Hakikati yakalayacak bir dil ile gerçeğe dokunmamız gerekiyor.

Aksi takdirde ne söylenen sözün ağırlığı kalır ne de itibarın bir karşılığı...

Hz. Muhammed’in Mekkeli müşriklere “Şu tepenin ardında ordu var, desem inanır mısınız?” sorusuna gelen “Sen Muhammed’ül Eminsin, inanırız.” cevabı, inancı ne olursa olsun sosyal dinamiklerin her çağda, aynı şekilde refleks gösterdiğini ortaya koyuyor.

Eğer dürüst olursanız tüm dünyayı etkileyecek bir yol önünüzde duruyor.

Ama bunun yerine var olan konfor alanlarını korumak için ya da bu konfor alanlarına gelip oturmak için yalan söylemek ya da gerçeği saklamaya girişmek ufak ayak oyunlarından başka bir şey değil.

Düşmana karşı akıllı olma gereği, dışarıda bu taktik işlese de içerideki paydaşlarına karşı dürüst olma gereği iç barışın garantisidir.

Bunu asla unutmamak gerekir.