Suriyeli gencin intiharı
Mahir,
ailesi ile Türkiye’ye geleli 6 yıl olmuştu. 25 yaşındaydı. Aslında ailesinin
anlattığına göre gelmek istememişler, ancak zalim Esed’in askerleri kapıya
dayanmış; can, mal ve ırz güvenliği kalmayınca tek çare olarak sığınmayı
görmüşlerdi. Şöyle diyordu: “Beni de
askere alacaklardı. Dindaşlarıma, kendi kardeşlerime saldırtacaklardı. Çok zor
bir durumdu. Türkiye bizim için adeta kurtuluş demekti.”
Böylelikle
Suriye’nin Halep şehrinden ayrılmışlardı. Mallarını, mülklerini, tarla ve
bahçelerini, komşularını, akraba ve hısımlarını, hatıralarını, mesleklerini,
dükkân ve işyerlerini kısaca her şeylerini orda bırakmışlardı. Artık sıradan,
vasıfsız, hiçbir şeyi olmayan kişiler olarak ailece ülkemize sığınmışlardı.
Önceleri
sakinlik ve güvenliğin verdiği rahatlıkla mutlu olmuşlardı. Ama sonraları
gelecek endişesi ve nasıl yaşarız korkusu içlerini sarmıştı.
Derken bir
yere yerleşmişler, ailenin erkekleri iş de bulmuştu. Mahir de bir süre sonra
bir tekstil atölyesinde çalışmaya başlamıştı. Hayatlarını zor şartlarda da olsa
sürdürmekte idiler. Kaldıkları evde tam 9 kişi yaşıyordu.
Fakat
verilen ücret çok düşüktü. Aynı işi yapan Türk arkadaşlarının aldığı paranın
yarısını alıyor, onlardan daha fazla ve daha zor işler yaptırılıyordu. Sesini
çıkaracak olsa, ‘haline şükret, bunu da
bulamayan var’ deniliyordu.
Kendisine bu
para harçlık olarak yetiyordu ama evlenmek istiyordu, bu ise mümkün değildi.
Daha böyle ne kadar devam edebilirdi? Memleketine de dönemezdi.
Sonraları
toplumda Suriyeli düşmanlığının alevlendirilmeye çalışıldığını görüyordu. Yolda
Arapça konuşsa kızgın çehrelerin kendilerine yöneldiğini, otobüste veya metroda
boş yere otursa ‘biz varken niye sen?’
ima eden gözlerle bakıldığını hissediyordu.
Ülkenin bir
yerinde Suriyeli bir hemşerisi suç işlese kendilerine yönelik düşmanlık
dalgasının ortalığı sardığını fark ediyordu(*).
Bir de bazı
ırkçı politikacıların televizyonda ve sosyal medyada ağızlarından salyalar
akarak ‘Suriyeliler defol’ tarzındaki sözleri onu daha da yaralıyor,
darlaşıyor ve hafakanlar içinde kalıyordu. Dünyanın yaşanmaz olduğunu düşünmeye
başlamıştı.
Derken
birkaç gün önce şu haber tek sütuna ve birkaç cümle halinde medyaya yansıdı: “Suriyeli
tekstil işçisi Mahir dördüncü kattaki işyerinden atlayarak intihar etti.”
Mevla rahmet
eylesin. Onun hayatına son vermesinde hepimiz, hatta tüm insanlık suçlu…
(*) İç
İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de suç işleme oranı genel olarak %
2,5 iken bu oran Suriyeli sığınmacılar için % 0,8’dir. Bu düşük orandaki
işlenen suçun da önemli bir kısmı kendileri gibi sığınmacılara karşı
işlenmiştir.