Suriyeliler ölsün mü?
“Suriyeliler ülkelerine dönsün” demek Suriyeliler ölsün demekle aynı şey.
Son bir haftada bombalar altında çoğu çocuk onlarca insan parçalanarak can verdi. Sadece bir hafta içinde! Gidebilecekleri bir vatanları olsa gitmez mi sanıyorsunuz bu insanları. Kim vatanından ayrı yaşamak ister ki mecbur olmasa. Evlatları kollarının içinde paramparça ölmeyeceğini, namusuna el uzatılmayacağına, bombaların evini başına yıkmayacağını bilse neden vatanından uzakta yaşasın ?
Suriyeli Mültecilere yönelik düşmanlığın bir kaç cephesi var. İçerde iktidara muhalefet perdesiyle vicdansızlık yapanlar, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen kökü dışarda olan yapılar ve ırkçılar.
Milliyetçilik kisvesiyle yapılan mülteci düşmanlığı çok ilginç bir durum arz ediyor. Öncülüğünü bazıları mezhebi saikle hareket eden ve iktidara muhalefet adı altında milleti provoke ederek ortalığı karıştırmak isteyen birkaç ismin çektiği bu kesimin, milliyetçilik diye bir derdi de yok. Milletin duygularını istismar ediyorlar. Bir tarafları da İslam’a düşmanlıklarını perdeledikleri Arap düşmanlığı... Bu tiplerin Batı'dan gelenlere, İngilizce tabelalara veya bu tarz bir şeye karşı olduğunu göremezsiniz.
Milliyetçilikse biz milliyetçiyiz, Türk'üz ve kavmimizle gurur duyuyor, İlayi Kelimetullah sancağını en yükseğe taşıyan ecdadımızın yolunda yürüyoruz. Bunların derdi ne Türk olmak ne Türk'ün mânasını taşımak ne de Türk yurdunu, Türk töresini aziz kılmak değil. Düpedüz faşist bir ırkçılık ve daha da ötesi hem bugünün mücadelesini sekteye uğratmak hem de Anadolu'yu, vicdanlı insanların yaşadığı, mazlumların sığınağı olan Anadolu'yu tarih önünde lekelemek derdindeler.
Kurdukları devletlerin, oluşturdukları sistemlerin, yaşadıkları müreffeh hayatın her noktasında katliam, soykırım, işgal ve sömürü olan Emperyalist Batı- Rusya- vs. ülkelerin bu lekeli geçmişlerini örtmek gayesiyle Müslüman dünyayı vahşi gösterme çabasına malzeme vermek için yırtınan bilerek veya bilmeden kullanılan tipler. Askerimiz Suriye'de ne arıyor diyenler de bunlar. Ülke güvenliğini umursamayan ve bu umarsızlığı muhalefet perdesiyle gizlemeye çalışanlar.
Bir sorun var ve bu sorun istesek de istemesek de giderek yaygınlaşıyor.
İktidarın mülteci politikası sıkıntılı. Mültecilerin kontrol, entegrasyon ve bölgelere nüfus dağılımını bir sistem içinde yürütmekte sorun olduğu ortada. Güvenli bölge meselesini çözmemiz gerek. Fakat bundan daha öncelikli bir sorun var.
Siz istediğiniz kadar doğru politika yürütün birileri algı operasyonlarıyla iyiyi kötü, güzeli çirkin, doğruyu yanlış gösterebiliyor.
Algı operasyonlarını engellemek için medya kontrolü şart! Bu basit ve birçok ülkenin yasal düzenleme ile kontrol altına aldığı bir şey. "Doğru haber yap, doğru bilgi ver" demenin, bunu yasa ile sağlamanın anormal bir tarafı yok.
Özellikle sosyal mecrada kafasına göre istediği yalan haberi paylaşan ve bununla milleti galeyana getirenlere dair bir yasal düzenleme neden yapılmıyor? Ortalık karıştıktan sonra müdahale etmek durumu düzeltmiyor.
Dış politikanın içe yansıdığı dönemlerdeyiz. Suriye sınırında askerlerimiz savaşıyor, Akdeniz'de sular ısınıyor, dört bir yandan kuşatılmaya çalışıyoruz. Dış politikada kazandığımız mevzileri içerde yaşanabilecek olumsuzluklarla kaybetmememiz gerek.
Mülteciler bize Allah’ın emaneti. Biz Müslümanız inancımız gereği mazluma sahip çıkarız. Biz Türk'üz töremiz gereği bize sığınanı korur gözetiriz. Ve hepsinin ötesinde biz insanız. Vicdanımız var. İnsan olanı ölüme yollamayız. Her şeyi politik malzeme yapan vicdansızlardan farkımız var.
Son olarak, mülteci meselesini sadece maddi saikle değerlendirmek gibi bir yanlışa düşmeyin. İçerden ve dışardan bizi ahtapot gibi sarıp boğmak isteyenlerin, hem de neredeyse her yanımızda bu ahtapota kol olmak için çalışan bir hainin olduğu bir zamanda hala boğulmuyorsak bu Allah’ın yardımı üzerimizde olduğu içindir. Bu da Allah ve vatan için can veren Şehitlerimizin bereketi ve mazlumlara uzattığımız elin rahmetindendir.