Suriyeliler meselesi ve devlet aklı
GELİŞMELERİ biliyorsunuz: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türkiye’deki “sığınmacılar” konusundaki tavrını ortaya koydu.
İki lider de sığınmacıların ülkelerine dönüşü için
elden ne geliyorsa yapılacağını söyledi.
Bu hafta başında Ak Parti Genel Merkezi’nde
düzenlenen “Büyükelçilerle Geleneksel İftar Yemeği”nde ,“Suriyeli kardeşlerimizin onurlu
geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti göstereceğiz” dedi
Sayın Erdoğan.
MHP Lideri Sayın Bahçeli de, hemen ardından, Grup
Toplantısı’nda “net”
mesajlar verdi.
Türk Milleti’nin her zaman mazlumun yanında olduğuna
vurgu yapan Sayın Bahçeli, konuşmasının bu bölümünde çok dikkat çekici “ikaz”larda
bulundu.
“Düzensiz
göz adı konmamış bir istilâdır!” bile dedi Sayın
Bahçeli.
İstilâ:
“Bir
ülkenin topraklarının silah zoruyla ele geçirmesi…
(Sel
baskınlarının, salgın hastalıklar vesaire) sıkıntıların yayılması, bünyeyi
sarması.”
HHH
Bir de “Demografik istikbal” kavramını
kullandı, MHP Lideri.
Yani, nüfus dengelerindeki değişim!
Buraya vurgu yaptı ve hemen ardından da,
“Egemenlik ve istiklâl haklarımızı düşünme
mecburiyeti”ne işaret etti.
“Beka meselesi” yani.
“Gecikemeyiz,
geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız!”
diyerek de, ikazlarının dozunu iyice arttırdı Sayın Genel Başkan.
HHH
Bizi yakından tâkip eden kıymetli okuyucularımızın
büyük bölümü, bu konuda “ince ayar” ikazlarda
bulunduğumuzu hemen hatırlayacaktır.
Hatırlayamayanlar da, internetteki meşhur arama
motoruna “Serdar
Arseven, Suriyeliler, Göçmenler” kelimelerini yazarak
hepsini görebilirler.
Bütün mazlumlara el uzatmaya, evet.
İnancımız bunu gerektirir, inancımızdan güç alarak
bütün dünyaya medeniyet dersi veren ecdâdımızın “manevi öğütleri” de bu yöndedir.
Bununla birlikte, “ani kitlesel göçlerin” yol açabileceği sıkıntıları görmek ve
tedbirleri buna göre almak da…
İnancımızdaki “tedbir, tevekkül” ilişkinin
gereğidir.
Hemen herkes biliyor ki, Esed Zulmü’nden “büyük
kaçış”ın ilk yıllarında, işin “güvenlik boyutu” epeyce ihmale
gelmişti.
Bırakın bizim gözlemlerimizi, Devlet’in “Resmi”
yayınlarında bile bunun böyle olduğu açıkça ifade ediliyor.
T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile ve
Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Suriyeliler ve Türkiye Cumhuriyeti
Vatandaşları Arasındaki Evlilik İlişkileri”
adlı araştırmasında mesela…
“Her
ne kadar kayıt sistemi güçlü bir hale getirilmişse de kayıt altına alınamayan
Suriyeli sığınmacıların toplam sayısına dair güvenilir bir tahmin mevcut
değildir!” ifadesi dikkat çekiyor.
Resmi Çalışma’da, bu “ani ve büyük çaplı göç” meselesinin, birçok Anadolu Ailesi’nde ne
gibi sıkıntılara yol açtığına dair de dikkat çekici ifadeler var.
Mesela…
“Sığınmacı
kadınlarla yapılan evliliklerin birçoğunun kısa sürdüğü, birden fazla sığınmacı
kadınla evlenip boşanmaların olduğu” belirtiliyor.
“Evlilik
yapmaya zorlanan” sığınmacı kadınlardan bahsediliyor!..
HHH
Suriyeliler ve diğer “sığınmacılar” meselesine dair yazmak
istediğim çok şeyler var…
Mesela…
Sayın Cumhurbaşkanı dahi, “İki alanda arzu ettiğimiz
gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir, kültürdür.”
demiyor mu?
Bizler…
“Anadolu
Evlâtları”nı bile “sağlıklı eğitim ve kültür hamleleriyle” buluşturamamış olan bizler…
Büyük sıkıntıların yaşandığı ülkelerden “akın akın” gelen misafirlerimizin
çocuklarına ve gençlerine nasıl bir eğitim ve kültür atmosferi sunuyoruz?
