Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2980.86
BIST 100
9657.41
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Nisan 2022

Suriyeliler meselesi ve devlet aklı

GELİŞMELERİ biliyorsunuz: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türkiye’deki “sığınmacılar” konusundaki tavrını ortaya koydu.

İki lider de sığınmacıların ülkelerine dönüşü için elden ne geliyorsa yapılacağını söyledi.

Bu hafta başında Ak Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen “Büyükelçilerle Geleneksel İftar Yemeği”nde ,“Suriyeli kardeşlerimizin onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti göstereceğiz” dedi Sayın Erdoğan.

MHP Lideri Sayın Bahçeli de, hemen ardından, Grup Toplantısı’nda “net” mesajlar verdi.

Türk Milleti’nin her zaman mazlumun yanında olduğuna vurgu yapan Sayın Bahçeli, konuşmasının bu bölümünde çok dikkat çekici “ikaz”larda bulundu.

“Düzensiz göz adı konmamış bir istilâdır!” bile dedi Sayın Bahçeli.

İstilâ:

“Bir ülkenin topraklarının silah zoruyla ele geçirmesi…

(Sel baskınlarının, salgın hastalıklar vesaire) sıkıntıların yayılması, bünyeyi sarması.”

HHH

Bir de “Demografik istikbal” kavramını kullandı, MHP Lideri.

Yani, nüfus dengelerindeki değişim!

Buraya vurgu yaptı ve hemen ardından da,

“Egemenlik ve istiklâl haklarımızı düşünme mecburiyeti”ne işaret etti.

Beka meselesi” yani.

“Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız!” diyerek de, ikazlarının dozunu iyice arttırdı Sayın Genel Başkan.

HHH

Bizi yakından tâkip eden kıymetli okuyucularımızın büyük bölümü, bu konuda “ince ayar” ikazlarda bulunduğumuzu hemen hatırlayacaktır.

Hatırlayamayanlar da, internetteki meşhur arama motoruna “Serdar Arseven, Suriyeliler, Göçmenler” kelimelerini yazarak hepsini görebilirler.

Bütün mazlumlara el uzatmaya, evet.

İnancımız bunu gerektirir, inancımızdan güç alarak bütün dünyaya medeniyet dersi veren ecdâdımızın “manevi öğütleri” de bu yöndedir.

Bununla birlikte, “ani kitlesel göçlerin” yol açabileceği sıkıntıları görmek ve tedbirleri buna göre almak da…

İnancımızdaki “tedbir, tevekkül” ilişkinin gereğidir.

Hemen herkes biliyor ki, Esed Zulmü’nden “büyük kaçış”ın ilk yıllarında, işin “güvenlik boyutu” epeyce ihmale gelmişti.

Bırakın bizim gözlemlerimizi, Devlet’in “Resmi” yayınlarında bile bunun böyle olduğu açıkça ifade ediliyor.

T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Suriyeliler ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları Arasındaki Evlilik İlişkileri” adlı araştırmasında mesela…

“Her ne kadar kayıt sistemi güçlü bir hale getirilmişse de kayıt altına alınamayan Suriyeli sığınmacıların toplam sayısına dair güvenilir bir tahmin mevcut değildir!” ifadesi dikkat çekiyor.

Resmi Çalışma’da, bu “ani ve büyük çaplı göç” meselesinin, birçok Anadolu Ailesi’nde ne gibi sıkıntılara yol açtığına dair de dikkat çekici ifadeler var.

Mesela…

“Sığınmacı kadınlarla yapılan evliliklerin birçoğunun kısa sürdüğü, birden fazla sığınmacı kadınla evlenip boşanmaların olduğu” belirtiliyor.

“Evlilik yapmaya zorlanan” sığınmacı kadınlardan bahsediliyor!..

HHH

Suriyeliler ve diğer “sığınmacılar” meselesine dair yazmak istediğim çok şeyler var…

Mesela…

Sayın Cumhurbaşkanı dahi, “İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir, kültürdür.” demiyor mu?

Bizler…

“Anadolu Evlâtları”nı bile “sağlıklı eğitim ve kültür hamleleriyle” buluşturamamış olan bizler…

Büyük sıkıntıların yaşandığı ülkelerden “akın akın” gelen misafirlerimizin çocuklarına ve gençlerine nasıl bir eğitim ve kültür atmosferi sunuyoruz?

