Suriye’de hayırlı gelişmeler
Başkan R. Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde önceki gün Ankara’da gerçekleşen Üçlü Zirve, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katılımıyla gerçekleşti.
Tarihe “Suriye iç savaşının dönüm noktası” olarak geçecek olan bu zirvede pek çok konuda ilkler yaşandı.
16 Eylül’de alınan bu kararları, bugüne kadar yapılan diğer dört zirve ile birlikte düşündüğümüzde “beş zirvenin hasılatı” olarak düşünebiliriz. İdlib konusu dışında daha önce hayata geçirilebilen ve Türkiye için anlam ifade eden önemli bir karar alınmamıştı. Ama son zirvede Türkiye’nin tezlerinin kabul edildiği ve bu tezlerin gereğinin yapılması konusunda ciddi adımların atılmasının kararlaştırıldığı görüldü.
Aslında Ankara’daki Üçlü Zirvenin hemen öncesinde Suriye’den gelen açıklama bu toplantının şifrelerini içeriyordu. Suriye, BM’ye yaptığı başvuruda başını YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için “Ayrılıkçı terör örgütleri” ifadesini kullanmıştı. Pazartesi günü yapılan Üçlü Zirvede de hem Rusya hem de İran, “Hepimiz teröristlerin kimin parasıyla kimin silahıyla desteklendiğini biliyoruz… Fırat'ın doğusu ABD'nin hakimiyetinde ve burada da teröristler bulunmaktadır” dediler.
DEAŞ tehlikesi kalmamıştır
Bir diğer önemli başlık da ABD’nin Suriye’ye girmek için bahane olarak öne sürdüğü DEAŞ’in, artık tamamen etkisizleştiği konusuydu. ABD’nin üretimi olan terör örgütü DEAŞ, yine ABD’nin kendisine sağladığı silahlarla Suriye ve Irak’ta geniş topraklara hükmederek terör estirdi. ABD bölgeye konuşlandıktan sonra görevi biten DEAŞ sırra kadem bastı. Şimdi Rusya ve İran, ABD’nin bölgedeki varlığının kendileri için nasıl bir tehdit olduğunu açık bir şekilde dile getiriyorlar ve “ABD’nin Suriye topraklarından gecikmeksizin çekilmesi” konusunda mutabakata vardılar.
Artık anayasa zamanı
Suriye’de tarafların adil temsiliyeti için elzem olan anayasanın hazırlanması için de önemli bir eşik geçildi. Anayasayı hazırlayacak olan komisyonunda isimler üzerinde anlaşma sağlandı. Türkiye’nin bu konuda da önemli rol aldığını bu toplantının sonundaki basın açıklamasında Vladimir Putin bizzat dile getirdi. Üstelik Putin, “Bütün tarafların temsiliyeti” vurgusu ile terör örgütleri dışındaki bütün kesimlerin anayasada yer alacaklarını kabul ettiklerini açıkladı.
Hasan Ruhani, toplantıdan sonra soru-cevap kısmında anayasa için 2020-2021 tarihlerini verdi. Söz konusu süre Cenevre komitesi için anayasa hazırlıklarının bir yılı alacağını gösteriyor. Bu da Suriye’de siyasi atmosferin oluşması için oldukça uygun bir takvim oldu.
Hedefte Rakka mı var?
Bu zirve ile Türkiye’de muhacir olarak yaşayan dört milyona yakın Suriyelinin evlerine dönmeleri konusunda da ilerleme sağlandı. Bu zirve ile varılan mutabakat gereği, Suriye’de güvenli bölgelerin genişleyeceği ve mültecilerin bu bölgelerde yaşama imkanına kavuşacakları belirtildi. Suriyelileri zor durumda bırakan DEAŞ türü örgütlerin bundan sonra rahat davranamayacakları göz önünde bulundurulduğunda güvenli bölgelerin artması ve genişlemesi daha kolay olacaktır.
Türkiye’nin Fırat’ın Doğusu ile ilgili hassasiyetine vurgu yapan Putin, “Türkiye dahil olmak üzere bölgede bütün devletler kendi milli güvenliği konusunda bir koruma hakkına sahiptir. Hepimiz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız. Güvenliğin sağlanması ve terörle mücadele ile ilgili sorunlar çözüldüğü zaman, Suriye'nin toprak bütünlüğü tamamen sağlanacak. Bu, bütün yabancı askeri birliklerin Suriye’den çekilmesi için de geçerlidir.” diyerek Türkiye’nin Fırat’ın Doğusuna yönelik bir harekatına yeşil ışık yakmış oldu.
Başkan Erdoğan’ın mültecilerin güvenli bölgeye dönüşü için, “Deyrizor ve Rakka’ya da inebilirsek 3-4 milyon mülteci dönebilir” diyerek hedefin Rakka olabileceğini dile getirmiş oldu.
Bu zirve ile bir kez daha görüldü ki bölgede Türkiye olmadan kararlar alıp bu kararları hayata geçirmek imkânsızdır.
Bu güç Türkiye’nindir,
Bu güç R. Tayyip Erdoğan’ın sergilediği liderliktir.