Suriye’deki ateş topu: İdlib
İdlib, Suriye savaşında kartların yeniden karılacağı stratejik bölge olarak tekrar gündemdedir. Türkiye, Esad rejimi güçlerinin TSK’ya ait bir askeri konvoya sadırmasından ve muhalif askeri gruplara mensup kişilerin ölmesi üzerine, Rusya’nın rejim üzerindeki etkisini kullanmasını istedi. Türkiye, Esad rejimiyle Rusya üzerinden ilişkilerini kurmakta ve Suriye’deki politikalarını sahaya yansıtmaya çalışmaktadır. İdlib’teki saldırılardan Esad rejimini sorumlu tutan Türkiye, İdlip’teki askeri güçlerinin Rusya ile varılan antlaşmalar çerçevesinde orada bulunduğunu ve Rusya’nın Esad güçlerinin saldırılarını durdurma sorumluluğu olduğuna vurgu yapmaktadır.
Türkye, Esad güçlerinin İdlib’e yönelik saldırılarını ateşle oynamak olarak değerlendirmekte ve saldırıların devamı halinde Esad güçlerine sert askeri karşılıkta bulunulacağı mesajı verilmektedir. Rusya, Esad ordusunun İdlib’e yönelik oprerasyonuna onay ve destek vermektedir. İdlib’e operasyon için Rusya’nın desteğini alan Esad rejimi, İdlib operasyonu için stratejik önem taşıyan Han Şeyhun kasabasını kontrol altına almış bulunmaktadır. Han Şeyhun kasabasının düşmesi sonucu dokuz numaralı Morek askeri gözlem noktası, Esad güçlerinin kontrol sahası içinde kalmıştır.
Türkiye’nin İdlib’in çevresine kuduğu askeri gözlem noktalarından bazılarının Esad rejiminin kontrol ettiği alanlarda kalması, askeri hareketliliğimizin sınırlanması, Suriye’de Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin yeniden ele alınmasını gerektirmektedir. S-400, büyük ekonomik projeler ve NATO’da bölünme oluşturma gibi nedenlerden Türkiye’nin Suriye’de hareketliliğine olumlu yaklaşan Rusya, mutlak bir şekilde Esad rejiminn yanında olduğunu göstermektedir. Rusya için vazgeçilmez olan İran ve Esad rejimidir. Rusya, İdlib’in en kısa sürede Esad rejimine bırakılmasını ve buradan askeri grupların çıkartılmasını Türkiye’den istemektedir. Bundan sonraki süreçte Rusya, İdlib konusunu kullanarak Türkiye’nin Suriye’deki alanını daraltmaya ve sıkıştırmaya çalışacaktır.
Esad rejimi, hiçbir şekilde İdlib’ten vazgeçmiş değildir. İdlib’i kendisi için beka sorunu olarak gören Esad rejimi, bu bölgeyi ele geçirmeyi istemektedir. Esad güçleri, iki yıldan daha fazla bir süredir İdlib’i ele geçirmek için değişik düzeylerde askeri operasyonlarda bulunmaktadırlar. Esad ordusunun son askeri hareketliliğini, İdlib operasyonunun stratejik bir safhası olarak değerlendirebiliriz. Suriye rejimi, son askeri operasyonlarıyla İdlib’in dışında yer alan M-4 ve M-5 otoyollarını kontrol altına almayı amaçlamaktadır. Önümüzdeki günlerde Esad ordusunun genişleyeceğini ve yoğunlaşacağını söyleyebiliriz. Otoyolların kontrol altına alınması, muhalif askeri grupların İdlib’e hapsedilmesi ve İdlib dışındaki nüfuz alanlarının ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Rusya ve Esad rejimi, İdlib’e sıkıştırılan askeri grupların çıkarılmasını Türkiye’den istemektedirler.
Rusya’nın Suriye ordusunu İdlib’e yönelik operasyon yapmaya teşvik etmesinin ve desteklemesinin arkasındaki önemli siyasi nedenlerden birisi, Türkiye ve Amerika arasında varılan güvenli bölge mutabakatıdır. Rusya, Türkiye’nin Amerika’ya yakınlaşmasını istememekte ve yapılan güvenli bölge antlaşmasından büyük rahatsızlık duymaktadır. Rusya ve Şam için esas olan Amerika’nın Suriye’den çıkartılması ve güçsüzleştirilmesidir. Rusya’nın, İdlib’i ülkemize karşı stratejik bir kart olarak kullanacağını ve Suriye ordusunu bölgeye daha fazla saldırması için destekleyeceğini öngörebiliriz. Rusya, Suriye ordusunu radikal gruplarla mücadele adı altında desteklemekte ve İdlib’e yönelik kuşatma harekatının adım adım gerçekleşmesini sağlamaktadır.
Rusya ve Esad rejiminin, Heyet Tahrir el-Şam’ın, binlerce yabancı savaşçının ve farklı örgütlerin İdlib’te üslenerek sürekli olarak hakimiyet bölgelerini genişletmeye izin vermeyecekleri görülmektedir. Rusya-İran-Şam üçlüsü, İdlib dahil bütün Suriye’de Esad rejimini tek hakim durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu üçlü, Suriye topraklarından bütün örgütlerin ve güçlerin çıkmasını istemektedir.
İdlib’in Suriye rejiminin eline geçmesi halinde buradaki silahlı grupların nereye gideceği sorusu, ülkemiz için büyük bir güvenlik sorunu anlamına gelmektedir. Sınır illerimize yığılacak silahlı grupların ve büyük bir göç dalgasının, Hatay ve Kilis başta olmak üzere sınır bölgemizin Peşaverleşmesi sonucunu doğuracağı hiçbir şekilde gözardı edilmemelidir. Rejimin son askeri hareketliliği, Rusya’nın baskıları ve askeri gözlem noktalarına yapılan saldırılar, önümüzdeki günlerin risklerle dolu olduğunun işaretlerini vermektedir.