Onlara, “Muhacir ve Ensar” Ruhu’nu ne kadar anlatıyoruz?

Bunları kimlerle yapıyoruz, nasıl yapıyoruz?

Onları, “ailelerinin ihmal ettiği” çocuklarla gençleri avlamakta mahir olan “örgütlerin”, “sapkın akımların” ellerine düşmekten kurtarmaya matuf çalışmalarımız ne düzeydedir? Ne kadar yerli ve ne kadar millidir?

ÇOK DİKKATLİ OLMAK

MECBURİYETİNDEYİZ!

Ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimizin “yaş aralıklarına” dair verilere baktım.

24 Mart 2002 Tarihi itibarı ile “bilenen, kayıt altına alınmış durumda olan” yaklaşık 3 Milyon 750 bin Suriyeli var.

Bunların aşağı yukarı yarısını 0-18 yaş aralığındaki çocuklar oluşturuyor.

Her yerde bu çocuklar…

Caddelerde sokaklarda beşerli, altışarlı gruplar halinde görüyoruz sevimli yavrucakları…

Şüphesiz bütün terör örgütleri ve diğer suç örgütleri , bu çocukları gözlerine kestirmiştir.

Ya, misyonerler…

Onlar için de ne verimli bir alan değil mi?

Bu konuda geniş bilgi sahibi olmak isteyen kardeşlerimiz, “Suriyeli Mülteciler Misyoner Kıskacında” muhtevalı haberlere rahatlıkla ulaşabilirler!

Tehlikenin katlanarak büyümesini engellemek için, çok güçlü, yerli ve milli bir eğitim modeline, Anadolu Ruhu ile entegrasyonu sağlayacak büyük bir “kültür hamlesine” ihtiyaç olduğu ortada.

Peki, bunu nasıl yapacağız, “eğitim ve kültür alanında başarılı olmadığımızı” itiraf eden “Anadolu Yetişkinleri” olarak?

HHH

Bu konuyla hakkında yazılacak çok şeyler var.

Mesela, Türkiye’deki Suriyelilerle, Almanya’ya çalışmak için giden Türk İşçilerinin durumlarının “benzediğini” öne sürenler var.

“Balkanlardan da Türkiye’ye göç olmuştu. “Türkiye’de yaşayanların büyük bölümü zaten göçmen!” diyenler var.

Bunların ne kadar tutarsız, yanlış kıyaslamalar olduğunu ilgili yazılarımızda ifade etmiştik.

Tekrar etmemiz yazıyı çok uzatır.

HHH

Cumhur İttifakı’nın iki büyük Ortağı, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli, bir gün arayla “Bu işin hal yoluna konulması gerektiğine” vurgu yaptıklarına göre, ortada “Devlet Aklı” var demektir.

Peki bu “akıl” nasıl işleyecek?

Net:

Türkiye, dış politikada bir ara saplandığı yerden çıkıyor, ilişki ağını yeniden genişletiyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan süreçte, dengeli ve etkili bir politika tâkip eden Türkiye’nin, Rusya ve Putin üzerindeki ağırlığı gittikçe artıyor.

Malûm, Esed Yönetimi, ayakta durabilmesini neredeyse tamamen Putin’e borçlu.

Türkiye, diplomatik girişimlerinden sonuç alabilirse (Sayın Erdoğan’ın ‘Suriyeli kardeşlerimizin onurlu geri dönüşü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.’ şeklindeki açıklaması da buna işaret ediyor), ülkelerine geri dönmeleri halinde “büyük sıkıntılar yaşamaktan” endişe eden “misafirlerimiz” için “güvenceler” alınacak.

Bu iş için BM de devreye sokulacak.

Geri dönecek misafirlerimizin yargılanmaktan kurtulmaları, mallarının mülklerinin iadesi vesaire…

HHH

Çalışmalar ne kadar sonuç verir, şu anda bir şey söylemek zor…

Bir bakmışsınız, Suriyeli Kardeşlerimizi kafileler halinde ve ellerimizde çiçeklerle uğurlamaya başlamışız…

Olmaz değil ama…

Türkiye’deki misafirlerimizin büyük bir bölümünün, burada olmaya devam edecekleri de ortada.

Bu işler, bugünden yarına çözülebilecek işler değil.

Ha… Bu arada.

HDP’li “ittifak” bir şekilde “yönetime” gelirse…

Neler olur, düşünmek bile istemiyorum!

“Allah sonumuzu hayreylesin.”