Suriyelilere turkuaz kart
Başka ülkelerin uzun tatil günlerinde gündem de bir nevi tatil eder, lakin öyle bir süreç yaşıyoruz ki tatil ne kadar uzun olursa olsun gündem bütün sıcaklığı ile devam ediyor.
Bayram süresince gündem yoğundu. Bir taraftan Suriyelilere vatandaşlık konusu tartışılırken, öbür taraftan NATO Zirvesi sırasında gerçekleşen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan-Merkel görüşmesindeki İncirlik Üssüne Alman parlamenterlerin ziyareti Türkiye ve Almanya'da gündemi oldukça meşgul etti.
Bir bu mu?
Bahoz Erdal olarak bilinen PKK/KCK üst düzey yöneticisi Fehman Hüseyin'in öldürüldüğü haberleri Türkiye ve dünyada oldukça yankı uyandırdı. Anlaşılan "Teyide muhtaç" bu haberin yankıları daha çok sürecek.
Biz bugün Suriyelilere vatandaşlık konusu üzerinde durmayı tercih ediyoruz;
Sayın Cumhurbaşkanımızın "Suriyelilere vatandaşlık verilmesi" konusundaki açıklamasını her şeye muhalif olan kesimlerin anlamak istememesi normal karşılanabilir. Lakin vatandaşlık karşıtı bu kesimlerde ortaya çıkan faşist duygularla ilgili söyleyeceklerimiz için patolojik sonuçları beklemek lazım.
Pek çoğumuz gibi bu topraklara göç ederek gelenlerin "Suriyelilere vatandaşlık istemezük" naraları çok çirkin ve bir o kadar da enteresandı.
Çirkindi, çünkü 6 yıldır süren bir iç savaştan kaçıp tek sığınakları olan Türkiye'ye gelen bu insanlara olmadık hakaretler yapıldı. Vatandaşlık haberlerinden sonra ise durumdan vazife çıkaran kimileri şehirlerde "hırsızlık" bahanesiyle Suriyeli muhacirlere saldırdı.
Aslında yadırgamamak gerek, "muhacir"lik ile "göçmen"lik ve buna yaklaşım oldukça farklıdır. Zihin dünyasında "hicret etmek"ten eser taşımayanların "göçmen" anlayışı ile olaya yaklaşması sığ, sakat ve bencildir. Burada göçmen vatandaşlarla ilgili bir art niyet taşımıyorum, lakin dünyasına kardeşlik ve merhamet sığdırmayanların Suriyelilere saldırıları "göçmen"likle "muhacir"liği ayırt edememelerine bağlamamız da yadırganmamalı.
Göçmenlik yaklaşımı bile olsa kimi nitelikli yabancıların vatandaşlığa alınması her ülke için önemlidir, gereklidir. Kendi evladı olan önemli beyinlerini sürgüne gönderen anlayışın Suriyeli beyinleri istememesini anlıyorum. Ama unutmayalım ki 6 yıl içinde gözlerimizin önünde en yetenekli, en donanımlı Suriyelileri Batılı ülkeler götürüp vatandaş yaptı.
Bunun haricinde yıllardır Batılı ülkeler, mesela ABD Green Card uygulaması ile Türkiye'den de kendisine katkı sunacak beyinleri alıp vatandaş yapıyor. Ama aynı yöntemle bizim Suriyeli muhacirleri vatandaş yapmamız birilerine batıyor.
Turkuaz Card uygulaması ile bilim adamı, sanatçı, sporcu ve diğer alanlardaki nitelikli insanları ülkeye kazandırabiliriz. Ayrıca zengin Suriyeliler iş yapmak için Türkiye'ye finans aktarımında da bulunarak ayrı bir getiriye sahip olacaklar. Buna karşı çıkılacak makul bir gerekçe yoktur.
Doğru ya, bunlar Suriyeliler Türkiye'ye muhacir olarak geldiklerinde de "almayalım, nereye giderlerse gitsinler" diyenlerdi.
Bu muhalif kesim Suriye'de Esadcı, Ortadoğu'da Batıcı, Türkiye'de anti Erdoğancı olunca Suriyelilere vatandaşlığa iğrenç denecek seviyede karşı olmalarını hafifletiyor!
Şu lafa bakar mısınız?
"Türkiye Suriyeliler için 11 milyar dolar harcadığını söylüyor. Bu doğru olamaz, eğer bu kadar para harcanmış ise neden hala 3-5 yaşlarındaki Suriyeli çocuklar dilencilik yapıyor?"
CHP'li İlhan Cihaner'in kendi ülkesinden habersiz olması ancak bu kadar net anlaşılabilirdi. Bu ülkenin Suriyeli kardeşleri için ne fedakarlıklar yaptığını AB biliyor, ABD biliyor, Çin-Maçin hatta Esed biliyor, lakin Cihaner ve CHP'si bilmiyor, sahi buna da normal mi diyelim?
Haydi dedik!
Geçmişte Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığında idarecilik yaptım. Sokakta çalışan ve/ya dilenen çocukların ailelerine maaş bağladığımız halde çocuklarını sokaktan almadıklarını bizzat gördüm. Biz de önce ailelerin rehabilitesini esas alarak sorunun önüne geçmeye çalıştık.
Nitelikli, yani alanında uzman, yetenekleri belli, kalifiye Suriyelilerin hem ekonomiye hem de uzmanlık alanlarında ülke bilim ve sanatına katkıları neden bu kadar tepki gördüğünü pazılın diğer parçalarını birleştirdiğimizde görebiliyoruz.
Doğan'ın Hürriyet'i, Paralel ve Sözcü'sü aynı anda bir şeye karşı ise bunun Türkiye karşıtlığı olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Zira son yıllarda bunların istedikleri tek şey "Erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın" oldu.
Dolayısıyla Suriyelilere vatandaşlığı kimin istemediğine baktığımızda Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha haklı çıktığı görülüyor.