Onlara, “Muhacir
ve Ensar” Ruhu’nu ne kadar anlatıyoruz?
Bunları kimlerle yapıyoruz, nasıl yapıyoruz?
Onları, “ailelerinin ihmal ettiği”
çocuklarla gençleri avlamakta mahir olan “örgütlerin”,
“sapkın akımların” ellerine düşmekten kurtarmaya matuf
çalışmalarımız ne düzeydedir? Ne kadar yerli ve ne kadar millidir?
ÇOK
DİKKATLİ OLMAK
MECBURİYETİNDEYİZ!
Ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimizin “yaş aralıklarına”
dair verilere baktım.
24 Mart 2002 Tarihi itibarı ile “bilenen, kayıt altına alınmış
durumda olan” yaklaşık 3 Milyon 750 bin Suriyeli var.
Bunların aşağı yukarı yarısını 0-18 yaş aralığındaki
çocuklar oluşturuyor.
Her yerde bu çocuklar…
Caddelerde sokaklarda beşerli, altışarlı gruplar
halinde görüyoruz sevimli yavrucakları…
Şüphesiz bütün terör örgütleri ve diğer suç
örgütleri , bu çocukları gözlerine kestirmiştir.
Ya, misyonerler…
Onlar için de ne verimli bir alan değil mi?
Bu konuda geniş bilgi sahibi olmak isteyen
kardeşlerimiz, “Suriyeli
Mülteciler Misyoner Kıskacında” muhtevalı haberlere
rahatlıkla ulaşabilirler!
Tehlikenin katlanarak büyümesini engellemek için,
çok güçlü, yerli ve milli bir eğitim modeline, Anadolu Ruhu ile entegrasyonu
sağlayacak büyük bir “kültür
hamlesine” ihtiyaç olduğu ortada.
Peki, bunu nasıl yapacağız, “eğitim ve kültür alanında başarılı
olmadığımızı” itiraf eden “Anadolu Yetişkinleri”
olarak?
HHH
Bu konuyla hakkında yazılacak çok şeyler var.
Mesela, Türkiye’deki Suriyelilerle, Almanya’ya
çalışmak için giden Türk İşçilerinin durumlarının “benzediğini” öne sürenler var.
“Balkanlardan da Türkiye’ye göç olmuştu. “Türkiye’de yaşayanların büyük
bölümü zaten göçmen!” diyenler var.
Bunların ne kadar tutarsız, yanlış kıyaslamalar
olduğunu ilgili yazılarımızda ifade etmiştik.
Tekrar etmemiz yazıyı çok uzatır.
HHH
Cumhur İttifakı’nın iki büyük Ortağı, Sayın Erdoğan
ve Sayın Bahçeli, bir gün arayla “Bu işin hal yoluna konulması gerektiğine”
vurgu yaptıklarına göre, ortada
“Devlet Aklı” var demektir.
Peki bu “akıl” nasıl işleyecek?
Net:
Türkiye, dış politikada bir ara saplandığı yerden
çıkıyor, ilişki ağını yeniden genişletiyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan süreçte,
dengeli ve etkili bir politika tâkip eden Türkiye’nin, Rusya ve Putin
üzerindeki ağırlığı gittikçe artıyor.
Malûm, Esed Yönetimi, ayakta durabilmesini neredeyse
tamamen Putin’e borçlu.
Türkiye, diplomatik girişimlerinden sonuç alabilirse
(Sayın Erdoğan’ın ‘Suriyeli
kardeşlerimizin onurlu geri dönüşü için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.’ şeklindeki
açıklaması da buna işaret ediyor), ülkelerine geri dönmeleri halinde “büyük sıkıntılar yaşamaktan” endişe eden “misafirlerimiz” için “güvenceler”
alınacak.
Bu iş için BM de devreye sokulacak.
Geri dönecek misafirlerimizin yargılanmaktan
kurtulmaları, mallarının mülklerinin iadesi vesaire…
HHH
Çalışmalar ne kadar sonuç verir, şu anda bir şey
söylemek zor…
Bir bakmışsınız, Suriyeli Kardeşlerimizi kafileler
halinde ve ellerimizde çiçeklerle uğurlamaya başlamışız…
Olmaz değil ama…
Türkiye’deki misafirlerimizin büyük bir bölümünün,
burada olmaya devam edecekleri de ortada.
Bu işler, bugünden yarına çözülebilecek işler değil.
Ha… Bu arada.
HDP’li “ittifak” bir şekilde “yönetime”
gelirse…
Neler olur, düşünmek bile istemiyorum!
“Allah
sonumuzu hayreylesin.”